İZ GAZETE - Bülent Kepenek ile Emek Dünyası programının konukları Eğitim Sen İzmir 4 No’lu Şube Başkanı Şuayip Vayiç ve Öğrenci Sendikası’ndan Baran Köseoğlu oldu.

Eğitimde yaşanan sorunların konuşulduğu programda son günlerde ülke gündemine oturan yurt sorunu hakkında konuşan Öğrenci Sendikası’ndan Baran Köseoğlu, “Bu sorun yeni ortaya çıkmış değil. Uzun zamandır kira artışı oldu. Yıllardır bu ülkede ev kiralı yüksek. Asgari ücretin yarısını kiraya veriyoruz neredeyse. 8 milyona yakın öğrenci var. Bunların neredeyse hepsinin barınma sorunun çözülmesi gerekir. Herkesin elini taşın altına koyması ve sorumluluk alması gerekiyor” dedi. Eğitim Sen İzmir 4 No’lu Şube Başkanı Şuayip Vayiç ise “İnşaat sektörünün bu kadar devasa boyut kazandığı bir memlekette öğrencilerin ev bulma sorunu yaşaması da ayrı bir ironidir. Öğrenci artışını öngörememe gibi bir durum olamaz. Planlamanın yapılmadığını söyleyebiliriz. Başka bir amaç olabilir” diyerek cemaat ve tarikat yurtlarına işaret etti.

‘YETERLİ YURT YOK’

Krizin ortaya çıkışına dair açıklamalarda bulunan Köseoğlu, “2 yıldır pandemi sürecini yaşıyoruz. Okulların kapalı olması bazı sektörleri krize soktu. Bu krizi de fırsata çevirenler ortaya çıktı. 2 yıldır evleri boş kalan ev sahipleri bunun acısını çıkarıyor. İzmir’de de Türkiye’de de yeterli yurt yok. Üniversite sayısı gün geçtikçe artıyor. Üniversiteleri yaparken yanında diğer ihtiyaçları umursamıyorlar. Birçok şehirde konut sorunu da var. Bizim açımızdan sorunun çözümü çok basit. Yurt isteyen öğrencilere yurt yapmak. Devlet bunu yapmakla mükellef” dedi.

AMAÇ PROPAGANDA

Tarikat yurtlarının propaganda amacıyla kullanıldığını dile getiren Köseoğlu, “Tarikat yurtlarında fiyatlar 250-300 lira. Diğer özel yurtlara baktığımızda 6 kişilik ranzalı odalar bin 200 lira. Burada kârdan çok propaganda amacı güdüldüğünü gösteriyor. İzmir’de 3 yerde eylemler sürüyor. Biz taleplerimiz karşılanana, yurt için bir adım atılana kadar akşam nöbetlerini yapmaya devam edeceğiz. Okullar açılınca da devam edeceğiz. Geri adım atma durumumuz söz konu değil” dedi.

‘UTANÇ TABLOSUDUR’

Türkiye’de barınmayla ilgili bu kadar sorun yaşanırken New York’ta açılan Türk Evi’ne eleştirilerde bulunan Köseoğlu, “Emekçilerin çocuklarının Amerika’da eğitim alma durumu yok. Hatta biz Türkiye’nin herhangi bir taşrasında okumaya giderken bile birçok zorluk yaşıyoruz. Üniversite kazanan ama yurt ya da ev tutacak ücret bulamadığı için gitmeyen birçok kişi var. Bu Türk Evi’ni övenler, tarihi gün diyenler oldu ama şatafattan başka bir şey değil. Tarihi bir diyeceksek eğer; geleceğimiz dediği öğrencilere yurt bulamaması ve sokakta yatmasıdır. Türkiye tarihi için de bir utanç tablosu oluştu” şeklinde konuştu.

‘BİN 50 YENİ ÜYE GELDİ’

Memur Sen Başkanı’nın da açılışta olduğunu söyleyen Vayiç, “TİS sürecinde neden satış sözleşmesine imza attığını o fotoğrafta görmüş oldum. Eğitim emekçileri de kamu emekçileri de o görüntüleri aynı duygularla izlemişlerdir. Kişisel geleceklerini garanti altına almak için ‘Kamu emekçiler nasıl satılır?’ sorusunun cevabıdır o görüntüler. Memur Sen’den bu yüzden istifalar da var. Eğitim Sen Genel Merkezi okullar açıldıktan sonraki sürede bin 50 yeni üyenin geldiğini açıkladı. Bu az bir rakam değil” dedi.

‘ALIM GÜCÜ DÜŞÜYOR’

Öğretmenlerin yaşam standartlarının her geçen gün düştüğünü dile getiren Vayiç, “Önemli olan rakamların artması değil. O rakamlar arken bizim alım gücümüzün hangi düzeyde olduğudur. Rakamlar arttıkça alım gücümüz artıyor mu, azalıyor mu? 2016’den beri hükümetle yapılan toplu sözleşmelerde kamu emekçileri yüzdelik olarak bir kuruş zam almamış. Bu bilimsel bir araştırma aynı zamanda. Tüm bu rakamlara rağmen sadece enflasyon farkı almışız. 2016’dan bugüne alım gücümüz yüzde 40 yüzeyinde düşmüştür. Fakirleşen bir trendde ilerliyoruz” diye konuştu.

‘BURSLAR YETERSİZ’

Devletin verdiği burs ücretlerinin çok yetersiz olduğunu ifade eden Köseoğlu, “Cumhurbaşkanının açıkladığı 650 lira, barınmayı bir kenara bırakarak söylüyorum; sadece 3 öğün sağlıklı beslenmemize bile yetmeyecek bir rakam. Öğrencilerin alması gereken kitaplar var. Akademisyenlerin zorunlu tuttuğu kitaplar var. Bu çok yanlış. Ayrıca bu bursu alan öğrenci sayısı tüm öğrenciler yüzde 5,6. Kredi alanlar da yüzde 10 civarında. Yani devler öğrencilerin sadece yüzde 15’ine değebilmiş. Bu çok rezil bir tablo. 100 öğrencinin 6’sına burs veriliyor ve bu verilen burs ne barınma, ne giyinme, ne yeme-içme hiçbirini karşılamıyor. Biz bu kredileri mecbur olduğumuz için alıyoruz” açıklamasında bulundu.

‘SORUN YENİ DEĞİL’

Yurt konusunda somut adım atılmasını ve herkesin elinin taşın altına koyması gerektiğini söyleyen Köseoğlu, “Barınamayacağını düşündüğü için tercih yapmamış, tercih yapsa da okula kaydını yaptırmamış insanlar da var. Bunun için net bir kayıt tutmak mümkün değil. Belediyelerin yeni yurtlar yapılacağına dair açıklamaları oldu. Memnuniyetle karşılıyoruz tabii ki ama bu bizim haklarımızı daha örgütlü ve birlikte aramamızdan kaynaklanıyor. Yetmeyeceği de aşikâr. 8 milyona yakın öğrenci var. Bunların neredeyse hepsinin barınma sorunun çözülmesi gerekir. Bu da devletin borcudur anlamına geliyor. Sadece belediyelerin değil herkesin elini taşın altına koyması ve sorumluluk alması gerekiyor. Bu sorun yeni ortaya çıkmış değil. Uzun zamandır kira artışı oldu. Yıllardır bu ülkede ev kiralı yüksek. Asgari ücretin yarısını kiraya veriyoruz neredeyse” şeklinde konuştu.

‘TEDBİR ALINMADI’

Vaka sayılarındaki artış sonrası okullarda durumun her geçen gün kötüye gittiğini belirten Vayiç gerekli tedbirlerin alınarak yüz yüze eğitime devam edilmesi gerektiğini ifade etti. İzmir’deki durum Türkiye genelindeki durumdan farklı olmadığını söyleyen Vayiç, “Bugün 200’e yakın kapanan sınıf var. 400’e yakın öğrencinin Kovid testi pozitif çıktı. Pandemi koşullarında yüz yüze eğitime başladık ancak pandemiyle ilgili hiçbir tedbir alınmadı. Özellikle sınıfların çok kalabalık olması, hiçbir düzenleme yapılmaması çok büyük bir handikaptır. Halkı, velileri, öğrencileri, kamu emekçilerini düşünerek yapılan bir düzenleme yok. Yine belli sektörler düşünülerek hamle yapıldığı için hiçbir düzenlemeye ihtiyaç duymuyorlar. Okulların açık olmasından en çok kimler faydalanıyor diye bakarsanız neden tedbir alınmadan yüz yüze eğitime geçildiğinin cevabını bulursunuz. Bir buçuk yıl iş yapamadığı için işsiz kaldığını söyleyen servisçi esnafını, kantinci esnafını düşünürseniz, okul kıyafetleri satan esnafı, kırtasiyecileri düşünürseniz daha da önemlisi özel okulların sahiplerini düşünürseniz neden önlem alınmadan yüz yüze eğitime geçildiğini anlamış olursunuz. Pandeminin başından beri okulların kapanmasına karşı çıktık. İşin uzmanlarıyla yaptığımız çalışmalarla öngörülebilir sonuçlarını hem MEB hem de kamuoyuyla paylaştık. Alınması gereken önlemleri sıraladık. Ancak Bakanlık bizi ciddiye almadan keyfi kararlarla süreci yürütmeye devam ediyor. Şu anki sorun pandeminin başındaki sorundan daha büyük. Artık anasınıfı düzeyindeki çocuklarımız pozitif çıkıyor. Anasınıflarını kapatmaya başladık. Virüsün çocukları nasıl etkilediğine dair net bilimsel araştırma sonuçları yok elimizde. İktidarın okullar, öğrenciler üzerinden sürü bağışıklığı hayata geçirme politikası olduğu verilerini gösteriyor. Şu anda eğitimle ilgili alınan kararlara baktığımızda bu görünüyor” ifadelerini kullandı.

‘SÜRECİ YÖNETEMEDİLER’

İktidarın kamuoyu baskısı sonucu okulları açtığını aktaran Köseoğlu, “Bazı fakültelerde şöyle kararlar çıktı; dersler online olacak sadece sınav için okula gelinecek. Bazılarında hibrit olacak. Bazı dersler online, bazıları yüz yüze. Sadece sınava girmek için bile olsa bu insanlar şehir değiştirecekler. Sınav süresince bir yerlere ihtiyaçları olacak. Altından kalkılabilir miktarlar değil. Dersleri blok yapamayacaklar. Yarım saat ders yapıp 15 dakika sınıfları havalandıracaklar. Ama ilkokul ve liseler açıldı. Her gün bir sınıfın kapandığını duyuyoruz. Yani batkımızda süreci yönetemediler. Kamuoyu baskısına direnemediler. Bir de ekonomik boyutu var tabii. Sonuçta üniversiteler kapalı olunca oradaki esnaf da emlakçılar da etkileniyor durumdan. Sermaye etkilendiği zaman iktidar için akan sular duruyor. Bu yüzden açmak zorunda kaldılar” diye konuştu.

‘DERS SÜRELERİ KISALMALI’

Yüz yüze eğitimin kesintisiz devam etmesi için ders sürelerinin kısaltılması gerektiğini sözlerine ekleyen Vayiç, “Ders sürelerinin kısaltılması sınıf mevcutlarının da yarı yarıya indirilmesiyle bağlantılı olabilecek bir şey. Kış ayları gelmeden personel eksiğinin giderilmesi, öğretmen ihtiyacının karşılanması, ek ders ve derslik ihtiyacının karşılanması gibi temel ihtiyaçlarımızın karşılanması gerekiyor. Bu tedbirler alındığı zaman yüz yüze eğitimi kesintisiz sürdürebiliriz. Önlem alınmadan, bu koşullarda kesintisiz eğitim mümkün değil. Yüz yüze eğitimle birlikte telafi eğitim programının hayata geçirilmesini de talep ettik” dedi.

‘PLANLAMA YAPILMADI’

Hükümetin yurt konusunda planlama yapmadığını dile getiren Vayiç, “Eğitim sendikasıyız ama bölgemiz açısından sadece öğrenciler için değil, eğitim emekçileri ve diğer kamu emekçileri için de bir sorun. Özellikle İzmir depreminden sonra barınma sorunu bir kriz haline geldi. Pandeminin etkisiyle bir hesap kitap işine girince ev bulmak da sorun, bulduğunuz evi tutmak da sorun. Bugün Bornova’da 4 bin, 4 bin 500 lira bir ev bulduğunuzda tutmak zorunda kalıyorsunuz. Çünkü kalabilecek yer sorunu var. İnşaat sektörünün bu kadar devasa boyut kazandığı bir memlekette öğrencilerin ev bulma sorunu yaşaması da ayrı bir ironidir. Devletin planlama teşkilatı var. Öğrenci artışını öngörememe gibi bir durum olamaz. Planlamanın yapılmadığını söyleyebiliriz. Başka bir amaç olabilir. Devlet kendisi yurt yapmayarak öğrencileri özel yurtlara mecbur bırakmaya çalışabilir. Burada da sermayeye hizmet etme durumu var. Bu anlaşılabilir olan ama asıl gizli olan; cemaat ve tarikat yurtlarıdır. Öğrenciler özel yurtlara yönelince hangisinin cemaat yurdu olup olmadığını orada kalmadan bilemiyor. Vakıf yurdu olarak sayıca en fazla olan yurtlar bu cemaat ve tarikatların elinde” diye konuştu.

Editör: Haber Merkezi