ASYA YAŞARİKİZ / İZ GAZETE - Sıkça değişen Milli Eğitim Bakanları ve eğitim sistemi, endişeli öğrenciler ve velileri yaratıyor. Öğretmenlik mesleğine saldırıların da arttığı günümüzde devletin yurttaşlarına sağladığı eğitim akıllarda birçok soru işareti bırakıyor. 

Öğrenci Veli Derneği Buca Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Gülsen Candemir ile eğitim sistemimizdeki sorunlara ve bunların çözüm yollarına değindik. 

Yeni eğitim öğretim sistemi başlamadan veliler çocuklarını uygun liseye yerleştirmekte büyük sorunlar yaşadı. İstedikleri okullara değil de Meslek Liseleri ya da İmam Hatip Liselerinde eğitim almak zorunda bırakıldı. Veliler bu konuda ne düşünüyor?

Eğitiminin her kademesini neredeyse gün gün değiştiren Milli Eğitim Bakanlığı, liselere giriş sistemini değiştirdiğini sınava az bir zaman kala açıklayarak yine kafaları karıştırmıştı. Her yeni sistem gibi bu sistem de beraberinde karmaşayı ve belirsizliği getirdi. Öğrenciler ne yapacaklarını veliler de çocuklarını hangi okulu göndereceklerini bilemez oldular. ‘Çember sistem’ dedikleri yeni sistem içinde evine en yakın istediği okulu bulamayan kimi veliler evini değiştirmek zorunda kaldı. İmam Hatip Okulu sayısını son yıllarda hızla artıran AKP iktidarı, bu okulların talep görmemesi üzerine geliştirdiği Çember Sistemle imam hatip liselerine öğrenci alma gayretine girdi. Ancak yerleştirme sonuçları açıklandığında görüldü ki, veliler ve öğrenciler ne imam hatip ne de meslek lisesi istiyor. Fen ve Anadolu Liselerine yoğun talep olması ve bu okullar dışında tercih yapmak istemeyen öğrencilerin açıkta kalması Milli Eğitim’in bu planını da boşa çıkarmış oldu. Ek kontenjanlar ve mevcut okullardaki çeşitli düzenlemelerle, öğrencilere yeni eğitim alanları yaratılmak zorunda kaldılar. Bu mücadeleyi veremeyen öğrenciler; ya imam hatip ve meslek liselerine gitmek zorunda kaldı ya da örgün eğitimden uzaklaşan binlerce öğrencinin arasına karıştı.

Önceki Milli Eğitim Bakanı eğitim öğretim yılının başında karma eğitimle ilgili “Okullarda kız ve erkek karma eğitim yapılması esastır. Ancak eğitimin türüne imkan ve zorluklara göre bazı okullar, yalnızca kız veya erkek öğrencilere ayrılabilir” açıklamasını yaptı. İstismar olaylarının yüzde 700 artığı bir ülkede farklı kimlikler arasındaki iletişimi güçlendirip çocukları sosyalleştiren karma eğitim tercih ve tartışma konusu olabilir mi?

Öğrenci Veli Derneği için karma eğitim olmazsa olmazımızdır. Karma eğitimin kaldırılmasını değil, bunu düşünülmesini dahi kabul etmiyoruz. Karma eğitim sistemi, son derece sosyal ve pedagojiye uygun bir eğitim şeklidir. Hayatı birlikte yaşıyorsak eğitim süreçlerinin tamamını da birlikte sürdürmeliyiz. Biz meseleye böyle bakıyoruz. Çocuklardan cinsel objeler yaratmak, onları cinsiyetlerine göre ayırmak iyi niyetli bir yaklaşım olamaz. Bu olsa olsa çocuktan cinsel obje yaratmaya çalışan gerici ve sapık bir anlayışın yansımasıdır. Günlük hayatta kadınları pembe otobüslere hapsetmek isteyen anlayış, okullarda da kız öğrencileri binalara bölerek ayrıştırmak istiyor. Eğitim sistemimizdeki binlerce soruna yenisini eklemek bizi sadece daha da geriye götürür, eğer nitelikli eğitime bir nebze yaklaşabilmek istiyorsak eğitimin içeriği ile ilgilenmemiz gerektiği düşüncesindeyiz.

Veliler her yeni eğitim döneminin başında gönüllü bağış, okul listesi gibi maddi isteklerle karşılaşıyor. Eğitime ayrılan kamusal kaynaklar yetersiz mi?

Eğitim sistemimiz ne yazık ki çok uzun yılladır kamusal ve parasız değildi. AKP iktidarı ile de bu ilkeler tamamen ortadan kalkmış durumda. Eğitim emekçilerinin maaşları ve okul binası dışında neredeyse eğitimin tüm maddi yükünü veliler göğüslüyor. Okullarda veli toplantıları para istemenin bir aracı haline getirilmiş. Okul Aile Birliği sistemi okulun (güvenlik, temizlik, onarım, bakım, fotokopi…) mecburi giderlerini velilerden elde edilecek gelirlerle giderilmek için kurulmuş. Çocuğunun daha güvenli, daha temiz bir okulda eğitim almasını isteyen veliler iyi niyetle çocuklarının okuluna bağış yapmaktan çekinmiyor. Bu yaklaşım da haliyle bakanlığın elini oldukça rahatlatıyor. Devlet okullarına yeterli bütçe verilmediği için parası olan veliler yıllar içinde özel okullara yöneldi. Parası olan özel okulda daha donanımlı bir eğitim alabilecekken, devlet okullarında okumak dışında şansı olmayan çocuklar ise, fiziki koşulları uygun olmayan okullarda eğitim almaya devam edecek. Oysa Anayasamıza göre, her T.C. vatandaşı parasız, laik, kamusal, ulaşılabilir eğitim alma hakkına sahip. Tercih ettiği özel okul için destek isteyen velilere beş bin TL’ye kadar kaynak sağlayan bakanlık, aynı kaynağı devlet okuluna giden öğrenciden esirgiyor. Oysa bakanlığın bütçesi tüm vatandaşların vergisi ile ortaya çıkıyor. Bizim vergilerimizi bizlere değil de özel okula ayıran milli eğitim burada anayasal suç işliyor aslında. Veli Derneği olarak geçtiğimiz yıl ‘Özel okula teşvik değil, devlet okuluma bütçe’ diyerek dilekçelerle talepte bulunduk ancak, bakanlık ne yazık ki biz velilere olumsuz yanıtlar verdi. Biz verdiğimiz vergileri geriye hizmet olarak alamıyorsak neden veriyoruz. Bunu açıklamasını tüm veliler adına bekliyoruz.

Devletin ücretsiz dağıttığı ders kitapları dışında bir de yardımcı ders kitabı sorunu var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

AKP eğitimde ‘başarı’ olarak her zaman ücretsiz verdiği ders kitaplarını gösterse de, Milli Eğitim Bakanlığı’nın okullara gönderdiği kitaplar ile mezun olan çocuklar mevcut sınavlardan başarı elde edemiyor ne yazık ki. Sınav odaklı sistem yaratan bakanlık, buna uygun kitapları öğrencilere göndermediği için veliler kaynak kitap arayışına girmek zorunda kalıyor. Kaynak kitap ihtiyaçtan ortaya çıkmış bir sonuç aslında. Milli Eğitim, sisteme uygun kitap göndersin biz veliler de kaynak kitaba ayrıca para vermeyelim.

Merkezi sınavlarda yapılan değişiklikler ve eğitimde kademeler arası geçiş sistemlerinde yaşanan sorunlar çocukları nasıl etkiliyor?

Bir kere her yıl yapılan değişiklikler öğrencilerde derse adapte olma sorunu yaratıyor. Çocuklarımız, her yıl acaba bu yıl hangi sistemle okulu bitireceğim, okulu bitirince hangi okula gideceğim, bu yıl sınavda hangi konulardan muaf olacağım? Gibi sorulara cevap aramaktan yorgun düşüyor. Sistemdeki sürekli hale gelen değişiklikler, okula isteksiz giden, eğitimden hiçbir beklentisi olmayan, kendine güveni azalan bir nesil yetişmesine yol açtı. Çocuklarımızın bu ruh hali kuşkusuz biz velileri de olumsuz etkiliyor. Gözünün içine baktığımız çocuklarımızın geleceğe güvenle bakamaması velileri de üzmekte. Sınav sisteminin yarattığı sorunlarla baş etmeye çalışan veliler, çocukları istediği okula gitsin diye adres değiştirmeye bile başladı. Merkezi yerlerdeki okullara bakın, okul çıkışında kapıda onlarca servis bekliyor. Öğrenciler okuluna yakın adreslerde oturması gerekirken, o okulda okumak için yasa dışı yollarla adres değiştirmeye çalışıyor. Bu, biz velilerin değil bu sistemin ayıbıdır. Milli Eğitim Bakanlığı gerçekten ulaşılabilir ve nitelikli eğitimi her yerde hayata geçirse hiç kimse okul ve adres arayışına girmeyecektir.

Okullar arası ayrıcalıklı uygulamalar, sizin mahalle bizim mahalle ayrımları bir arada yaşama iradesini ve toplumsal barışı öğrenmesi gereken çocukları nasıl etkiliyor?

Ülkemizde artık ne yazık ki artık parası olanın sahip olabildiği şeylerden biri de nitelikli eğitim. (Tıpkı sağlık alanında olduğu gibi) Kasabada, köylerde, şehirlerin gecekondu mahalleleri olarak bilinen yerlerde ekonomik durumu kısıtlı olan ailelerin  çocukları yeterli donanıma sahip bir eğitime ulaşamadığı için eğitimin pek çok aşamasında diğerlerinden geride kalabiliyor. Eşitlik ilkesine aykırı bir durum meydana geliyor ne yazık ki. Sadece devlet okulunda ve kısıtlı imkânlarla eğitim alan bir öğrenci ile her türlü imkâna sahip çocukların aldığı (özel ders ve kursları da dâhil edersek) eğitim arasında dağlar kadar fark var. İstisnaları olmakla birlikte, farklı koşullara sahip öğrencilerin aynı sınava girip benzer sonuçlar alması mümkün olmuyor. Eğitimdeki başarı oranların git gide aşağı çekilmesinde eğitime ulaşılabilirlik ve kamusal eğitimin geriye gitmesinin de büyük payı var. İzmir’in Foça, Aliağa ilçelerinde bile öğrenciler yeterli ulaşım araçları sağlanmadığı için eğitime ulaşamıyor. Bu eşitsizliği yaratan sistem ne yazık ki çocuklarımızın eğitim hayatının en başında dezavantajlı duruma sokuyor.

Çocukların topluma faydalı ve sağlıklı bireyler olması ve eğitim hayatları boyunca mağdur edilmemesi için eğitim sisteminde neler değişmeli?

Bir kere öncelikle eğitimden beklentilerimizi iyi belirlememiz gerekmektedir. Biz; düşünüp, sorgulayabilen, nitelikli, üreten, çok yönlü bir nesil mi istiyoruz yoksa, günlük siyasete uygun, her yapılanı doğru kabul eden, sorgulamayan, üretmeyen bir nesil mi istiyoruz? Biz ‘kindar ve dindar bir nesil mi yetiştirmek istiyoruz yoksa laik bir yaşantıya sahip bilimsel bilgiyle donanmış bir nesil mi?

Eğitim sisteminde yaşanan sıkıntıları aşmak, eğitimin kalitesini arttırmak, eğitimdeki başarıyı yükseltmek istiyorsak, bunun için önce eğitime bakış açımızı değiştirmemiz gerekir. Eğitime ayrılan bütçeyi arttırmalıyız. Milli Eğitim bütçesinin yüzde 80’i personel giderlerine harcanırken, bütçenin sadece 8,36’ lık kısmı yatırımlara ayrılmış. İhtiyaca uygun yeni okullar, sosyal donatı alanları, kütüphane ve laborauarlara artık hiç bütçe ayrılmadığını görüyoruz.

Bakanlık, müfredatla ilgili her yıl değişiklik yapmayı bırakmalı ve her yeni Milli Eğitim Bakanı geldiğinde sınav sistemlerinde değişiklik yapmamalıdır. Öğrenciler okula başladıklarında hangi şekilde eğitim öğretim hayatlarına devam edeceklerini bilmeli, öğrencilerin yetenek ve ilgileri tespit edilerek doğru alanlara yönlendirilmelidir. Eğitimin tüm aşamaları kamusal, bilimsel, laik, parasız, ulaşılabilir ve kesintisiz 12 yıl olmalıdır. Öğretmen çalıştırma şekli kadrolu olmalı sözleşmeli ve ücretli öğretmen uygulanmasına son verilmelidir.  

MEB bütçesinden tasarruf amaçlı yüzde 18 kesinti yapıldı. O bütçe vergilerimizdir, kesintiler okullarda veliler açısından artan yüktür. Sadece eğitimin fiziki şartlarından değil, öğretmenlerin atanamaması, çocuklarımızın daha kalabalık sınıflarda ders yapmak zorunda bırakılması demektir.

Aynen söylediğiniz gibi bütçede yapılan her kesinti topyekûn eğitimin içindeki tüm kademelerde kesintiye gitmek demektir. Eğitim bütçesinde kesintiye gitmek demek; okullarda temizlik koşullarının sağlanamaması, güvenlik sorununun artması, laboratuarsız, kütüphanesiz, spor salonsuz okullar, nitelikli eğitim olanaklarının ortadan kalkması, atanamayan veya geliri ile geçimini sağlayamayan öğretmenler, maddi yükü artan veliler ve daha mutsuz bir nesil demektir. Eğitim bütçesinde kesintiye gitmek ‘Ben nitelikli bir nesil istemiyorum’ demektir. AKP iktidarı açık açık bunu söylüyor aslında bize. Parası olan özel okula gitsin parası olmayan da eğitim almasın demek istiyor. Öğrenci Veli Derneği olarak bu anlayışı reddediyoruz. Kamusal,  parasız, ulaşılabilir, bilimsel ve laik bir eğitim tüm yurttaşların hakkıdır. Bunu sağlamak da anayasamızda yazdığı gibi devletin görevidir.

Amasya’da Denizli’de öğrenci bulamadığı için açılmıyor imam hatip okulları, bazı okulların da kontenjanların yüzde onu doluyor neredeyse...

Söyleşimizin başında da kısaca değinmiştim, AKP iktidarı istiyor ki tüm okullar imam hatip olsun, herkes imam olsun. Ancak tüm çabalara, teşviklere ve maddi desteğe rağmen öğrenciler ve biz veliler bu dayatmayı reddediyoruz. Liselere Yerleştirme Sonuçları açıklandığında İmam Hatip Liselerine değil de Anadolu ve Fen Liselerine olan ilgiyi hepimiz gördük. Bu ülkede herkese yetecek kadar din eğitimi verecek cami, kuran kursu var. İsteyen herkes buralarda din eğitimi alabiliyor ve çocuğuna bu eğitimi verebiliyor. Ancak herkes nitelikli ve bilimsel eğitime ulaşamıyor. Ülkemizdeki ekonomik gelir dağılımı ne yazık ki hiç de adil değil. Ekonomik koşulları uygun olan herkes çocuğuna zaten istediği imkânları sunabiliyor. Ancak çocuğunun meslek sahibi olmasını isteyen milyonlarca insanın elindeki tek imkân evine en yakın devlet okulu. Onun başka bir alternatifi yok. O nedenle insanlar düz liselere, Anadolu ve fen liselerine bu kadar ilgi gösteriyor. İmam Hatip okullarının sınıfları boş kalırken, diğer okullarda oturacak yer bulunamıyor. Bu çok açık bir göstergedir. AKP’nin bu tabloyu iyi görmesi gerekiyor.

Amasya, Denizli değil sadece İzmir’de de imam hatip okulları az öğrenci ile eğitim veriyor. Örneğin Buca’da Evliya Çelebi İmam Hatip Ortaokulu 300 öğrenci ile, Kozağaç Ortaokulu ise 900 öğrencisi ile ders yapmaya çalışıyor. Yeni binalar, geniş sınıflar, servis ve yemek dahi verilmesine rağmen velilerin de öğrencilerin de bu okullara istenilen düzeyde ilgi göstermediği rakamlarla ortadadır. Gerçek yalın bir biçimde ortadadır ve iktidar bu gerçeği daha fazla görmezden gelemez.

Öğrenci Veli Derneği’nin Buca Şubesi olarak; laik, bilimsel, ulaşılabilir, kamucu, nitelikli ve parasız eğitim için mücadele veriyoruz. Okullarda velilerimiz ile bu mücadeleyi daha da büyütmek, çocuklarımızın taleplerinin takipçisi olmak için, bizler gibi çocuklarının eğitimine önem veren velileri bu mücadeleye katılmaya davet ediyoruz.

Editör: Haber Merkezi