Beste Çelik’in sunduğu Gün Sonu programının konuğu olan Eğitim-Sen İzmir 1 No’lu Şube Başkanı Necip Vardal, 90’lı yıllardaki özelleştirmelerle birlikte teknik yönün geliştirildiği, mesleki idailizmin ortadan kaldırmaya dönük sürecin ilk adımlarının atıldığını söyledi.

‘İKTİDARA İTAAT EDEN SÜRECİN İLK ADIMI’

Türkiye’de 2 tane öğretmenler günü olduğunu söyleyen Vardal, “Biri 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü bir de 24 Kasım Öğretmenler Günü. 12 Eylül cuntasının almış olduğu kararla sadece TÖBDER kapatılmadı. Öğretmen mücadelesini yürüten, devrimci mücadeleyi yürüten öğretmenler tutuklandı, işkence gördü, kimisi hayatını kaybetti. 12 Eylül cuntası istenen öğretmen profilini yaratmaya dönük, daha itaatkâr, iktidarın öğretmeni olmayı sağlayacak bir adım olarak değerlendiriyorum. O günün tarihsel bir gerçekliği de var. 1928 yılında millet mektepleriyle ilgili talimatnamenin yayınlandığı gün, Mustafa Kemal Atatürk Başöğretmen unvanını almıştır. Elbette bu tarihsel gerçeklik göz ardı edilemez ama şu da bilinmelidir ki 12 Eylül cuntasının ortaya koymuş olduğu, sadece takvimde sırası geldiği için resmi bir gün olarak kutlanan 24 Kasım bugüne geldiğimizde iktidara itaat eden bir sürecin ilk adımıydı. Tanzimat’tan bu yana öğretmenin hep aydınlanmacı, çağdaş, devrimci bir yönü vardır. Halkın öğretmeni olmuşlardır. Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren Köy Enstitüleri, sonrasındaki 60’lı ve 70’li yıllar hep bu özellikleri öne çıkarmıştır. O günkü iktidarlar da bu özelliği oradan kaldırmak için adımlar atmışlardır” diye konuştu.

‘MESLEKİ İDEALİZM ORTADAN KALDIRILDI’

Eğitimcilerin geldiği durumu da anlatan Vardal, “90’lı yıllarda, özelleştirmenin yoğun olduğu yıllarda neoliberalizmin estiği bir rüzgâr. Eğitim de o rüzgârdan nasibini alan alanlardan biri. 90’lı yılların ortasında Milli Eğitimi geliştirme adı altında yürüyen bir çalışma var. ABD’den getirilen uzmanlar var. Bugünkü yaşadığımız sürecin ilk adımlarının atıldığı dönem diyebiliriz. Daha çok teknik yönün geliştirildiği, mesleki idailizmin ortadan kaldırmaya dönük sürecin ilk adımları o projeyle atıldı” dedi.

enstitüleri öğretmenleri ile şimdiki öğretmenler arasında fark olduğunu dile getiren Vardal, “Cumhuriyetin aydınlanmacı, ilerici yönünün toplumsallaşabilmesi için ve tarım ülkesi olan Türkiye’nin ihtiyaçlarını giderecek kadrolara gereksinim vardı. Köy Enstitüleri de bu ihtiyacı karşılayacak her açıdan donanımlı olan öğretmenlerin köylere gitmesiyle bir dönümü başlattı. O dönemki gerici kadrolar kendileri için yaratacağı noktayı gördüklerinden müdahale ettiler. Uzun bir mücadeleden sonra o günkü iktidar tarafından Köy Enstitüleri kapatıldı” diye konuştu.

‘CİDDİ SORUNLAR VAR’

Öğretmenlerin yaşadığı çeşitli sorunların da altını çizen Vardal, “Bu sorunlarımıza dönük çözüm üretildiği, sendikalarla ve eğitim iş kolundaki öznelerle yürütüldüğü bir süreç talebimiz var. 24 Kasım’larda övgüler düzülür ama yaşanılan sorunlara yönelik hiçbir çözümün üretildiğini de görmedik. Son yıllarda esnek ve güvencesiz çalışma son yıllarda artmaya başladı. Pandemi döneminde daha da büyümüş durunda. Ücretli ve sözleşmeli öğretmenlikle ilgili sorunlarımız var. Mülakat ve güvenlik soruşturmasıyla ilgili yaşanan ciddi sorunlar var. 700 bine yakın meslektaşımız atama bekliyor. Bunlarla ilgili somut adım atılmamıştır. Birçok arkadaşımız haksız hukuksuz şekilde KHK ile ihraç edilmiştir” şeklinde konuştu.

ANKETİ YORUMLADI

Eğitim-Sen’in yapmış olduğu Ekonomik ve Mesleki Sorunlara Bakış Anketi’nde çıkan sonuçları da yorumlayan Vardal, “Ankete 4565 arkadaşımız katıldı. İş yerinde insanın kendini değerli hissetmesinin koşulları vardır. KHK’larla işten atılmaların olduğu bir süreçte kimse doğal olarak kendini değerli hissedemez. Ayrıca bunun dışında faktörler de vardır. Çalıştığınız iş kolunda alınan kararlara katılımınızda bir katkınız yoksa değersiz hissedersiniz. Elbette ekonomik boyutları da var” dedi.

Editör: Haber Merkezi