Gülsen Candemir / İz Gazete - Okula ilk başlayan çocuklar için de ilk tatil olması özelliği taşıyan tatilin öğrenciler ve veliler için nasıl değerlendirilmesi gerektiği konusunda bir uzmanla sohbet ettik. Bir sınıf değişir insiyatifinin ve Ada Eğitim’in kurucusu aynı zamanda sınıf öğretmenliği yapan Osman Çağrı Şahin, pek çok sorumuzu yanıtladı. 

Masa başında ödev yerine, yaşayarak ve hayatın içerisinde öğrenmeyi öneren Şahin, özel okul mu, devlet okulu mu sorusuna da açıklık getirdi.

Yarıyıl tatili geliyor, öğretmenler tatillerde de çok fazla ödev veriyor. Çocuklar ödevleri ile tatil arasında sıkışıyor, bir eğitimci olarak bu konuya dair ne söylersin?

Tatilleri, okul dışı öğrenme fırsatı olarak değerlendirmek lazım. Okul dışı öğrenme alanları aslında çocuklarda hep vurgu yapılan kalıcı öğrenmeye daha fazla hizmet ediyor. Yarıyıl tatilinde mümkünse çocuklar ödev yapmak yerine dışarı çıkmalı, hayatın içerisine karışmalı, mahallesindeki arkadaşı ile ya da akranları ile buluşabilecekleri bir alana götürülmeli. Mümkünse akraba ziyaretleri yapılmalı. Öğrenme sürecine katkısı olabilecek şeyler bunlardır. Eskiden çıraklık denilen bir sistem vardı ve çocuklar tatillerde berberin yanında, marangozun yanında vakit geçirirdi. Onun kadar kıymetli bir öğrenme yok. Çocuğun hayatın içinde yaşayarak öğrenmesi çok anlamlı.

OKUDUĞUNU ANLAMAYAN BİR NESİL OLUŞTU

Ödev konusunda ne diyeceksiniz, çocuklar ödev ile yapmak istedikleri arasında kalıyor. Çocuklar veya veliler bunu nasıl dengeleyerek bu tatili verimli geçirebilir?

Öğretmenler illaki ödev verecekler ise, çocukları hayatın içine daha fazla dahil edebilecekleri ödevler vermeliler. Örneğin kitap evi, kütüphane gezisi çocuklara ödev olarak verilebilir. Çocuklar gittikleri yerlerde ilgilerini çeken her şeyi fotoğraflayabilir. Her çocuk tatilde kitap evinde bir saat vakit geçirse ve kendisinin seçtiği bir kitabı alıp okuyarak bunu da sınıfta arkadaşları ve öğretmeni ile paylaşıp karşılıklı bir sohbete girse, ne güzel olur. Türkiye PİSA’da okuduğunu anlama becerilerimde son sıralarda. Okuduğunu anlama yorumlama becerilerinin gelişimine dönük ödevler vermek çocuklara daha katkı sunacağa benziyor Tabi bu ödevlere paralel olarak öğretmenler de, çocukların okuduğunu yorumlama ve anlamasına uygun bir öğrenme ekosistemi yaratmalı. Ayrıca şu “Türk milleti okumayı sevmez” klişesini de bir kenara bırakalım. Okumayı sevmek ve sevdirmek için izlediğimiz yol ve yöntemler üzerine yeniden düşünelim. Bence okumayı sevmeyen çocuk yok, ilgisine ve alakasına göre kitaplar ya da metinlerle karşılaşmamış çocuklar var.

Çocuklar yarıyıl tatilinde okul dönemine göre daha özgür bırakılmalı mı, yoksa okul varmış gibi aynı saatte uyumaları ve günlük ödev yapılması sağlanmalı mı?

Kent yaşamının aileler üzerinde getirdiği bir zaman baskısı var ne yazık ki. Ailelerin sabah sekiz, akşam beş düzenine çocuklar da uymak zorunda kalıyor, bakıcı, kreş veya etütte zaman geçiren çocukların, en azından tatilde zaman planlamasını kendisi yapabilmeli. Zaman planlaması geçmişte olduğu gibi bugün de kazandırılması gereken çok önemli bir beceri.

EN İYİ OKUL EVE EN YAKIN OKUL

Bu yıl 6 yaşında olup önümüzdeki eğitim öğretim yılında okula başlayacak çocuklar için okul seçimi konusunda neler söyleyebiliriz. Okulun eve olan mesafesi, öğretmen seçimi için ne önerirsiniz. Belki biraz erken olacak ama.

Aslında hiç erken değil. Çocuklar ana sınıfına başladığı zaman veliler ilkokul arayışına giriyor. Türkiye’deki okul öncesi eğitimin okullaşma oranının düşük olması ve ekonomik yetersizliklerden ötürü çocuklar ya okul öncesi eğitim alamıyor ya da maddi durumu nispeten daha iyi olan aillerin çocukları özel  okul öncesi eğitim kurumlarına yöneliyor.

Okul seçimi konusundaki fikrimiz genellikle mahalle okulu tercih edilmesi yönünde. Bunun en önemi gerekçelerden birisi çocukların öğrenme biçimi. Çocuklar yakından uzağa, kolaydan zora basitten karmaşığa doğru öğrenirler. Eğer mahallesindeki okula giderse,  yürüyerek gittiği zamanda çocuk çevresini ve mahallesindeki yaşayanları tanımış olur. Bu öğrenme için çok anlamlı. Çocuk zamanını servislerde uzak okullara gitmek için harcamamalı. Veliler öğretmen seçerken de yine mahalledeki velilerden, çevrede daha önce çocuğu okula giden çocuklardan rahatlılıkla bilgi alabilir. Veliler özel okul veya devlet okulu da seçseler “öğretmen” çok önemli. Öğretmen çocuğun okula ve bilgiye ulaşmaya başladığı ilk dört yılda son derece önemli bir aktör.

Peki özel okula da girmişken, devlet okulu mu, özel okul mu?

Aslında buradaki tercihte çocuğun kendisini rahatlıkla ifade edebileceği  bir okul ya da sınıf ortamına dahil olabilmek çok önemli bir kıstas. Bir de çocuğun neye ihtiyacı olduğunu tespit etmeliyiz. Özel okullar bir çok farklı olanak sunması açısından avantajlı olabilir ama, siz çocuğunuzu kendi sosyal çevrenizden kopardığınız zaman, tekrar buraya döndüğünde ciddi çatışmalar yaşayabilir. Bunu göz önünde bulundurmak gerekiyor.  Burada da veliler “çocuğa göre okul” “çocuğa göre öğretmen” yaklaşımını benimsemeli. Onun için de çocukların kişisel özelliklerini ,ilgi ve kabiliyetlerini iyi belirlemeliler. Çok zor olacak belki ama objektif bir değerlendirme yapmalılar. Bunu yapamayacaklarına inanıyorlarsa uzman desteği almalılar. Devlet okullarına baktığımızda özel okulları aratmayacak okullarımız var. Araştırmamız gerekiyor. Velilerin, yarattığı kültür ile, eğitime farklı bakış açısı ile mesleğini yapan öğretmenleri ile fark yaratan devlet okullarını gözetmelerini isteriz.

Velilerin okul seçiminde fiziki koşullar mı etkili oluyor yoksa müfredatın uygulanma şekli mi?

Türkiye’nin her yerinde aynı müfredat uygulanıyor. Müfredat okul seçimi için bir kıstas olmamalı. Özel okulu tercih edecek ise velilerin kafasında soruları olmalı ve okul arayışına girdiğinde biriktirdiği bu soruların cevaplarını net olarak alabilmeli.

Veliler konuya tersten bakıp örneğin özel okullardaki öğretmen maaşlarına dikkat etmeli. Mesela burada en önemli noktalardan bir tanesi özel okullarda çalışan eğitimcilerin özlük hakları, sosyal hakları. Öğretmenine değer vermeyen okullar öğrencisine de değer vermez. Özel okuldaki eğitimcinin mutlu olup olmaması için ekonomi bir kıstas. Sosyal hayatlarını nasıl devam ettirdikleri, ne kadar maaş aldıkları, ne kadar süredir aynı kurumda çalıştıkları dikkat edilmesi gereken konuların başında gelmeli. Okul içerisinde yaratılan okul iklimini, okulun gerçekten bir eğitim yaklaşımının olup olmadığı mutlaka araştırmalı. Bir de tabii yine kent hayatının getirdiği bir sonuç var ki, veliler tam gün okul istiyor. Özel okul tercihlerinde en önemli etken bu oluyor. Son günlerde milli eğitim bakanlığının tam gün eğitime geçme hazırlıkları yaptığını biliyoruz. Eğer milli eğitim ihtiyacımız olan 77 bin dersliği yapabilirse geçilmesi mümkün bir sistem. Arsa araştırması da yapılmaya başlandı, bunun bilgisini alıyoruz.

VERİMLİ BİR TAM GÜN İÇİN YETERLİ KOŞULLAR SAĞLANMALI

 Ben tam gün eğitime geçilmesini sonuna kadar destekliyorum. Burada da ülkenin eğitimcileri ve karar vericileri olarak önemsememiz gereken soru şu: Eski tip, adeta cezaevi benzeri, sosyal donatısı eksik okullar mı inşa edilecek yoksa yenilikçi doğa ile iç içe okullar mı inşa edilecek? Bi kere tam gün eğitime de geçilecekse mutlaka olması gereken şeyler var. Çocuklara kesinlikle bir öğün yemek verilmeli, sınıf mevcutları 24 öğrenciyi geçmemeli, ev ödevleri artık kaldırılmalı ve hijyen koşulları mutlaka dikkate alınmalı. Bütün bunları yapabilmemiz için, ideolojinin adı ne olursa olsun, ideolojik dayatmalarla şekillenen bir eğitim paradigmasından ziyade, toplumun bütün kesimlerinin üzerinde mutabık kaldığı temeli pedagoji, öznesi çocuk olan bir eğitim yaklaşımına ihtiyacımız olduğunu unutmamak gerekir. Eski alışkanlıklarımızla eğitim hayatımızı sürdürmeye devam edeceksek okulların başlı başına tam gün eğitime mi geçilsin ya da ikili öğretime devam mı edilsin tartışmasının çok anlamı yok. Eğitim sistemimizin içeriğine bir katkısı olmayacaktır.

Osman Çağrı Şahin Kimdir?

Ağrı Doğubeyazıt'ta öğretmenliğe başlayan Osman Çağrı Şahin İstanbul’un ardından dört yıldır da  İzmir Torbalı’da öğretmenliğe devam ediyor.  Sivil toplum kuruluşlarında eğitim koordinatörlüğü görevini yürüten, var olan eğitim sisteminin alternatifini yaratmak için çeşitli gazete, dergilerde ve internet sitelerinde yazılar yazan Şahin, Bir sınıf değişir insiyatifi ile düşüncelerini pratikte de hayata geçiriyor. Türkiye'nin birçok ilinde anne baba, öğretmen ve çocuk eğitimleri yapan Şahin, İzmir'de de eğitimci, psikolog ve sosyal hizmet uzmanlarından oluşan arkadaşlarıyla Ada Eğitim ekibini kurdu.  Eğitimdeki değişim hayalini hali hazırda yürüttüğü ‘Bir Sınıf Değişir’ internet sitesi üzerinden yaptığı paylaşımlarla devam ettiriyor.

 

Editör: Haber Merkezi