Karşı yaka memleket, 

sesleniyorum Varna'dan, 

işitiyor musun? 

Memet ! Memet!


Karadeniz akıyor durmadan, 
deli hasret, deli hasret, 
oğlum, sana sesleniyorum, 

işitiyor musun? 

Memet! Memet!

Dünya halklarının; sınıfsız,  devletsiz ve bir arada yaşama ütopyasıyla, ömrünü sürgünlerde geçiren en dokunaklı memleket şairi Nazım’ın, evrensel bir şair olduğu ne kadar su götürmez bir gerçekse de memleketine delicesine sevdalı olduğu da bu gün artık tartışılmayan bir başka gerçekliktir.

Yukarıdaki şiirde Memet’e seslenen Nazım’ın çektiği memleket hasretini ve acıyı anlamamak mümkün mü?

İnsanın doğduğu ve çocukluğunu geçirdiği topraklardan kopartılması ömür boyu sürecek ciddi bir travmayla yaşaması anlamına da geliyor. Ne kadar evrensel olursanız olun ne kadar Dünya insanı olursanız olun doğduğunuz topraklar, yaşadığınız mekan, sevdikleriniz ve aileniz bir ömür boyu içinizde bir sızı olarak kalacaktır… Ait olduğunuz şeyler kişiliğinizin bir parçasıdır; onlara sahip çıkmadan, onların izini sürmeden, onlarla barışmadan Dünyalı da olamıyorsunuz.

Ramis Sağlam;  yüzünü ve aklını evrensele çevirmiş, Dünya’yı vatanı saymış bir İzmir sevdalısı: Mübadil bir aileden olmanın derin kaybını ve telaşını hala bedeninde taşıyan ve her gününü müthiş bir tutku ve hevesle yaşayan bir mücadele neferi. 27 Ocak 1966 İzmir doğumlu. Dört kez memuriyetten men edilip geri dönmüş bir savaşçı. Halen İz Dergi’de yazılar yazan Ramis Sağlam, memuriyetten atıldığı yıllarda gazetecilik te yapmış, şimdi de yine bir memuriyete geri dönüş sonrasında bir kitapla selamlıyor bizi.

Sağlam’ın uzun süredir hazırlık içinde olduğu İzmir kitabı ‘Smyrna’nın İzlerinden’ nihayet okuyucusuyla buluştu.

Kitap,  yitik bir kente ağıt adeta. Toplam 22; deneme deseniz değil, gezi yazısı ya da makale belki biraz, ama tam da bu yüzden, yani herhangi bir yazınsal türe sadık kalınmadığı için akıcı, içten ve samimi…

‘Küçük Asya Şehir Hikâyeleri’ alt başlığıyla okuyucusuna ulaşacak kitapta Ramis Sağlam;  bize İzmir’in unutulmuş, unutturulmuş mekânlarını yine unuttuğumuz simge isimleri ve unutturulan olayları ve insanları tarih bilincini önceleyerek anlatıyor: İzmir’in kaybolmuş mezarlıklarından başlayan iz sürücülüğü, Frenk Mahallesi’nden Sarıkışla’ya;  hala tarihini bilmeden üstünde yürüdüğümüz birçok mekâna uzanarak sürüp gidiyor:  Eski yazlık sinemalardan çıkarıp yoksul ama mutlu mahallelerimize atlı tramvaylarla, karoçalarla götürüyor bizi;  Musevilerin, Ermenilerin, Türklerin, Çingenelerin dört kol çengi yaşadığı karnaval günlerine. Ve getirip sonunda acıklı bir göç ve tehcir iklimine bırakıveriyor sonra. Cesaretle anlatıyor ve belgelerle, ‘’varlık vergisi’’ zulmünü. Kuru gürültüye pabuç bırakmayacak kadar açık ve seçik anlatıyor, birlikte yaşadığımız gayri Müslümlere çektirdiğimiz eziyeti.

Yer yer tarihsel olay ve kişileri alıp kurgusal metinler de oluşturmuş Ramis Sağlam ve bence bundan sonra gideceği yolun ipuçları da bu metinlerde gizli. Gizli aşkların arkasına bir tarih perdesi çekip küçük hikayeleştirmeleri cesaretle devam ettirmesi gerekir kanısındayım.

Bahri Baba Parkı’nın bir kalafathane işçisinin gördüğü rüya üzerine vücut bulduğunu, Bornova Ağaçlı Yol’un bir zamanlar paralı olduğunu, Güzelyalı’daki Sadık Bey durağının hikâyesini ve üzerinde yürüdüğümüz yolların altında vefasızlıkla bırakılan onlarca hikâyeyi daha anlatıyor Sağlam.

Yoğurtçu Yanko ve Kıyıcı Şefo’yu anlatırken hem bir yere ait olamamanın kederini vurguluyor hem de kendimize yurt edindiğimiz toprak parçalarının birden nasıl da anlamsızlaştığını; yoksulun emekçinin vatanının Dünya olduğunu hissettiriyor bize…

‘’…Bin dokuz yüz hüzünlü yıllardayız: Ne İzmir yanmış yok olmuş, ne de komşularımız Ege Denizi'ne sürgün olmuşlar; Karşıyaka’ da memleket bu yaka da Memleket.

İLGİLİ YAZI: Dere tepe düz giden kapı kapı gezen hikâyeler

Gülcemal gemisi Selanik’le İzmir arasında dostluk taşıyor. Boşuna kardeşkanı dökmemişiz emperyalistlerin çıkarları uğruna ve dağlarda telef olmamışız, donmamışız göç katar katar: Yoğurtçu Yanko, Kıyıcı Şefo ve Nazım durmuşlar Frenk Mahallesinde bir karoçacının başında, vermişler pazarlığa;  ‘Karantina’lı Despina çıkacak bu gece Karakız kantosuna, götürüp getirmesi kaç paraya’

İşte böyle; Ilık bir Smyrna akşamı, oturmuşuz Nazım Hikmet Bulvarı’nın başına; seyrediyoruz manolya kokulu zamanı: ‘Ne Ermeniyiz, Ne Türk, Ne de Müslüman ya da Musevi…’

Toplam 22,  rahat okunur tarihsel hikâyelerden oluşan  ‘Smyrna’nın İzlerinden’ kitabı   ‘Biz Kitap’ tarafından basıldı.

Yolları açık olsun.


İZ DERGİ'YE İZMİR'DEN YA DA ŞEHİR DIŞINDAN NASIL ABONE OLUNUR? TIKLAYIN

SUNU YAZISI İÇİN TIKLAYIN

HAYIR DAHA BİTMEDİ: ‘KÖY KÖY UMUDU ÖRÜYORLAR’

Editör: Haber Merkezi