Kitap Adası - 72 (İz Gazete'den okumak için TIKLAYINIZ) 

Okumak ne güzel iş!

Oku ki sen de değiş!

Hazırlayan: Y. Bekir Yurdakul

Kitap Adası’na kitap ve dergi ulaştırmak isteyenler için adres: Duvar Kitabevi 853. Sok. Özyurtsever İşh. No: 13 Konak İzmir


Güneşe Akın!

Konuk Sözcü kler/ Ayşe Zehra San

Elbet yırtar karanlıkları günışığı…/ Elbet pırıl pırıl aydınlık günlere doğar güneş…/ Kırar kabuğunu toprağın filiz, uzatır başını güneşe…/ Gülümser…

Bir savaş ki sadece düşmanla değil… “…İyilerle kötülerin, aydınlarla gericilerin, ilericilerle tutucuların, vatanseverlerle vatan hainlerinin savaşı…” der Atatürk. Bu savaşta fakir memleketinin parasını almamak için emeklilik dilekçesi vermeyen Zenci Musa da var, ikinci vatanı olan bu topraklarda özgürlük ve bağımsızlık için çarpışan İbrahim Ethem de. Karnı burnunda hasta bakan Seher de var, vatanı için ne yapacağını şaşıran Hatice de; ona yol gösteren Asker Saime de var, “Sen de çok şey yapabilirsin, askerlere çorap, fanila örebilirsin...” diyen.

Bir de öne çıkan kadınlar var. Çünkü en çok da kadınlar var bu kitapta. Özgürlük tutkunu, işgal karşıtı yazılar yazan Halide Edip… Kadınların yanında dik durup tutsaklara üzülen bir “insan”.

Öksüz ve yetimler için koruma yurdu açan, aydınlarla öğrencilere ders anlatan, gazete çıkaran Köprülülü Hamdi… Bunların yanında yine haksızlığı görmeyen milletler… Buna karşın, “Her zaman her milletten kötü insanlar da çıkabilir. Fakat her durumda iyiler daha çoktur. Yanlışlar er geç ortaya çıkar ama mutlaka düzeltilir.” diyen bir kaymakam… Bunu gösteren Şerife’yle Eleni’nin dostluğu değil midir? Yurtta kalanlara kötülük yapılmayacağını bildiren bir liderin, Atatürk’ün güvencesi altında yine tüm insanların kardeş olduğu sonucuna varılmıyor mu?

Yunan doktorun askerlerimizin yaralarını sarıp onlara ekmek ve su bırakması…

Kim dost kim düşman peki?

Karıncayı bile incitmeden savaşa sürüklenen Yunan askerlerinin durumuna ne demeli?

Her şey bittiğinde, Smyrna’nın umutla beklediği barış geldiğinde Sırma Efe (Smyrna) Çakır Osman’a kavuştu mu? Yazar kitabın sonunu bize bırakıyor.

Ankaralıların meclis binasına taşıdığı kiremitlerle onarılan, aslında bir milletin yaraları. Meclis bahçesine dikilen o fidan, Atatürk önderliğinde kazanılan zaferin tohumlarından. Dağınık kuvvetleri topladığı gibi halkını da toplayan bir lider elbette ki meclisimizin açılışına kadın efeleri de çağırmış. Çünkü kadınlar, bağımsızlığı en çok hak eden.

Smyrna’nın Yazgısı, Gülseren Engin’in dokunuşlarıyla tarihi belgelerden romana dönüşmüş. Çünkü “Akın var/ Güneşe akın/ Güneşi zapt edeceğiz/ Güneşin zaptı yakın...

Smyrna’nın Yazgısı, Gülseren Engin, roman, Remzi Kitabevi, Eylül 2020, İstanbul, s.23


TAŞ

Tüm zorluklara rağmen, zekice, inatla ve kurnazlıkla yavaş yavaş güzel, küçük bir kitaplık yaratmak bir mutluluk ve cazip bir spor olabilir.Hermann Hesse


RAFTAKİ KİTAP

Kim Korkar Karanlıktan?/ Feyza Hepçilingirler

Orkun, amcasının dağ evinde yalnız başına bir gece geçirecektir. Özgür ağabeyi ve Yeliz ablasının kitaplarını dilediği gibi okuyabilecek, onların oyuncaklarıyla oynayabilecektir. Annesinin, “Korkmaz mısın?” sorusunu, “Niye korkayım ki...” diye yanıtlamıştır. Daha önce de yalnız kalmıştır evlerinde ama akşam saatleri... Artık büyüdüğünü kanıtlamak için de iyi bir fırsattır bu onun için. Zaten ev de hemen köyün dışındadır. Yine de yengesinin içi rahat etmemiş, komşularının oğlu, Orkun’dan biraz büyük Buğra’yı da çağırmıştır. Ancak Buğra’nın kapıdan girerken “Korkarsın diye geldim.” deyişine canı sıkılır Orkun’un.

Karanlık ormanın kıyısında, gök gürültü gece hiç de kolay geçmeyecektir. Korku öykülerini seven okurlar için...

(öykü, Sia Kitap, Kasım 2020, İstanbul)

***

Tilki Tili’nin Yolculuğu / Hanzade Servi

 Oyuncakların da duyguları var mıdır? Bir oyuncak; oyunlarımızın ortağı olmak, kalan zamanında da şöyle ışıltılı bir kütüphanenin ya da oyuncak vitrininin ışıltılı raflarında öteki oyuncaklarla dinlenmekten başka ne ister?

Tilki Tili’yi, oyuncak fabrikasının her şeyi bilen patronu Dombaz Karaltı beğenmez ama onu yapan usta Hisli Limonlu, çöpe gitmesine razı olmayıp Tili’yi bir oyuncakçı dükkânına sessizce bırakır. Ve Tili’nin şaşırtıcı yolculuğu aynı gün başlar.

Hanzade Servi, oyun oynamayı unutan, birbirimizin hatta kendimizin duygularından habersiz insanlar haline dönüşmemizin doğurduğu sıkıntıları da inceden anımsatıyor.

(öykü, İthaki Yayınları, Kasım 2019, İstanbul)


UNUTULMAYAN ANLAR

Böyle Şey Görmemiş!

Eray Canberk anlatıyor:

Dağlarca’nın son yılları Kadıköy’de geçti. O yıllarda karşılaştık ilk. Ve ben, o koca şairle karşılaşacağımı hiç sanmazken bir aradaydım onunla.

Şiirlerimden okumamı istedi.

Kitabım yoktu ki yanımda!

“Ezbere oku o zaman.” dedi.

“Sizin şiirlerinizden okurum da kendi şiirimi bilmem ezbere.” dememe kalmadı, homurdanır gibi konuştu:

“Kendi şiirini ezbere okuyamayan şair görmedim ben. Bu ne biçim şey!”


'MAHSUN GÜNLÜKLER' -12/ M. Mahzun Doğan

HER ŞEY BİR HARF İÇİN! (14 Aralık 2020 Pazartesi Şirinyer, İzmir)

Dün akşam Mor Taka dergisinin soruşturmasına verdiğim yanıtları tamamladım. Son şiirime de yeniden çalıştım. Bu kez içime sindi. Soruşturma yanıtlarımı, şiiri ve bir fotoğrafımı (Murat Karacan’ın çektiği) gönderdim derginin e-posta adresine. Soruşturma yanıtları ve şiiri Hülya Deniz’e (Ünal) de yolladım sonra. Sabaha yakındı. Yattım.

Geç yatmış olmama karşın öğleyin uyandım. Kahvaltı yaptım. İnternete girdim o arada. Yaşar Bedri gönderime yanıt vermiş. Hülya Deniz de…

Deniz şiirimi çok iyi bulmuş da… Soruşturma yanıtlarımın sonundaki “Çağı tepmelemek” sözüne takılmış. Sözlüğü¹ açıp baktım. “Tekmelemek” desem daha doğru olacakmış ama tepmelemek de yanlış değil diye düşündüm. Telefon açtım Deniz’e, anlattım bunu… Pek ikna olmadı sanki!

Sözlükte “tepme”, “tepmek eylemi” olarak tanımlanmış. Deyimler Sözlüğü’nde ise “Tekme” olarak geçtiği vurgulanmış.

“Tepmek” ise “Ayağıyla vurmak” olarak açıklanıyor.

“Tepmelemek” diye bir sözcük yok baktığım sözlükte.

Geçtim “tekme”ye…

Tekme, “Ayakla vuruş”…

Burada “tekmeleme”, “tekmelemek”, “tekmelenme”, “tekmelenmek” sözcükleri de var…

***

Akşamdı. Saat 21.00’e geliyordu. Mutfaktaydım. Telefon çaldı. Açma şansım yoktu. İşimi bitirdikten sonra baktım ki Deniz. Aradım hemen. Konu yine o tepmeleme… “Tepmeli” desen dedi. Bense eylemin sürekliliğinden dem vuruyordum. Sürekli tepmelemekten söz ediyordum. Onun için “tepmelemek” demiştim.

Konuştuk uzun uzun. Anlattım sözlükteki açıklamaları. Hüseyin Ferhad da, “Yanlış kullanım olmamakla birlikte…” demiş…

Muhittin abiye sorsan” dedi Deniz… “Muhittin abinin (Bilgin) telefonu bende olmalı ama…” dedim. Yolladı. Aradım Muhittin abiyi. Telefonda bir türlü anlatamadım sözcüğü, kodlamaya falan kalktım, olmadı. “Yazsana!” dedi. Msn’den yazdım tümceyi. Zaten iki sözcükten ibaret bir tümceydi:

“Çağımızı tepmelemeliyiz!”

Hem yazarak yanıt verdi hem de telefon açtı. Aynı düşündüğüm gibi. Kullanımım yanlış değil ama Türkçeye uygunluk açısından “tekmelemek” daha uygunmuş.

Bir dergiye yazı veya şiir yolladıktan sonra yeniden değiştirip yeniden yeniden yollanmasını hiç sevmem. Kendi dergicilik serüvenimden kalan bir sevmeme duygusu bu! Bu yüzden sıkılarak da olsa kısa bir düzeltme mektubu yazdım Yaşar Bedri’ye…

O arada, askerlikte talimde attırılan bir slogan geliverdi usuma:

“Her şey vatan için!”

Sloganı şöyle değiştirerek yineledim:

“Her şey bir harf için!”

..........................................

¹Türkçe Sözlük, İkinci Cilt, TDK Yayını, Genişletilmiş 7. Baskı: 1983, Ankara.


OKUYAN YAZAR!

Gülşen Ersan (şair)

Okuyan insan, yaşadığı hayattan zevk alan birinin bilgisizliğinden doğan mutluluk yerine, mutsuz olmayı yeğleyendir. İnsanca yaşamak için, öncelikle o koşulları sağlamaya çalışmak gerekir. Mutluluk bir zevk değil ancak bu çalışmalardan sonra elde edilen bir zafer olabilir.

Okudukça farkındalığı çoğalan, çok okuyan biri yazma arzusuyla dolacak ve günün birinde yazma eylemine de girişecektir. Okumak; insanı insanca yaşatıyorsa, yazmak da yaşamakla fark yaratmak, bir anlamda ölüme meydan okumaktır.


GÜNCEL

Samsun Atakum Belediyesi Vedat Türkali Edebiyat Ödülleri; roman, öykü, şiir ve çeviri kurmaca eser olmak üzere dört dalda veriliyor.

Seçici Kurulunda Deniz Türkali, Doğan Hızlan, Gonca Özmen, Kemal Varol, Yavuz Ekinci ve Zülfü Livaneli’nin yer aldığı ödüllere, 1 Ocak 2019-31 Aralık 2020 arasında yayımlanmış eserlerle 28 Şubat 2021’e kadar başvurulabilecek.


OKUMA NOTLARI / Mehmet Çoban

Michel Tournier’den yıllar sonra bir kitap: Dışsal Günlük. Okumalar yaparken yeniden ona döneceğimi biliyordum; gidip kitaplıktan aldım.

Değişik bir günlük. “...Kaderin acı ve tatlı sillelerini not alma alışkanlığı edindim. İçsel/ mahrem günlüğün tersi gibi daha ziyade,” diye tanımlıyor bu notları yazar. Çağrışımlarla eski okumaları, anıları hatırlatan anekdotlarla dolu bu günlükler. Okurken kitaplığa çok gittim, sevdiğim kitaplardan bende kalmış cümleleri, isimleri yeniden belleğime çağırdığı için sevdim bu günlüğü. İlginç saptamalar, tanıklıklar ve aforizmaya dönüştürülmüş  yaşanmışlıklar.

Haziran şu cümlelerle başlıyor: “Bahçede geziniyorum. Sokak tarafında kuvvetli bir vınlama dikkatimi çekiyor. Sokağın öteki tarafında eski bir evin çatlak cephesi görünüyor. Kocaman siyah bir arı bulutu sokağın eni boyunca dalgalanıyor ve cephedeki gediklerden birinin içinde yok oluyor. Bir saatten uzun sürüyor bu durum. Sonra hiçbir şey: evin içi arı dolu. Akşam arkadaşlarım girecek içine. Yardım çağırdım. Yabanarısı olmadığından gelmediler. Bir arıcı getirmeliymişim.”

Hayatımda olacaksa böyle “hoş” sorunlarım olsun diye düşündüm.

Dışsal Günlük, Michel Tournier, çev.: Simla Ongan, YKY, 2018, İstanbul


BİZİM GÜNCEL KİTAPLARIMIZ

Çocuk-Gençlik

  1. Atatürk’le Birlikte Düşünelim, Mavisel Yener, Tudem
  2. Tarlakuşu Mahallesi, Başak Baysallı, gülmece öykü, Bilgi Yay.
  3. Çayırın En Tuhaf Yuvası, Ahmet Büke-V. Aghaei, öykü, Can Çocuk
  4. Şarkım Nerede?, Mavisel Yener-Berk Öztürk, öykü, İlksatır
  5. Yeraltı Canavarı, Ayfer Demirtaş, roman, Yakın Yay.
  6. Tilki Tili’nin Yolculuğu / Hanzade Servi, öykü, İthaki Yay.
  7. Kim Demiş Yaramazım Diye, Aytül Akal, anı, Redhouse Kidz

Yetişkin

  1. Nasreddin, Hüsnü Arkan, roman, Sia Kitap
  2. Aynadaki Porno Yıldızı, Beril Erbil, öykü, Edisyon
  3. Merhaba Ben Kitap, kolektif, anı-derleme, ÇGYD-Tudem
  4. Kadınlar Çağı, Levent Mete, roman, Sia Kitap
  5. Büyük Sorular Mütevazı Cevaplar, Işıl Öz, söyleşi, Karakarga
  6. Zamana Bırakılmış Yazılar, Sina Akyol, deneme, Pikaresk
  7. Çerez Günler Eşiği, İlhan Soytürk, şiir, Klaros

AY İÇİNDEN DOLANANLAR

O Kadar Eski mi?

Bora beş yaşında. Şöyle bir dolaşmaya çıkmışlar. Babası direksiyonda, Bora arkada, koltuğunda. Radyoyu açmış babası. Şarkılar arka arkaya sıralanıyor. Çok seviniyor babası; katılıyor çoğuna. Ve “Bunlar bizim gençliğimizin şarkıları.” deyince atılıyor Bora: "O kadar eski mi baba bu şarkılar."