Ortada bir oyun dönüyor.  Afganistan’ın başkenti Kabil’de günde 8 bin pasaport veriliyor. Pasaportunu alanlar nasılsa hemen İran’ı geçip Türk sınırına varıyor. Sonra haber geldiğinde sınırı geçip Van’a ulaşıyorlar. Orada kendilerine yemek servisi yapılıyor. Bir iddiaya göre 2 yıldır bu sistem yürüyor.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'nce paylaşılan verilere göre (2018) Türkiye'de 3.6 milyondan fazla Suriyeli, 169 bin Afganistan vatandaşı, 143 bin Irak vatandaşı, 35 bin İran vatandaşı, 4 bin 800 Somali uyruklu, 10 bin diğer olmak üzere 3.9 milyon mülteci barınıyor. 2021 yılına gelindiğinde bu rakam herhalde 7 milyona dayanmış olmalı. Suriyeliler için 5 milyon 300 bin rakamından söz ediliyor.  Afganlılar da 200 bini geçmiştir herhalde.

Gelen sığınmacı ve mülteciler Van’dan Erzurum’a gidip Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğine kayıtlarını yaptırıp sonra diğer illere sevk ediliyorlar. Aslında komiserliğin merkezi Ankara’da, ancak bu iş siyasal iktidarla birlikte kotarılıyor.

Avrupa Birliğinden gelen 3 milyar Euro için neler yapmıyoruz ki?

Bu kez gelen göçmenler militan gibi, genç ve atletik.  “Önce Türkiye, oradan da Almanya'ya gitmek istiyoruz. Taliban'la hayatımız tehlikede”  diyorlar. Ne kadar inandırıcı bilemem. Ancak Afganistan’dan batıya doğru gittikçe yaşam standartlarının yükseldiği de bir gerçek.

Afgan- Türk dostluğu Atatürk ile Emanullah Han’ın döneminde başlamış ve birçok alanda işbirliği ile bugüne dek gelmiştir. NATO’nun Afganistan’daki kontrolüne de Türkiye büyük destek verdi. Afganistan’daki nüfusun yüzde kırktan fazlasını oluşturan Tacik, Özbek, Kırgız, Türkmen yoğunluğu bu konuda çok katkı yaptı. Hikmet Çetin’in 2003-2006 yılları arasında NATO’nun sivil temsilcisi olması da bu oluşumu hızlandırdı.

Sovyetler Birliği’nin 1979 yılında Afganistan’ı işgali karşısında olan güçler Batılılar tarafından eğitildi. Amerikalılar bunda başrolü oynadı. Ruslar çekilince (1989) Taliban’ın etkinliği ortaya çıktı. Molla Ömer fiilen devlet başkanı oldu.  

11 Eylül 2001 İkiz Kulelere saldırıdan sonra Taliban’ın Usame Bin Ladin’e sahipleniyor görünümü Afganistan’da durumu değiştirdi dense de buna inanmak zor.  Taliban’ın güçlenmesi için Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirliklerinin maddi desteğini unutmamalıyız. Bu desteği kendiliklerinden vermediler herhalde.

Usame Bin Ladin gitti, Taliban yerinde kaldı. Şimdi de Amerikalılar ülkeyi onlara bıraktı.

Bizimkiler de ‘düşünce olarak ters bir yanımız yok’ diyor… Kız çocuklarını okula yollamayan, kadınlara peçeyi, erkeklere sakalı zorunlu kılan Taliban Türkiye’de olsa erkeklere kirli sakal, kadınlara ve çocuklara türbanı zorunlu kılardı. Ters olmayan sadece bu yan mı acaba?

Konu sadece Avrupa Birliği’nden alınacak birkaç milyar Euro değil elbette. Güneyde Suriye ile sorun yaşayan Türkiye, Afganistan’dan gelen göçmenlerle yeni bir askeri güç mü yaratacak? Tabii bu güçler Suriye’deki muhalif güçler gibi para karşılığında savaşıyor. Bir kısmı Libya’ya paralı asker olarak da gönderildi.

Gelen Afganların hangi etnik ırktan olduğu henüz belli değil. Peştun, Tacik, Hazara, Özbek, Aymak, Türkmen, Beluç, Paşai, Kırgız veya Pamiri olabilirler. Hangileri Taliban ajanı orasını da bilemeyiz. Türkiye’de resmi kayıtlara göre 169 bin Afgan göçmen var. Ülkenin her yerine yayılmış durumdalar.

Göçmenler daha iyi bir yaşam istiyor. Ancak bir kısmı çekinmeden yerel halkı rahatsız ediyor. Tepkinin boyutunu abartan belediyeler de yok değil hani. Göçmenlerin bir kısmı “misafir misafiri istemez” misali yeni gelenlere tepkili. En başta Suriyeliler Afganları Türkiye’de istemiyormuş. Gösteri bile yaptılar. Göçmenlerin ekonomiye işgücü katkısı yadsınamaz. Kendi aralarında örgütlenmeye başladıkları da bir gerçek.

İşin siyasal ve uluslararası boyutuna bakarsak; Amerikan’ın Taliban oyunu ile Türkiye’yi vurmasından çekinirim.