Çocuklarla yapılan çalışmalarda annelerin çocukların etkinlikleriyle daha çok ilgilendiklerini gözlemliyorum. Anneler durum hakkında bilgi toplayıp çocuğun katılımı ve gelişimi ile daha çok ilgilenirken veya konunun muhatabı olarak rol alırken babalar işin biraz daha maddi kısmını hallediyor gibi görünüyor.

Anneler gününün ardından “fazla iyi anne” hakkında bir yazı yazmıştım burada. Babalar gününü geride bırakıp bu haftanın yazısını hazırlarken “baba” figürü hakkında düşünmeye başlamıştım ki Günışığı Kitaplığı çok güzel bir karikatür kitabı ile çaldı kapımı.

Karikatürleri, tiyatro oyunları ve çocuk kitaplarıyla tanıdığımız Behiç Ak’ın karikatürlerinden çocuklar için seçtiklerini topladığı karikatür kitaplarının ikincisi “Yaşasın Çocuklar!” idi elime ulaşan kitap. Merak ve heyecanla karıştırmaya başladım ve karikatürler beni hemen içine çekti. Tabii, tahmin edebileceğiniz gibi, karikatürler bazen çok eğlenceli, bazen düşündürücü idi. En büyük özellikleri de içinde yaşadığımız dönem ve çağı tokat gibi yüzümüze çarpıyor oluşlarıydı. Eleştirdiklerimizi, bazen göremediklerimizi, görüp de unutmayı seçtiklerimizi anlatıyordu karikatürler bana…

Evet, bu çocuklar için hazırlanmış bir kitap gibi görünüyordu. Ama çok güzel bir babalar günü hediyesi olacağını düşündüm bu kitabın.

Behiç Ak’ın önsöz yerine yazdığı küçük bir hikâye var kitabın başında. Eşiyle konuşmakta olan bir adam, bir baba, çocukken ne güzel soruları olduğunu ama büyüdükçe onları kaybettiklerini söyleyerek başlıyor söze. Birçoğunun cevabını bile veremediği sorularının nerede olduğunu, kaybettiği bilyeleriyle birlikte nereye saklandıklarını merak ediyor. Eşi ise onun kadar umutsuz değil. Çünkü kaybettiği soruların bilyeleriyle beraber çocukları tarafından bulunduğunu söylüyor. Üstelik sorulara yenileri eklenerek… Ve şöyle bitiyor hikâye “İstersek kavuşabiliriz onlara, yeter ki izin verelim, çocuklarımızın soru sormasına.”

Sayfaları çevirmeye başladıkça Behiç Ak’ın karikatür dünyasında dolaşmaya da başlıyorsunuz. Şehirde çocuklar var. Dikkat!

Pandemi, doğa, tablet… Dünya, küresel ısınma, çevre… Uzaktan eğitim, zoom, notlar… İnternet, birlikte geçirilen zaman, iletişim-bilgi çağı, AVMler, inşaatlar, sokaklar… derken bazen ağlanacak halimize gülmeye, bazen çocukların dünyasına girmeye başladım. Sonra aklıma bu kitabı, çocukların anne ve babalarıyla okumalarının ne keyifli olabileceğini düşündüm.

Her bir karikatür güzel bir oyuna, yeni bir fikre veya derin bir felsefi tartışmaya dönüşebilir. Üstelik çocuklarla birlikte eminim anne-babalar da farklı bir bakış açısı kazanır.

“Çocuklarla büyükler arasındaki farkı kaldıran karikatürler” çizdiğini söyleyen sanatçı, çocukların birçok konuyu büyüklerden daha iyi anladığına dikkat çekiyor” yazıyor kitabın arka kapağında…

Dünyayla zayıflayan bağımız, tabletlere hapsedilen çağımız… Çevremize hükmetmeye çalıştıkça bindiğimiz dalı kesen bizlerin artık temel sorulara dönme ve yaşadığımız hayatı getirdiğimiz hali görme vaktimiz geldi de geçiyor bile…

Gelin çocukların sorularıyla yapalım bunu. Hem de çocuklarla birlikte konuşarak, tartışarak… Onları tabletlerinin başından kaldırarak, doğayla, sanatla, sokakla, insanla, kendileriyle tanıştırarak… Hayaller kurup o hayalleri gerçekleştirmek için çalışarak…

“Bu değirmenden tonlarca un elde ediliyor.”

“Ne olursa olsun. DON KİŞOT’u olmayan bir yel değirmeni ne işe yarar ki?”

… diye konuşturmuş karakterlerini Behiç Ak bir karikatüründe… Yaramaz değil mi?

Bu babalar günü hediyesi de tüketime değil, doğaya, yaşama ve sanata hediye olsun… Geleceğe bir mum yaksın…