Eski bir dostumun ortanca kızı,  doktor bir gençle mutlu bir evlilik yapıp aşağı yukarı on yıl kadar buralarda yaşadıktan sonra ani bir kararla Karadağ’a yerleşti. Bana, orada bir ev aldıklarını, eşiyle birlikte mesleklerine devam ettiklerini filan anlattıktan sonra en son, “Buraya yerleşeli dokuz ay oldu amca,” dedi, “Bu dokuz ay boyunca dikkatimizi çekti, hiç gerilmemişiz, hiç sinirlenmemişiz.”

Benzerini on yıl kadar önce kazandığı bursla Maryland Üniversitesi’nde kariyer yapmak için Washington DC yakınlarındaki College Park’ta bir yıl kalan küçük oğlum da söylemişti: “Burada mutluyuz baba. Bizi bir tek geren, yurttan aldığımız haberler… Arada bir bilgisayar üzerinden Türk televizyon kanallarını açıp yurdumuzda ne var ne yok diye merak ediyoruz, açtığımıza açmadığımıza pişman oluyoruz.  

Nitekim hiç öfkelenmeden, hiç gerilmeden yaşamanın nasıl bir şey olduğunu anlamak için (!) eşimle birlikte biz de ABD’ye gittik. Oğlum haklı çıktı. Orada bulunduğumuz o üç ay içerisinde Türkiye’den aldığımız haberlerin dışında bir kez olsun sinirlenmedik, canımız sıkılmadı. Sonra her şey dönüşte Atatürk Havalimanı'nda başladı.

Bir süre önce bir doktor dostumu ziyaret ettim. Söyleşimizin bir yerinde, bir Ortadoğu ülkesinde mesleğini yapan bacanağının sözlerini aktardı. Ona, “Araplar sık sık ülkenizde ne oluyor böyle yav,” diye çoğu kez hafiften dalga geçerek sorduklarını söylemiş. Üzülmüş tabii. Doğrusu, ben de üzüldüm. Her ülkenin kendine göre sorunları ve sorunlarını çözme tarzları vardır. Mantıklı bulmayabilirsiniz ama dalga geçer gibi yapmak hiç hoş değil. Sebep olanlar utansın, demekten başka ne yapılabilir ki!

Eski dostumun kızının söyledikleri bizi etkiledi, bunun üzerine bir haftalık Balkan Turu’na çıktık. Üsküp, Ohri, Tiran, İşkodra, Karadağ, Saraybosna, Belgrad filan derken Üsküp üzerinden yurda döndük. Balkan ülkeleri bizi özellikle ormanlarına, sularına verdikleri değerle etkiledi. Yeşille mavinin tadına doyduk. Yorgunluğun adını gezmek koymuşlar; az biraz yorulduk tabii. Uzun süren gezmeler bize göre değil. Gençler için sorun yok. Fakat bu tür gezmelerin bir tadı da şu: Başka insanlar tanıyor, yeni dostlar ediniyorsunuz. Seyahat boyunca herkesin birbirlerine yardımcı olmaları, ölçülü bir nezaketle sohbet etmeleri çok hoş. 

Seyahat esnasında şuna bir daha inandım: Doğru önderlik edildiğinde insanımızın başaramayacağı hiçbir şey yok. Yetenekli bizim insanımız. Zorlukları aşmayı biliyor. Kolay pes etmiyor. Dediğim gibi, yeter ki doğru, adaletli bir şekilde önderlik edilsin.

Kim bilir, belki yakındır, gün sayıyordur.