Ne yazsam da suya sabuna dokunmasam, artık yaşlandım, savcılıktı duruşmaydı hiç kaldıramam diye konu ararken gördüm bu haberi...
Malum artık gak desen savcı guk desen hakim karşısındasın.
Sadece memleketin trajik ama aynı zamanda komik, üstüne bir de gerilim ve korku temalı siyasi gündemi değil, yazının içinde kimin adı geçse karşı taraftan tepki şöyle geliyor: Seni mahkemelerde süründüreyim de gör!
Bu zamana kadar süründüren de çok oldu gerçekten.
Ama genelde sadece süründürdükleriyle kaldılar. O kadar uyduruk nedenlerde açılıyor ki davalar, mahkemeyi ve beni oyaladıklarıyla kalıyorlar.
Ama sürünüyor musun evet gerçekten de zamanını ve sinir sistemini bozuk para gibi harcıyorsun.
Bu 22. senem artık hiç uğraşamam. Adliyenin önünden geçerken yandığını görsem kafamı çevirip bakmam. Böyle salakta, düz yürür geçerim. Öyle bir bıkkınlık.
***
Neyse biz gelelim şu anda okumakta olduğunuz yazının konusuna.
Gündemde ne var ne yok diye bakınırken oradan bir yıldız gibi parlayıp ilgi alanıma giren habere.
Haber şöyle: "İzmir İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık Suçlarıyla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri Buca ve Bornova ilçelerinde gerçekleştirdikleri eş zamanlı operasyonlarda 24 milyon makaron, 462 bin paket doldurulmuş sigara, bin 560 paket sigara kağıdı ve bir ton etil alkol ele geçirdi."
Haberi okudum, ulen dedim ne makaronu?
Hani şu pastanelerde satılan, yumurta akından elde edilen, tatlı diye tükettiğimiz tezgâhları süsleyen topçik şeyler mi?
Yuh artık bunun da mı kaçakçılığı yapılıyor? Halkımızın benden habersiz ne tür ihtiyaç ve zevkleri var ki tam 24 milyon renkli, şekerli topçik yasa dışı yollardan piyasaya sürülmek üzere kaçakçılığı yapılıyor?
Öyle değilmiş efendim. Makaron denilen şey içi boş, filtresi kendinden sigara rulosuymuş.
Hani alıyorsun tütününü içine kendin dolduruyorsun vs. (Hoş geldin 2. Dünya Savaşı zamanları!)
Şu düştüğümüz durumlara bak sevgili okur.
Dünyanın en zorlu, yaşam mücadelesi veren en çileli halklarından biriyiz. Hani tam olarak ben içmeyeyim de kim içsin durumundayız. Ve onu bile yasa dışı yollardan gidermeye zorlanıyoruz.
Neden? Çünkü devletimiz bize çay kaşığıyla verdiğini kepçeyle geri alıyor.
Her dal sigara için pakette 9.76 lira vergi veriyoruz mesela.
Paketten bir tane sigara çektiğimizde bir tane de buyurun müdürüm deyip bizimle beraber yaşayan hayali arkadaşa ikram ediyoruz.
Devletimiz bu yolla ÖTV'nin yüzde 30'unu sigaradan karşılıyor.
Alkol desen ohoo hayali arkadaşımız bizden daha akşamcı!
İçtikçe içiyor mübarek!
Kendine tek, ona duble dolduruyorsun.
Böylece alkollü içki vergisinde Avrupa 4’üncüsü oluyorsun.
Bir litre aslan sütünde yüzde 234 vergi ödüyorsun.
Çünkü bizim hayali arkadaş keyfine çok düşkün.
Yedikçe yiyor, içtikçe içiyor yine doymuyor yine doymuyor.
İliğimizi kemiğimizi kuruttu ama asla durmak bilmiyor.
Diyorsun ki bu ülkede delirmemek, sakin kalmak öfkeden sağı solu ısırmamak için bırak da kendi küçük dünyamızda küçük keyiflerimiz olsun.
Olmaz diyor, ben senden daha çok keyif yaşayacağım.
Üstelik de bunu senin paranla yapacağım.
Benim ipimle kuşağım denk olacak ama sana artık sıkacak kemer bile bırakmayacağım.
İşte hal böyle olunca kaçakçılara da ballı kaymaklı ortam hazırlanmış oluyor.
Sonra polisimiz de bunları yakalayacağız diye zaman ve emek harcıyor.
Böylece asıl zehir yüklü gemilerin, ülkeye sokulan ya da transferi sağlanan tonlarca bozuk beyaz peynirin peşine düşecek zaman kalmıyor.
***
Şimdi bana sigara içki reklamı mı yapıyorsun diyenler olacaktır.
Hayır yapmıyorum. Kendi zevkimin hesabını da kimseye vermiyorum.
Kepçe kepçe ödediğim vergilere vatandaş olarak isyan ediyorum.
Hayali arkadaşıma "benden aldığını bir zahmet azalt da kaçakçıyı zengin etme" diyorum.
***
Neymiş makaronmuş!