Mustafa Necati Bey, Cumhuriyetin ilk Eğitim Bakanı olmuş bir İzmir genciydi. 1929 tarihinde, henüz 36 yaşındayken apandisit patlaması nedeniyle vefat ettiğinde Gazi Paşa dahil bir çok insan göz yaşı döker. Vefatından bir gün sonra İzmir’de çıkan Ahenk Gazetesinde “Fuat” mahlası ile arkasından şu sözler yazılır: “İzmir mebusu Necati Bey’in aramızdan ebedi ayrılışı ve bizleri yetim ve dilhun bırakışı dolayısıyla İzmir, Ankara ve İstanbul vilayetlerindeki ehibba ve eviddadan taziye telgrafları aldık. Acılarımızın hudutları ne kadar geniştir. Necati’nin hiçbir kirli benek taşımayan varlığını toprağa verdik. Onun hatıraları artık mefkureci, milliyetçi, cumhuriyetçilerin hafızalarında kutsi duygularla yaşayacaktır.”

Bu ‘kutsi duygularla yaşayacak’ hatıralar neydi peki? Necati Bey, 36 yaşında vefat ederken nasıl girmişti her kesimden insanın hatıralarına? 1923 yılında Mustafa Kemal, “Düşlerim eğitimle gerçekleşecek” derken bunu gerçekleştirecek isim Necati Bey’i 1925 yılında bakan olarak atıyordu. “Cehaletin yerine bilgiyi, nefretin yerine sevgiyi, karanlığın yerine aydınlığı koyunuz” şiiri ile göreve başlayan Necati Bey, önce Tevhid-i Tedrisat’ı, yani memleket sathındaki tüm çocukların eşit, merkezden belirlenmiş bir kalitede ve bedava eğitim almasını sağladı. Edirne’den Hakkari’ye devletin okullarındaki tek bir çocuğun bile mutluluğu kovalama yolunda önünde haksız engellerin olmamasını veya haksızca desteklenmemesini istiyordu. Sonrasında millet mektepleri geldi. Memlekette isteyen her yetişkine devlet kasasından karşılanan okuma yazma eğitimi veriliyordu. Ülkenin insanlarının eğitilmeye, ülkenin insanlarının hayatlarında mutluluğun peşinden koşarken devlet tarafından donatılmaya ihtiyacı vardı.

Çocukları hayata karşı donatan öğretmenler de onun gözünde ‘yıldızlardı’. Maaş, yolluk, sağlık giderleri ve benzeri özlük haklarının karşılanmasında daha önce Anadolu’da görülmemiş bir ilerleme gözüküyordu. Hatta tarihte ilk defa öğretmenler zamanında maaş almaya başlamıştı. On bölgede öğretmen okulları kurdu. Çocuklar daha kolay okuyabilsin, öğretmenler daha mutlu olabilsin diye hem öğretmenlere hem öğrencilere ayrıcalıklar tanındı. ‘Öğrenci pasosu’ gibi işler bizzat Mustafa Necati’nin buluşlarıydı.

İçinden geçtiğimiz günlerde çocuklar uzaktan eğitim almaya çalışıyor ve birçok engelle karşılaşıyorlar. Kimisinin evinde interneti yok, kimisinin internet paketi bitmiş oluyor. Zaten tabletler, telefonlar çoğu öğrencide yok, tamamlanması için insanlar uğraşıyor ama her çocuğa ve öğretmene sahip çıkmak bireyler için çok zor. Necati Bey’in bir zamanlar bakanlık yaptığı devlet ise hala ve hala tabletlerden, cep telefonlarından KDV ve ÖTV almakta. Çocukların, öğrencilerin eğitimleri için alınan tabletlere verilen paranın bir kısmı devlete gitmekte. İnternetten hala vergi almakta. Devletin parası çocuklara gitmeyecekse, bunlardan hala vergi alınacaksa ahirette biz nasıl bakacağız Necati Beylerin suratına? Nasıl diyeceğiz “Çocuklara ucuz tablet sağlayamadık” diye? Şunu unutmayın, çocukların, bu ülkenin çocuklarının devletin kollamasına ihtiyaçları var.