Ağustos ayı başında Yükseköğretim Kurumları Sınavı sonuçları açıklandıktan sonra üniversiteler de kontenjanlarını açıkladılar. Bunlar arasında Dokuz Eylül Üniversitesinin (DEÜ) açıkladığı kontenjan dikkat çekiciydi. Açıklamaya göre üniversitenin 2021 yılı tercih döneminde açtığı 21 bin 260 kişilik kontenjanın 10 bin 165’i yabancı uyruklu öğrencilere tahsis edilmişti. Üniversitenin web sayfasındaki verilere göre 2019-2020 öğretim yılında üniversitenin toplam öğrenci sayısı 70 bin civarında, 2020 yılı İdare Faaliyet Raporuna göre ise bunlardan yabancı uyruklu öğrencilerin sayısı bin 537. Toplam öğrenci sayısının yüzde 2’si olan bu sayı, bu yılki kontenjanın yabancı uyruklu öğrenciler için yüzde 47’ye çıkması ile olağanüstü artış gösterecek. Yabancı uyruklu öğrenciler kontenjanındaki ani artış ve bu kontenjanı kullanarak üniversiteye girecek yabancı öğrencilerin kendi öğrencilerimizin girdiği sınavdan daha kolay bir sınavı geçerek, para ödeyerek üniversitede okuyabilecek olmaları kamuoyunun tepkisini çekti.

Tepkilerin hemen ardından DEÜ Öğrenci İşleri Daire Başkanlığı bir açıklama yaptı. Açıklamayla ilgili olarak dikkat çeken ilk husus açıklamanın Rektörlük, Üniversite Yönetim Kurulu ya da Senatodan değil de Öğrenci Daire İşleri Başkanlığından gelmesiydi. Sığınmacıların Türkiye’ye yığılması nedeniyle ortaya çıkan gerilimin en yüksek düzeye ulaştığı bir dönemde kamuoyunun böylesine hassasiyet gösterdiği bir konuda açıklamanın üniversitenin üst yönetimi tarafından yapılması gerekirdi. İkinci husus ise, Başkanlığın açıklamasında geçen “Yükseköğretim Kurumları Sınavı- 2021’in tercih döneminde; üniversitemizin yabancı uyruklu öğrenciler için ayırdığı kontenjan, birkaç husus dikkate alınarak belirlenmiştir. …Öncelikle, bağlı olduğumuz Yükseköğretim Kurulu’nun (YÖK) Uluslararasılaşma Strateji Belgesi’nde pilot seçilen üniversitemiz, uluslararası öğrenci sayısını artırmaya yönelik çalışmalardan doğrudan sorumludur dolayısıyla burada, tercihimiz değil, ulusal yükseköğretim politikalarına uyma zorunluluğumuz bulunmaktadır. Açılan kontenjan YÖK’ten onay alındıktan sonra kamuoyuna duyurulmuştur. ifadesi.

İfadeden anlaşıldığı üzere pilot üniversite olarak yabancı uyruklu öğrenci sayısını artırma “sorumluluğu” olan DEÜ, kontenjanı kendisi belirleyerek YÖK’ten onay almış. Demek ki DEÜ yönetimi kontenjanın şok bir şekilde artırılmasını uygun görmüş ve YÖK’ün onayına sunmuş. Peki bu karar nasıl bir stratejik temele oturtulmuş? Bunu anlamak için DEÜ’nün 2021-2025 Stratejik Planına bakmak faydalı olur (http://strateji.deu.edu.tr/deu-stratejik-plan/#p=114. Erişim tarihi 9 Eylül 2021). Çok emek verilerek hazırlanmış olduğu izlenimi veren 134 sayfalık bir plan bu. Fotoğraflardan rektörün de dahil olduğu çok ciddi bir arama konferansı yapılıp, görüşler toplandıktan sonra planın yazımına geçildiği anlaşılıyor.

Hızlıca söz konusu planın hedef kartlarına geçip, 114’üncü sayfadaki Amaç 2 Hedef 1’e (Eğitim ve Öğretimde Uluslararasılaşmanın geliştirilmesi) bakıldığında ilginç bir durum ortaya çıkıyor. Bu hedefin gerçekleştirilmesinde performans göstergelerinden bir tanesi Üniversitedeki yabancı uyruklu öğrenci sayısı/Toplam Öğrenci Sayısı (%) olarak belirlenmiş. Yıllar itibariyle öngörülen oranlar şöyle: 2021 (1.80), 2022 (2.0), 2023 (2.25), 2024 (2.4), 2025 (2.5). 

Evet, geçen yıl, DEÜ 2021 yılı için Üniversitedeki yabancı uyruklu öğrenci sayısı/Toplam Öğrenci Sayısı (%) oranını performans göstergesi olarak belirleyip, yüzde 1.8 oranını hedef olarak koymuş ama bu yıl bir anda bu oranı yüzde 15 civarına çıkarmaya karar vermiş. Sonraki yıllarda da kontenjan dağılımı bu şekilde belirlenirse, bu oran doğal olarak daha da yukarılara gidecek. Planın 2 numaralı amacının çalışmalarına kırka yakın bilim insanı katılmış. Bu bilim insanları mevcut şartları tartışıp, görüşerek hedefi belirlemiş olmalılar. Planın ön gördüğü performans hedeflerinin bir kenara alınarak neden şok bir yabancı kontenjan artışına gidildiğinin Üniversite yönetimi tarafından kamuoyuna izah edilmesi gerekir.  

DEÜ’de doktorasını tamamlamış ve bundan gurur duyan bir mezunu olarak Öğrenci İşleri Daire Başkanlığının açıklamasında şu cümle de dikkatimi çekti: “Ayrıca üniversitemiz, mensup ve mezunları ile büyük bir ailedir. Bizler de ihtiyaç duydukları alanlarda onlara her türlü imkânı sunar; özellikle öğrencilerimiz konusunda hiçbir kısıtlamada bulunmayız. Kurumumuz güçlüdür, muktedirdir” Böyle bir ifade yüzlerce bilim insanın görev yaptığı ve kırk yılı aşkın geçmişi olan bir üniversiteye yakışmıyor. Evet, doğru. Biz bir aileyiz. Bunu bütün içtenliğimle kabul ediyorum ama biz bütün uygulamalarının bilimsel verilerle desteklenmesine, belgelerinin birbiri ile tutarlı olmasına önem veren bir aileyiz.

“Güçlüdür, muktedirdir” gibi hamasi sözlerin yerine DEÜ’nün yabancı kontenjan artırımının arka planını oluşturan, maliyet yarar analizi içeren, üniversiteyi daha yüksek düzeylere nasıl çekeceğini, yabancı öğrencilerin nasıl seçileceğini, Buca’yı, İzmir’i nasıl etkileyeceğini anlatan, DEÜ’nün neden pilot olarak seçildiğini açıklayan ve somut verilere dayanan, paydaşların erişimine açık bir araştırma veya rapor görmek isterdim. Teknik, bilimsel bir açıklama olmayınca doğal olarak konu siyasi alana çekiliyor. Muhalefet milletvekilleri DEÜ yönetimiyle bile görüşmeden, konuyu doğrudan TBMM’ye ya da Milli Eğitim Bakanına taşıyorlar. Bunu muhtemelen üniversiteden bilimsel, rasyonel, güvenilir bir bilgi alamayacaklarını düşündükleri için yapıyorlar. Elde sadece geçen yıl öngörüsü olağanüstü sapmış olan bir hedef kartı, somut bir dayanağı olmayan basın açıklaması ile sessiz üniversite yöneticileri var.  

Ben yüksek lisans eğitimimi Amerika Birleşik Devletlerinde, uluslararasılaşma düzeyi çok yüksek bir üniversitede aldım. ABD’li öğrenciler okulda neredeyse azınlıktaydılar. Ayrıca öğretim kadrosu da sanki Birleşmiş Milletler gibiydi. Çok farklı ülkelerden ve kültürlerden gelen öğrenciler ve hocalar ahenk içinde çalışıyor, öğreniyor, araştırma yapıyorlardı. Bunda en önemli faktörün üniversitenin tüm faaliyetlerinin teknik, bilimsel dayanağı olan, tutarlı politikalarla birlikte disiplin içinde yürütülmesi olduğunu düşünüyorum.

Mezunu olduğum, çok sevdiğim, hocalarımı ve sınıf arkadaşlarımı sevgi ve saygı ile hatırladığım üniversitemin yönetiminden beklentim, ülkemizde bir hastalık halini alan “yaptık, oldu” anlayışından vazgeçerek, bir yükseköğretim kurumuna yakışır biçimde, yaptıkları her şeyi bilimsel, tutarlı bir zemine oturtmaları ve bu zemini sağlayan araştırma ve raporları paydaşların erişimine açmaları. YÖK’ün Uluslararasılaşma Strateji Belgesi (2018-2022) bile DEÜ gibi köklü bir üniversite için oldukça vasat bir çalışma. Ailemizin üyeleri söz konusu belgenin özellikle pilot üniversitelerin (50. Sayfa) ve hedef ülkelerin (48. Sayfa) nasıl belirlendiğini anlatan bölümlerine bakarlarsa ne demek istediğimi çok iyi anlayabileceklerdir.  

Bu vesile ile yakın bir gelecekte hakkında daha olumlu düşüncelerimi yazabileceğim umuduyla, “Dost acı söyler” hatırlatmasını da yaparak, tüm DEÜ ailemize en derin sevgi ve saygılarımı sunuyorum.