İzmir depremi hepimize yeni şeyler öğretti. Bildiğimiz bazı şeyler üzerinde yeniden düşünme ve harekete geçme nedeni oldu. Bir kere İzmir’de yaşayan insanlar olarak birbirimize ve şehrimize gönülden bağlı olduğumuzu anladık. Depremden hemen sonra gereksiz yere trafiğe çıkmamamız gerektiğini unutup yolları kilitlediğimizi saymazsak genel olarak doğru davranışlar gösterdik.

Siyasi iktidarın ve yandaşı olan medyanın bütün görmezden gelme çabalarına rağmen İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin tüm birimleriyle güçlü bir kurum olduğunu gördük. Depremin yarattığı her soruna el attı ve her yerde var oldu. Her şeyi yapmaya güçleri yetmese de her birimi çok büyük bir çaba gösterdi. Merkezi yönetimin kutuplaştıran, yok sayan ötekileştiren diline teslim olmadan, merkezi yönetimin tüm birim ve kurumlarıyla uyum içinde çalıştı.

Ülkenin her yerinden belediyeler, kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum kuruluşları İzmir’le büyük ve içten bir dayanışma gösterdi. Gönülden çaba gösterip maddi ve manevi yanımızda oldular.

Yaralarımızı sarmak için herkesin güç verdiğini gördük. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin açtığı yardım kampanyalarına o kadar yoğun ilgi vardı ki belediye yardım etme taleplerine yetişmekte güçlük çekti. Bu ilginin bir nedeni insanların İzmir’e yardım etme isteği ise bir diğer nedeni de bu yardımı yapmada İzmir Büyükşehir Belediyesi’ni aracı kılmakta duydukları güvendi. Belediye aracılığıyla yapacağı yardımın doğru yere gideceğine güven duyan insanlar yardımlarını Belediye üzerinden gönderdi.

Yaptığımız iyi şeyleri gördüğümüz kadar nerelerde eksik olduğumuzu da gördük. Binalarımızın yeterince güçlü olmadığını, şehrimizi daha iyi hale getirmemiz gerektiğini bir kez daha anladık. İzmir’in yapı stoğunun eski olduğunu, riskli yapı sayısının çok olduğunu gördük. Bu nedenle başta 20 yaşından eski olanlar olmak üzere tüm yapılarımızı gözden geçirmeli, riskli durumda olup olmadıklarını bilimsel yöntemlerle ölçmeliyiz. Şehri planlarken ve inşa ederken yerine getirdiğimiz bütün süreçleri incelemeli ve her biri için yeniden düşünmeliyiz.

Merkezi yönetimin yapması gereken çok şey var elbette. Ve hepimiz yapılması gereken bu şeyleri talep ve takip etmeliyiz. Ama unutmamamız gereken şey şu: Bu şehir bizim. Yani burada yaşayan insanların. Bu şehre sahip çıkacak, bu şehrin ve hepimizin yararına olan şeyleri yapacak olan bizleriz. O nedenle ne yapacaksak öncelikle biz yapacağız. Ve yapacaklarımızın hepsini belediyeler başta olmak üzere bu şehrin bütün kurumlarıyla birlikte çalışarak, her fırsatta ortaya koyduğumuz dayanışma gücümüzle yapacağız. Şairin dediği gibi “mesleğimiz umut bizim”. Kimsenin kırmasına izin vermeden birlikte çalışarak birlikte başaracağız.