Haftalar sonra merhaba sevgili okur. Yazının başlığına aldanıp, İzmir depremi ya da evrensel pandemi üzerine bir yazı beklentisine girmiş olabilirsiniz ama pek öyle olmayacak. Benim köşemi takip edenler bir buçuk aydır yazmadığımı biliyorlar. Nedeni ise 30 Ekim günü İzmir’de meydana gelen yıkıcı deprem sonrası günlerce enkaz ve afet alanlarında gönüllü olarak çalışmamdı. Bu süre içinde haliyle sizlerden uzak kaldım. Bu günlerde yaşadığım acıları, tanıdığım insanların hikâyelerini sizlerle paylaşmayı çok istedim. Ama ne zaman yazıya otursam boğazım düğümlendi. Editörüme de verdiğim sözü sizlere de vermiş olayım böylelikle. Bir gün, o yıkıcılığı anlatmak üzere seri bir yazı denemesine girişeceğim. Hem bu dayanışma duygusunu diri tutmak hem de kurumsal hataları paylaşarak bunlardan ders çıkarmak adına bunu bir sorumluluk olarak görüyorum.

Deprem alanından ayrılırken, okurla buluşmayı iple çekiyordum. Ancak bu defa da deprem bölgesinin neredeyse kaçınılmaz olan sonu beni de buldu ve kendimi de çadır alanında çalışan gönüllüleri ve alanda kalan yurttaşları da bu illetten korumaya bu denli özen göstermeme rağmen covid belası beni de yakaladı. Neredeyse semptomsuz ve aile bireylerinden hiç birine bulaştırmadan geçirmiş olmam ise tek tesellim.

Özetle sevgili okur, İzmir’deki deprem benim de içimdeki fay hatlarının kırılmasına yol açtı. Hayata duruşumda ciddi değişiklikler yaşamama ve yeni pencerelerden de hayata bakmama neden oldu. Empati kurma yeteneğime inanırdım hep depreme kadar. Ama bunun yeterli olmadığını görmeme olanak sağladı. Dayanışmacı biri olduğumu sanmama rağmen, bunun farklı nedenlerle iyi olmayan sonuçlar doğurabileceğine de ikna etti. Tüm bunları sizinle zaman içinde konuşacağız.

Şimdi dönelim pandemiye. Hazır bendeniz de covid atlatmış biri olarak ilk elden ilaç ve aşı tartışmalarını izliyorum merakla. Bu konuda ahkam kesen ve bilim dışı davranışlarla kendilerine çip takılacağına inanan ‘’büyük resim’’cileri bir kenara bırakın ve bu konudaki gelişmeleri izlemenizi tavsiye ediyorum. Zira, bilimden daha büyük bir gerçek yok hayatımızda!

Twitter’da takip ettiğim hesaplardan birinde bu konuda çarpıcı bir şey dikkatimi çekti. Hesap şu: @GucluYaman. Şöyle diyor son attığı twitte: “11 Mart-15 Aralık: Nüfusun %58'ini oluşturan il ve ilçelerde önceki yılların ortalamasına göre fazladan ölen insan sayısı: 53 bin. Ortalamaya göre artış: %34,6. 9-15 Aralık arası ortalama günlük fazla ölüm: 589. Türkiye'ye genellersek: Toplam 91 bin, günlük 1015 fazladan ölüm”

Yani, pandemi döneminde Türkiye’de önceki yıllarda meydana gelen ölümler ile bu yıl gerçekleşen ölüm sayılarını karşılaştırıyor. Ve diyor ki, geçen yıllara göre Türkiye’de fazladan 91 bin insan hayatını kaybetmiş. Elbette bunun hepsinin ölüm nedeni olarak pandemiyi göremeyiz. Ve fakat durum Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı kadar da hafif değil. 18 bin ölüm gerçekleştiğini söyleyen Sağlık Bakanlığı’nın bu konudaki sicili temiz değil zaten. Yani, aylardır Türk Tabipler Birliği’nin söylediği şey büyük resmin ta kendisi.

Aylar önce CHP Ankara Milletvekili Dr. Murat Emir’in ilk elden ilan ettiği rakamlardaki farklılıkları bu araştırmada da görmek mümkün. Hatırlayalım: Murat Emir’in koronavirüs vaka ve hasta sayıları arasındaki devasa farka dikkat çekerek Sağlık Bakanı’nı halka doğru verileri açıklamaya davet etmişti. Hemen ardından vaka sayılarındaki hesaplama yönteminde değişikliğe gidildi ve ardından Türkiye, vaka sayısında Dünya Ligi’nde 2’nci sıraya yerleşiverdi. Bir gecede toplam hastalanan kişi sayısını 1 milyondan fazla arttıran bakanlık iyice güvenilirliğini yitirdi ardından.

Ve hemen sonrasına Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul’daki ölü sayılarını Mezarlıklar Müdürlüğü verileriyle paylaşması da bizim yaklaşık 9 aydır nasıl da aldatıldığımızı ortaya koydu. Ekrem Başkan’ın bu çıkışının ardından hükümet ve Saray tarafından nasıl hedef alındığını da hep birlikte izledik. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin metro yapım görevini belediyeden alıp Ulaştırma Bakanlığı’na verdiler önce bir genelgeyle. Ardından da anneler için verdiği ücretsiz ulaşım kartlarını iptal ettiler. Doğru bilgiyi paylaşmak cezalandırıldı yani 2020 Türkiye’sinde.

Özetin özeti: Doğru veriler için sadece Sağlık Bakanlığı’nı değil, alternatif olarak veri üreten sosyal medya hesaplarını ve bilim insanlarını ve hekimleri izleyin. Aşıya erişebilirseniz mutlaka olun ve çip/büyük resim diyenleri dinlemeyiniz. Ve son olarak bu süreçte covid olursanız hekimlerin verdiği ilaçları kullanıp vücut direncinizi yükseltecek şekilde besleniniz. Bize bizden başkasının faydası yok. Benden söylemesi!