Bir varmış, bir yokmuş… Söylenecek söz çokmuş… Develer tellal iken pireler berber iken hangi ırktan olursa olsun tüm masal kahramanları bir arada kardeşçe yaşamaya karar vermişler.

İşte tüm amaçları insanca barış içinde yaşamak olan bu kahramanların tabiî ki tek istekleri bu dünyada hiçbir canlıya zarar verilmemesiymiş. Ama istedikleri bu güzellikler, hiç ama hiç gerçekleşememiş. 

O çok çok güzel diyarda demokrasiyi mışıl mışıl uyuturlarken o ülkedeki bütün Pamuk prensesler açlıktan kendilerine verilen bütün zehirli elmaları yiyip, ölmüşler! Prensleri de sevdikleri ölürken uyuyakalmışlar.

Külkedileri zalim üvey analarının ve kardeşlerinin zulümlerine artık dayanamayıp canlarına kıymışlar Çünkü kendilerinin bulunmasını sağlayacak bırakın camdan ayakkabıları bir yırtık ayakkabıları bile hiç olmamış. Pinokyolar o kadar çok yalan söylemişler ki burunları yalan söylediklerinde hiç uzamamış… Bu kadar tuhaflığın içinde bizim Keloğlan’a gelince başı zaten hep kel kalmış; o günden sonra hiçbir kötü devi yenememiş…

Bir söz attık ortaya şimdi kim yakalarsa yakalasın! Bu masalların çok kötü kahramanları eskiden hep yenilirken artık her kötülüğü diledikleri gibi yapıyorlarmış. O kadar ileriye gitmişler ki biz ülkücüyüz, diyerek kendileriyle aynı fikirde olmayanlara yapmadıkları eziyet kalmamış.

 Bu ülkede asrın yetiştirdiği kıymetli bilim adamlarından tutun, siyasetçilerine, hukukçularına ellerinden gelen tüm kötülükleri yapıyorlarmış. Aslında bunlar milliyetçiyiz, diyerek ortalıkta astığım astım, kestiğim kestim diye dolaşırlarken çevrelerindeki modern çağdaş dünyadan habersizlermiş.

Birkaç gün önce de İstanbul Bağcılar’da bu ülkenin yetiştirdiği kıymetli insanlardan biri olan CHP milletvekili Eren Erdem’in de konuşmacı olarak katıldığı başkanlık sistemi, konulu panele bunlardan 200 kişilik bir grup taşla sopayla saldırdılar! 

Bu kişilere sormalı: Asıl milliyetçilik nedir? Asıl milliyetçilik sizinle aynı fikirde olmayana fiziksel zarar vermeye çalışmak, mafya gibi ortalıkta dolaşıp insanları tehdit etmek değildir! Milliyetçilik demek bu ülkeye ve insanımıza faydalı olacak her güzel şeyi harmanlayıp koruyabilmektir. 

Hadi diyelim ki başardınız! İnsanları dövdünüz, yaktınız; parçaladınız, öldürdünüz! Peki, fikirleri öldürebilecek misiniz? Huzur, insanca yaşamak, adalet istemenin neresi kötü!

Batı’nın tokmağı her an tepemizde, bir yanımızda da Ortadoğu bataklığı ve bizim nereye çekilmek istendiğimizin farkında mısınız? 

Hani o yıllarca bize anlatılan masallarda olduğu gibi sadece bir iyi, bir de kötü mücadele etmiyor günümüzde ve kötü bir şeyler olunca bizi kurtaracak o sihirli değnek de yok! Bir bakın Ortadoğu’ya… Arap’ı, Kürd’ü, Şii’si, Türkmen’i var. Bir de oraya gözünü dikmiş Amerika’sı, bilmem nesi var ve günümüzde savaşlar artık taşla sopayla da yapılmıyor ve masallardaki gibi hep iyiler de kazanmıyor!

Aslında o gün milletvekilimize saldıran bu iki yüz kişilik grubu göndereceksin tek tek Ortadoğu’ya, vereceksin ellerine birer sopa; görelim milliyetçiliğini diyeceksin. Ne yaparlar sizce? Belki o zaman birlik ve beraberliğin ve çağımızda akıl ve bilimle hareket etmenin önemini belki o zaman kavrarlar!

Demokrasi diye bir şey. Sana seçme ve seçilme hakkı verilmiş; adalet ve özgürlük diye bir şey var. Al bunları, insanca yaşa denilmiş! Başkanlık sistemini isteyen de var bu ülkede istemeyen de. Demokrasi icabı çoğunluğun dediği olacak değil mi? Zaten sen halkın adına değil tek adam adına hukuk kurallarını böyle elinde taşla ve sopayla hukuksuzluğa döndürdüğün için bu ülkede aydınlık beyinler, böyle bir başkanlık sistemini istemiyorlar! Eline sopa alan kendiyle aynı fikirde olmayanı dövsün, öldürsün, yaksın. Böyle bir yaklaşım hangi demokraside var soruyorum size! Bir gün hangi ülkü uğruna böyle mafya gibi elinde sopalarla savaşıyorsan emin ol ki bu hukuksuzluğun sopası bir gün senin de başını yaracak.

O yıllarca savunduğun öz değerlerine çıkarları için hakaret bile edecekler. Senin büyük mücadele olarak gördüklerini gün gelecek aşağılayacaklar ve sen elindeki o kanlı sopayla ortada öylece kalacaksın. Bırakın tüm masallar bildiğimiz gibi kalsın…