Gizem TABAN/İZ GAZETE- İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri tarafından Gündoğdu Meydanı’nda düzenlenen ‘Demokrasi için bir nefes’ mitingi coşkuyla başladı. Yüzlerce İzmirli, demokrasi için Gündoğdu Meydanı’na akın etti.

Bajar ve Praksis gruplarının sahne aldığı mitinge; İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri bileşenlerinin yanı sıra İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir İl Başkanı Deniz Yücel, CHP İzmir Milletvekili Mahir Polat, CHP'li belediye başkanları, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar, HDP İzmir Milletvekilleri Serpil Kemalbay ile Murat Çepni, farklı siyasi partilerin temsilcileri ile yurttaşlar katıldı.

DENİZ POYRAZ’IN ANNESİYLE GELDİ

HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar, , alana geçtiğimiz haftalarda HDP İzmir İl Binası’na yapılan saldırıda katledilen Deniz Poyraz’ın annesi Fehime Poyraz ile geldi. 

‘SONUNA KADAR HEP BERABERİZ’

Mitinge konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, “Yola çıkarken çok ses çok renk çok nefes demiştik. İzmir’in emek ve demokrasi güçlerini büyüteceğiz demiştik. Bu hedef doğrultusunda çalışmaya devam ediyoruz. Hep beraber omuz omuza daha güzel bir ülke için canla başla çalışmaya devam edeceğiz. Enerjimiz yerinde, gücümüz, kuvvetimiz yerinde, sonuna kadar hep beraberiz” dedi. 

‘DİKTATÖR HEVESLİLERİNİ İNDİRECEĞİZ’

CHP İzmir İl Başkanı Deniz Yücel ise, “Demokrasi için, adalet için, özgürlük için bu alanda olan herkese selam olsun. Temiz toplum, temiz siyaset, temiz bir Türkiye Cumhuriyeti isteyen herkese selam olsun. Çok zarar verdiler, insanlarımızı kırdılar döktüler, kardeşi kardeşe kırdırdılar. İnsanlarımızın ahını aldılar. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını yediler ama bu demokrasi mücadelesine, adalet, hak mücadelesine yılmadan, yorulmadan, bıkmadan, usanmadan omuz omuza devam edeceğiz. Buna inanan, buna güvenen tüm dostlarımızla birlikte o diktatörlük heveslilerini oradan indireceğiz. Ama sandıkla, demokrasiyle indireceğiz” diye konuştu.

Mitingde, HDP İl Binası'na yapılan saldırıda katledilen Deniz Poyraz için "Deniz'e Sözümüz Barış Olacak, Deniz'in Hesabı Sorulacak' sloganları atıldı.

Mitingde konuşan Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı, “Burada hiçbir farklılık yok. Burada bütün renkler var, demokrasiyi talep edenler var. Bütün katılımcılara emek ve demokrasi güçleri adına teşekkür ediyoruz” dedi. Mitingin amacını taşıyan ortak basın metnini okuyan Sarı, “Sabahları uyanıp bir insanı öldürmeye gitmeden, yurdumuzu sevmenin bir yolunu bulmalıyız. Sabahları, birilerini öldürmek için uyananların yurdumuzu sevmesine artık müsaade etmemeliyiz” sözleriyle konuşmasına başladı.

Sarı’nın açıklamaları şöyle: 

‘NEFES ALAMIYORUZ’

Uzun süredir bir yok oluş hikâyesi yaşıyoruz. Varlığımız parça parça gidiyor elden. Faşist kutuplaştırıcı politikalarla bizi biz yapan ne varsa inançlarımız, kimliğimiz, emeğimiz, değerlerimiz yok sayılıyor, paramparça ediliyor, Yaratılan korku iklimiyle toplum kendi içine hapsedilmek isteniyor. Kendimizi ifade edemiyoruz. Tek adam rejiminin korku, baskı politikaları tüm toplumsal kesimleri bunaltıyor. Nefes alamıyoruz!

‘İSTANBUL SÖZLEŞMESİNDEN VAZGEÇMEYECEĞİZ’

Kadınlar katlediliyor! Kadınların özgürce sokakta dolaşma hakkı yok, tam aksine İstanbul Sözleşmesinden çıkarak kadına yönelik şiddetin cinayetlerinin önü açılıyor. İktidarın bu faşist saldırılarına karşı kadınlar toplumsal muhalefetin en önünde yer alıyorlar ve asla İstanbul sözleşmesinden asla vazgeçmeyeceğiz. Toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesine saldırılar bitmiyor. Onur yürüyüşüne ırk, cins ve renk ayrımcılığına dayalı saldırıları şiddetle kınıyoruz. Biz tüm cinsel yönelimlerin var olma mücadelesini, tüm renklerin ve halkların kardeşliğini savunmaya devam edeceğiz.

‘DÜŞÜNCE VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ YOK EDİLİYOR’

Demokratik kazanımlarımız, temel hak ve özgürlüklerimiz, üniversitelerimiz yok edilmek isteniyor; barışın yerini savaş, demokrasinin yerini kayyumlar, özgürlüklerin yerini fezlekeler, toplumsal cinsiyet eşitliği yerine kadına dönük şiddet-cinayetlere çocuk istismarına karşı cezasızlık, yaşam hakkının yerini siyasal cinayetler, nefret suçları alıyor. TBMM, Anayasa bypass edilmiş, demokrasi sürgünde, demokrasi cezaevinde, demokrasi tek adam rejiminin ayakları altında can çekişiyor, milletvekillerinin dahi siyaset yapma hakkı elinde alınıyor, gün geçmiyor ki bir muhalif vekile Cumhurbaşkanına, İçişleri Bakanına hakaretten suç duyurusu yapılmasın. Düşünce ve ifade özgürlüğü yok ediliyor!

‘BİATÇI BİR TOPLUM TASVİR EDİLİYOR’

Korkak kendini ifade edemeyen biatçı bir toplum tasavvur ediliyor. Her insanın en doğal hakkı olan düşünmek, düşündüğünü özgürce ifade etmek Milletvekillerine bile yasak, bir tweet yüzünden dokunulmazlığı AYM kararı beklenmeden kaldırılan ve paldır küldür cezaevine atılan Ömer Faruk Gergerlioğlu uzun mücadeleler sonucunda Yargıtay kararı ile daha dün ancak özgürlüğüne kavuşabiliyor.

BAHÇELİ’YE SERT ÇIKIŞ

Cumhur ittifakı sözcüleri, 7 Haziran seçimlerinde seni başkan yaptırmayacağız, yolsuzlukların hesabını soracağız diyen MHP Genel Başkanı Devlet bahçeli, bugün yolsuzlukların üstünü örtme görevini layıkıyla yerine getiriyor. Muhalefete, demokrasi güçlerine azgın, saldırgan bir dille katliam çağrıları yaparak siyasal cinayetlere kadar varan toplumsal iklimin oluşmasında canla başla uğraşıyor. 

‘FAŞİST SALDIRIYI KINIYORUZ’

İnsanlığımız yok ediliyor!  HDP İzmir İl Binasında güpegündüz tüm emniyet güçlerinin gözü önünde Deniz POYRAZ katlediliyor, aynı gün Anayasa Mahkemesinde yeniden kapatma davası açılıyor. Bu demokrasiye, hukuka, barışa açıkça saldırıdır. Bu faşist saldırıyı şiddetle kınıyoruz. Toplumsal mutabakat, dayanışma, Anayasa, hukuk lime lime ediliyor. Siyasal cinayetler, parti kapatma davaları ile demokrasi yok ediliyor! Ancak Deniz’in katledildiği gün İzmir’de ortaya çıkan dayanışma Cumhur İttifakının faşist saldırılarına karşı en güzel yanıt oluyor. Bu oyunu bozacak olan Deniz’leri yaşatacak olan işte bu dayanışmadır, işte bugün birlikte alanlardayız.

‘MIZRAK ÇUVALA SIĞIMIYOR’

Çürümüş bir iktidar, çürümüş bir düzen! Her yerinden irin akıyor. Artık gizlisi saklısı yok: Yolsuzluk, mafya, rant ilişkileri ile halkın malları, ülkenin yeraltı ve yer üstü kaynakları, doğası yağma ediliyor. Kayıt dışı ekonomi almış başını gidiyor. Mızrak çuvala sığmıyor!

‘EKONOMİK KRİZİN BEDELİ ÖDETİLİYOR’

Ülke ekonomisi karanlık güçlere mafya siyaset rant üçgenine teslim edilmiş durumda. Her gün ortaya çıkan ifşaların üstü örtülemiyor. Bütçe, Merkez Bankası, kayıtlı kayıtsız tüm ekonomi saraya teslim edilmiş durumda, saraydan habersiz kuş uçmuyor? Bu arada emekçiler yoksul halka pandeminin ve ekonomik krizin bedeli ödetiliyor. Bütçenin yüzde 75’ni biz emekçiler oluşturuyoruz, ama bu bütçeden ne emekçiler ne de halk olarak yüzde 25 pay alamıyoruz. Sürekli olarak artırılan dolaylı dolaysız vergiler, elektiğe, doğalgaza temel tüketim maddelerine yapılan zamlarla alım gücümüz yok ediliyor, asgari ücret yoksulluk sınırının altında işçiler emekçiler artık bunalmış durumda, emekçi artık nefes alamıyor!

‘SENDİKAL HAKLARIMIZ YOK EDİLİYOR’

Hak arama hürriyetimiz, sendikal haklarımız yok ediliyor! 15 Temmuz darbe girişimi sonrası OHAL KHK’larla binlerce kamu emekçisi, işçi işinden ekmeğinden edilirken, açlığa sefalete mahkum edilerek yalnızca ülke demokrasisi değil; aslında sendikal hak ve özgürlüklerimiz, kamu emekçilerinin gerçekten Grevli TİS’li sendika hakkı mücadelesine darbe yapıldı. Bugün sahte enflasyon rakamlarına dayalı sözleşmelerin sonucunda tüm işçiler ve kamu emekçileri sefalet ücretleri ile ödüyor.

‘YOKSULLUĞA MAHKUM EDİLDİK’

Pandemiyi fırsata çeviren iktidar ve sermaye için dikensiz bir gül bahçesi oluşturdu. İşten atmalar yasak dedi, kod-29 ile binlerce işçi ahlaksızca işten atıldı. Kriz var dedi, işsizlik fonu, halkın bütçesi sermayeye teşvik olarak dağıtıldı. Pandemi bahanesiyle emek yoğun sömürü, esnek kuralsız çalışma biçimleri artırıldı; işsizler, işten atılanlar, emekliler, yoksullar sefalete mahkum edildi. Daha fazla üretim daha fazla kar düsturumdan pandemide asla vazgeçilmedi. Herkes evine kapanırken işçiler fabrikalarda karantinaya çalındı hasta hasta çalıştırıldı, iş cinayetleri rekor seviyeye çıktı. Sağlık emekçileri alınmayan önlemler nedeniyle pandemi ile mücadelede yaşamlarını, sağlıklarını yitirdiler. Pandemi ile mücadelede yitirdiğimiz tüm emekçi kardeşlerimizi saygıyla anıyoruz. 

‘GELECEĞİMİZ TEHDİT ALTINDA’

Geleceğimiz, gençlerimiz yok ediliyor! Üniversite öğrencilerinin özerk demokratik üniversite ve özgürce bilim talebirektör polis iş birliği bastırmaya çalışılıyor. Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin liyakatsız rektör atamasına karşı başkaldırısı demokratik üniversite ve seçim talebi elbet bir gün gerçek olacak. Bizleri yan yana tutan ne varsa; demokrasi, adalet, barış açıkça tehdit altında… Kadın, genç, işçi, işsiz, emekçi, köylü, emekli, İnsan yok ediliyor! Nefes alamıyoruz, varlığımız, var olma nedenlerimiz, geleceğimiz tehdit altında! 

‘DENİZ’LER KAZANACAK, FAŞİZM KAYBEDECEK’
Bizler, bu ülkenin gerçek sahipleri, üretenleri, gençleri, kadınları, ezilen halkları olarak hep vardık, varız, var olmaya devam edeceğiz, bizi azgın faşist saldırılarla asla yenemeyeceksiniz. Tek adam rejiminin tüm faşist saldırılarına karşı yan yana omuz omuza duracağız. Ve hep birlikte eşit özgür demokratik bir ülkeyi inşa edeceğiz. Deniz’ler kazanacak, faşizm kaybedecek!
Konuşmanın ardından, ‘İş, Ekmek Özgürlük’ ‘Faşizme Karşı Omuz Omuza’ sloganları atıldı.

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, tüm siyasi partilere seslenerek ‘Kürt sorununa’ vurgu yaptı. HDP’li Buldan şunları söyledi:

‘KORKU SALMAK İSTEDİLER AMA BAŞARAMAYACAKLAR’

Bugün İzmir’de olmaktan onur duyuyoruz. Bugün İzmir’den, bu ülkeyi karanlığa sürükleyenlere iyi bir mesaj vereceğimizi düşünüyoruz. Onun için buradayız. Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. İl örgütümüze yapılan saldırıda bir genç arkadaşımızı, sevgili Deniz Poyraz’ı haince katlettiler. Denize sıkılan kurşun İzmir halkına, Kürt halkına, kadınlara sıkılan kurşundur. Biz bu katliamın özel olarak seçildiğini HDP’nin özel olarak hedef alındığını, planlı bir katliam olduğunu başından beri söyledik ve tekrar ediyoruz. Bu aynı zamanda barışa, umuda sıkılan bir kurşundur, halkların kardeşliğine, birlikte yaşam iradesine sıkılan bir kurşundur. İzmir’in özel olarak seçilmesinin ayrı bir anlamı ve hedefi vardır. Çünkü İzmir çok renkli bir kenttir. Tıpkı HDP gibi tüm farklı inançları, kimlikleri içinde barındıran bir kent olduğu için özel olarak seçildiğini çok iyi biliyoruz. Sevgili Deniz’imizi buradan anıyoruz. Ve Deniz’imize söz veriyoruz; senin hayallerini gerçekleştireceğiz. Bayrağı asla yere düşürmeyeceğiz. İzmir halkı sana bu sözü veriyor. Bu ülkeyi yönetenler bu katliamın açığa çıkmasını istemediler.  Göstermelik bir şekilde kınamalar yaptılar. Bu katliamla birlikte aslında Türkiye’ye bir korku salmak istediler. Ancak yanıldılar, başaramadılar, başaramayacaklar. Çünkü tüm Türkiye, İzmir oldu, Deniz oldu, HDP oldu, HDP’li oldu. İşte bu korkudan dolayı HDP’ye yönelik saldırıları ve operasyonlarını durdurmadılar.

‘TECRİTİ KALDIRIN, KÜRT SORUNUNU ÇÖZÜN’

HDP’ye kapatma davası açtılar. Biliyorlar ki HDP bu ülkede cesaretin, umudun, huzurun güvencesidir. HDP, bugün Türkiye’de kadınların, gençlerin umudu, barışın demokrasinin teminatıdır. HDP’yi bu kadar hedef almalarının sebebi budur. Gelsinler, görsünler, davanın sonucunu İzmir meydanından görsünler. HDP, adliye koridorlarına, cezaevlerine sığmaz. Bugün bu ülkeyi o kadar kirlettiler ki, siyaseti o kadar kirlettiler ki bu iktidarın çeteye, mafyaya esir düştüğünü görüyoruz. Ancak; buradan çıkmanın tek yolu demokrasi, barış, adalet ve hukuktur. Ama bunların yanında ülkenin en büyük sorunu olan Kürt sorunudur. Kürt sorunu çözülmeden hiçbir sorunun çözülmeyeceğini bu iktidar artık anlamalıdır. İmralı’ya tecrit uygulayarak bu sorunu çözmeye çalışanlar! Tecrit insanlık suçudur. Kendi çıkardıkları yasaları uygulamayan iktidara sesleniyoruz; Tecriti kaldırın, Kürt sorununu çözün! Bu ülkeye demokrasiyle, adaletle, barışla gelin. Kürt sorunun çözmek elbette ki çok kolay ama bunun yol ve yöntemleri var. Ama şunu da biliyoruz Kürt sorunu sadece HDP’nin sorunu değildir, aynı zamanda Türkiye’nin sorunudur. Kürt sorununu çözmenin yolu sadece Diyarbakır’dan geçmez, İzmir’den de geçer, İstanbul’dan da geçer, Ankara’dan da geçer. İşte bu yüzden tüm siyasi partilere buradan sesleniyorum; bu sorun hepimizin sorunudur, eğer bu sorun çözülürse bu iktidar zaten kaybedecek. Bu sorunu Türkiye halkları birlikte çözmek zorundadır. Bu sorun, tüm muhalefet partilerinin sorunudur. 

‘SAVAŞ POLİTİKALARINI DA SÖMÜRÜYÜ DE BİTİRECEĞİZ’

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar da şöyle konuştu: Deniz Gezmiş’ler, Deniz Poyraz’lar yolumuza ışık tutsun. Demokrasiyi, barışı, özgürlüğü başka yerlerde değil, bu meydanlarda arıyoruz. Yeter ki mücadele ortaklığımızı büyütelim. Zalim, soyguncu iktidarın durdurmanın yolu bu buluşmaları büyütmektir. Yolumuzdan şaşmayalım. Bizim birliğimiz gücümüz bu buluşmalardandır. Türkiye’nin tüm ezilen halkları, emekçileri kadınları, gençleri, tüm demokrasi güçleri bir araya geldiğimizde bu zulüm düzeni gider. Savaş politikalarını da sömürüyü de bitireceğiz. Demokrasiye, barışa, eşitliğe giden yolu hep birlikte açacağız. Deniz Gezmiş ve Deniz Poyraz’a sözümüz; demokrasiyi halkın bağrında, bu meydanlarda kuracağız. Nerede bir demokrasi mücadelesi, özgürlük arayışı adalet yürüyüşü varsa biz HDP olarak orada olacağız. Biz HDP’yiz, her yerdeyiz sizlerleyiz. Umutla kalın, direnişle kalın.”

“FEDAKARLIK DEĞİL ŞİMDİ MÜCADELE ZAMANI” 

EMEP Genel Başkan Yardımcısı Selma Gürkan da konuşmasına işçi ve emekçileri, kadınları ve gençleri selamlayarak başladı. Gürkan, “Bu topraklar otoriterliğe yabancı değil, sömürü düzenine yabancı değil. Tekellerin iktidarı olan AKP hükümeti de öncelleri siyasi iktidarlarının yaptıklarının beş fazlasını yapıyor. Siyasi cinayetleri de tanıyoruz. Denize sıkılan kurşun tek bir katilden çıkan kurşun değildir. Bunun arkasında iktidarın beslediği kesimler vardır. Günlerdir siyasi cinayetler başta olmak üzere halka karşı işlenen suçlar olmak üzere bu iktidarın müttefiki olan bir mafya, lider, siyaset, sermaye ve bürokrasiye kirli ilişkileri ifşa ediyor. Bu kirli ilişkilerde siyasi iktidar susuyor, çünkü ifşa edilen iddiaların hiçbirine yalan demiyorlar. Bu iddialar doğru ve bu iktidar o iddiaların ortağıdır. Bu iddialar karşısında sessiz olan iktidar tam da toplu sözleşmeler zamanı, ekonomi zora girmişken halka fedakarlık çağrılarında bulunuyor. Halk pazar artıklarından çocuğuna yemek yaparken fedakarlık zamanı değil şimdi mücadele zamanı, hak alma zamanı diyoruz” diye konuştu.  

“BU DÜZENİ DEĞİŞTİRECEK OLAN GÜÇ HALKLARIN BİRLEŞİK MÜCADELESİNDEDİR” 

Hak almanın da mücadelenin de yolunun belli olduğunu söyleyen Gürkan, “Gösteri ve yürüyüş yasaklarına karşı 1 Temmuz’da kadınların barikatları yıka yıka özgürleştirdiği meydanları gibi mücadelelerle olacaktır. Basın ifade özgürlüğünün karşısında cezaevindeki gazetecilerin kalemi olacağız Bülent Kılıç’ın alamadığını nefesi, Erk Acarer’in cesareti olacağız. Her birimiz Deniz olacağız. Grev yasaklarına, hak gasplarına karşı, madencilerin mücadelesiyle cevap vereceğiz. Tekellerin iktidarı tek adam yönetimi yenilecek halk kazanacak. Baskı yasak ve otoriterlik yenilecek özgülük kazanacak. Bu iktidarın kadınları yok sayan gericilik dolu politikaları yenilecek, kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesi kazanacak, gençlik kazanacak. Bu düzen çürümüştür. Bu düzenin işçilere, emekçilere, üreticilere, esnafa, işsize, gençliğe vaadedeceği hiçbir gelecek yoktur. Bu düzeni değiştirecek olan yegane güç işçi sınıfındadır, halkların birleşik mücadelesindedir. İktidarın faşizm yolunu engelleyecek olan bu güçtür. Bu çürümüş düzen mafya, sömürü düzeni yenilecek halkların iradesinin hakim kılındığı gerçek bir demokrasi kazanacaktır” dedi.

Miting, olaysız bir şekilde, şölen havasında sona erdi.

Editör: Haber Merkezi