"Düşmemiş, Hazarfen efendi'yle karşılaşır mı acaba?"

Ece Ayhan

Öyle sığ bir cümlenin bakışsız yüklemi gibi kalmanın şiirini yazamam sanırım. aşktan bahsetmek kelime yağmuruna tutulmadan zor. Böyle bir sağanak için hazırlıklı değilim üstelik. Sıradanlığı kurşuna dizmek için aldığım olağanüstü öykülerin tuhaf tüfeği tutukluk yapıyor her seferinde. sanki bir benmişim gibi beceriksiz öte insanların gözlerine takılıyor aklımın uçurtmaları. Balonlar uçuyor ve ben anlatmakta ne kadar zorlanıyorum acıları. Ve keskin bir bıçak vefasızlık. Biliyorum kollarımdaki façalardan. kendime kızdığımda ruhum hep iz bırakır çünkü.

Yapmak istediğim onca şey için çalışılacak kum saatleri hazırladım. Kumları kırmızı ve uzak bir adanın cam parçacıklarıyla kaplı dışı. Murano'yu bir ada değil sanatçı zannettiğim doğrudur bir zamanlar. Renklerin üstüne anlam yükleyerek, "güzel" yaratılabilir mi?

Nasıl da anlamsız bir yazı okumaya başladım diye düşünüyor olabilirsin şimdi. Kendinle konuşmayı kağıda döktüğünde, toplumun çılgınca "delilik" yaftasını maskeleyebiliyorsun haberin olsun. Kendine anlattıkların yabancı geliyor insanlara da, "ne görülmemiş bir erdem ve akılsızlık" diyiveriyorlar. yazacak kağıt bulamadığım anları, kordon boyu çim ve deniz arasındaki bakışlarıma sıkıştırıyorum. Öyküler yazmak istiyor, tiyatro için heyecanlanıyorum. Üretemediğim her an Filistin askısından beter. Karnımda bir sancı ile küfürlü konuşmalar yapıyorum filtre kahve arası dediğim öğle arasında, Kabuk kitapevinin uyuşuk ve güleç köpeğine.

Yalın ve etkili öyküler yazma, biraz güç. Bir kılıç keskinliğinde süslü kelimelerle metafor yapmama korkusu. Öyle sabahlandığını da düşünülmesin yani. Güneşin doğmasını ancak ellerimde bir kadının elleri varsa izleyebilirim. ötesi rüyalar. Ve çok daha heyecanlı balıklarla martıların ilk ışığı görmesini beklemekten. Tek bir cümle için yazılır bazen bir roman ve tek bir an için yaşanabilir tüm bir hayat. Dün orta yaşlarda gördüğüm bir zayıf adam parmaklarımı klavyeyle buluşturan. Yok öyle yoksulluk, insan yoksunluğu edebiyatı değildi usumda canlanan. Balonlar ve Ece Ayhan. Oğullar ve analar.

Bu yüzden bugün gazeteyi elinize aldığınızda bu alana dokunun iyice, parmaklarınızı bi koku saracak. Ankara garında bir bavul düşecek gözünüzün önüne, apansız size bakar gibi pos bıyıklı bir abi, kucağında kızı. Güleç bir çocuğun saçlarını koklayacaksınız mesela.

Öylesine bir görüntüydü işte benim de gözümün önündeki. Sigarasını öyle bir yakmıştı ki. Kim bilir hangi dert ortak etti bizi. Kordon çimlerinde kahkahalar ve şarkılar arasında yürüdü gitti bir şiir. kim bilir belki de hangi acının şiirini okuduk şimdi birlikte.