Dünyayı sarsan salgın Covid 19 ile mücadele günlerinde korunma ve tedavi süreçleri dışında sosyal demokrasinin topluma en iyi anlatılmasını sağlayan sosyal belediyecilik anlayışı öne çıktı. Eşitlik, hizmet ve dayanışma üzerinden şekillenen sosyal belediyecilik bu süreçte en çok da darda olanın, yoksulun ve dezavantajlı kesimlerin korunması, yalnız kalmaması için devredeydi. Yerel yönetimlerin önceliği yönettiği kentte yaşayan herkesin hizmetlerden eşit ölçüde faydalanmasını sağlamak, ekonomik farklılıkların ayrıma, haksızlığa dönüşmesini önlemek olmalı.

Neo liberal ekonomi düzeninin AKP iktidarının son döneminde emekçiyi, küçük üreticiyi, esnafı vurduğunu biliyoruz. Zenginle yoksul arasındaki uçurumun derinleştiği, açık ve yoksulluk sınırı verilerinin hızla gerilediği, gıda enflasyonunun arttığı, gıda bağımsızlığının yitirildiği, ithalata ve dışa bağımlı hale gelen gıda üretiminde dar boğaz yaşandığı dönemde karşı karşıya kaldığımız salgın dayanışmanın da önemini bir kez daha hissettirdi.

Salgın hastalık tehdidine karşı sosyal demokrat belediyeler devletten önce harekete geçtiler. Ankara, İstanbul ve İzmir ve diğer CHP’li büyükşehir belediyeleri ayrı ayrı dayanışma kampanyaları başlattılar ve geniş kitlelere derman oldular. Kaybettiği belediyeler karşısında yerini korumak için türlü yöntemlere başvuran iktidarın hamlesi gecikmedi. Belediyelerimizin dayanışma adına açtığı bağış hesapları bloke edildi. Devlet yardım etmek yerine yardımı yasaklayarak kendi yapmadığı yardım için halktan para toplamaya başladı. Adeta bir bağış yarışı mantığı ile hareket edildi.

(…)

Zenci, beyaz, sarı, esmer

Birleşen özgür olur
Kendileri konuşsalar
Halklar hemen dost olur
Haydi unutmayalım
Nereden biz gücü alırız
Hem açken, hem de tokken
Haydi unutmayalım
Bu dayanışmayı

(…)

Bertolt Brecht’in dayanışma şiirinden bu dizeler ne kadar yalın şekilde ifade ediyor dayanışmanın önemini, gücünü. Sosyal adalet duygusunun sadece zor zamanda değil yaşamın doğal akışı içinde her zaman benimsenmesi gerekli. Güne özel ve özgü değil bir yaşam biçimi olmalı. 31 Mart seçimleri öncesinde AKP’nin tanzim satış adı altında yürüttüğü çalışmayı hatırlayan var mı? Sahi ne oldu o tezgâhlara?

Tanzim Satış noktalarının temel hedefi halkın ihtiyaç duyduğu ürünleri doğrudan üreticiden ya da kooperatiflerden temin ederek aracıları ortadan kaldırmak ve fiyatlardaki yükselmenin önüne geçmektir. İktidarın seçim şovu için üreticiden aldığı fiyatın altında; vergi, taşıma, harç, kira gibi giderlerden arındırılmış gerçekçi olmayan fiyatlarla zararına satış yaptığı uygulamanın sürdürülebilir olmadığını, temelsizliğini o dönem dile getirmiştik. Türkiye'de Tanzim Satış Mağazaları uygulaması, ürünü kaynağından ve uygun fiyatla alıp küçük üreticiyi desteklemek amacıyla1970'lerde İzmir Gültepe semti belediye başkanı Aydın Erten tarafından sosyal belediyeciliğin en güzel örneklerinden biri olarak gerçekleştirilmişti. Dönemin CHP’li İzmir belediye başkanı İhsan Alyanak’ın bu uygulamayı yaygınlaştırmak üzere destek vermesiyle kısa süre içinde tanzim satışın kısaltması olan TANSA adıyla bir çok mağaza açılmış, talep büyüdükçe mobil satışa geçilmişti.12 Eylül darbesinden sonra sağ iktidarın (İzmir ANAP belediyesi olmuştur) sosyal demokrat anlayışın halkı ve üreticiyi önceleyen hizmet anlayışı yerine kâr etme güdüsüyle hareket etmesi sonucu şirketleştirme kararı alınmış ve Tansaş markasıyla özelleşen yaklaşım yabancı perakende zincirlerine satılarak yok olmuştu. Siyasal iktidarın sosyal demokrasi ve dayanışma kültürünün bu başarılı örneğini özünden kopararak kopyaladığı tazim satış uygulaması da yardımlaşma ve dayanışma gibi bir dert de olmayınca işlevini tamamlayıp yok olup gitti. AKP iktidarının tıpkı pandemi günlerinde süslü sloganlarla kullandığı ‘milli projeler’ gibi sadece kendi işine yarayan propaganda aracından öteye gitmedi.

Kime oy verirse versin, hangi kesimden olursa olsun ayırmadan eşit hizmet hakkını benimseyen sosyal hizmetler samimi ve kalıcı olur. Yeter ki iktidar hırsı, kazanç hırsı gündemde olmasın. İzmir Büyükşehir Belediye başkanı Tunç Soyer sosyal demokrasinin tarihsel birikimini ve deneyimini taşıyan biri. Sosyal adalet bilinciyle göreve geldiği günden beri arka sıralardakileri eşit gören belediyecilik anlayışıyla çalışıyor. Seferihisar Belediye başkanlığı döneminde de bu anlayışla ilk kez üretici pazarları kuran Tunç Soyer İzmir’de yıllar sonra Aydın Erten’in tanzim satışlarla bıraktığı başarı öyküsü gibi anlamlı, işlevsel ve bir iz bırakacağını düşündüğüm bu ülkenin en güzel geleneklerinden beslenen; dayanışma, imece örneklerinden birini başlattı.

Bir yandan üreticiyi desteklemek bir yandan da yurttaşlara sağlıklı, adil gıda ulaştırmak için izmir’de Halkın Bakkalı kuruldu. Kooperatifler aracılığıyla halkın güvenilir, ucuz ve sağlıklı gıdaya erişimini sağlamayı amaçlayan Halkın Bakkalı Kemeraltı’nda ve Aydın Erten’in Gültepe’sinde açılan şubeleriyle yurttaşları kooperatifler aracılığıyla üretilen ürünlere ulaştırıyor.



Tunç Soyer “Başka bir tarım mümkün” diyerek yaptığı açılış konuşmasında hükümet politikalarının ithalatçıları koruduğunun, samanı bile ithal eder hale geldiğimizin altını çizerken “Üreticiyi toprağıyla barıştırmak, üretmesini sağlamak mecburiyetindeyiz. İzmir’de Halkın Bakkallarını açtıkça üretici daha fazla üretecek, tüketici de daha sağlıklı ürünlerle buluşacak. Artık emperyalizm öyle topla, tüfekle gelmiyor; tohumla geliyor, topraklarımızı fethediyor. Onun için üretici pazarlarını açmaya onun için Halkın Bakkallarını açmaya devam edeceğiz. Sadece İzmir’de değil 11 Büyükşehir Belediyemizle yani Türkiye’nin nüfusunun yarısından fazlasını temsil eden belediyelerimizle birlikte bu uygulamayı sürdüreceğiz. Başka bir tarım, başka bir Türkiye mümkün! Bunu bütün dünyaya zevkle, keyifle, aşkla göstermeye devam edeceğiz. Yepyeni bir Türkiye bizi bekliyor.”mesajını vermişti.

Halkın Bakkalı Türkiye’nin dört bir yanından 30 kooperatiften 300 çeşit ürünün yer aldığı taze, kurutulmuş sebze ve meyve, et, bakliyat, zeytin, zeytinyağı, salça, süt ürünleri, reçel, çay, şifalı otlar ve yağları taptaze, katkısız, toprağın bereketiyle üretilmiş lezzetli ürünleri sofralara taşıyor.

Neo-liberal ekonomi politikalarıyla hareket eden yırtıcı emperyalist düzenin doğayı da emeği de sömüren salt çıkar gözeten enerji santralleri, tarımın sanayileşmesi, betonlaşma gibi hamleleriyle sarsılan ekolojik dengenin tüm dünyayı uyaran doğal afetler, salgınlarla çığlık attığını hep söylüyoruz. İşte insanoğlunun yarattığı tahribatın son eseri Covid 19 salgınıyla yeni ve zorlu bir sınav var kapımızda. Bu süreçte iktidarın yanlış tarım politikaları nedeniyle tamamen dışa bağımlı kalan ülkemizde de birçok yerde olduğu gibi kıtlık tehlikesi kapıda. Ancak uzunca süredir ekonomiyi sadece rakamların kâğıt üzerinde yansımalarıyla sanal büyüme hesapları olarak, gelecek kaygısı olmadan günü kurtarmakla yetinen, öz kaynaklarımızı bir bir satışa çıkaran, parası bitince keyfi uygulamalarla varlık fonuna aktaran iktidar politikaları sonucu ekonomik çöküşün her geçen gün kendini özellikle yoksul kesimlere daha fazla hissettirdiği bir gerçek. Salgına böylesi bir zamanda yakalandığımızda iktidarın zararına satışla hem üreticiyi ürün fiyatlarıyla hem tüketiciyi kuyruklarda vuran, mağdur eden tanzim satış uygulaması benzeri çözümler yerine ürüne değer katan gıda egemenliğimizi koruyan üreticiye nefes aldırırken toplum sağlığını, yaşam kalitesini önceleyen adımlar atılmalıydı. Halkın Bakkalı’nda bu bakışla olanağı olanların olmayanlara erişmesini sağlamak düşüncesiyle tüketiciye ulaştırdığı ürünlerden oluşan dayanışma paketleri hazırlandı. Kısa sürede gerçek ve sahici bir dayanışma ağı oluştu. Her gün yüzlerce paket ihtiyaç sahiplerine ulaşıyor.

İşte böyle bir dönemde İz Gazete de elini taşın altına koyanlardan olmayı, dayanışmayı genişletmeyi düşünerek bir iyilik öncüsü oldu. 2 Mayıs günü sanatçıların, siyasetçilerin renkli simaların dayanışma mesajlarıyla tüm gün sürecek bir yayınla bilmeyenlere ulaşmak, çağrı yapmak ve daha geniş kesimleri dayanışmanın parçası olmaya davet etmek düşüncesiyle #DayanışmayıCanlandırıyoruz etkinlik komitesi oluştu. Salgın nedeniyle sokağa çıkma yasağını evde geçirenlere biraz olsun iyilik aşılamak, neşelenmek, nefes aldırmak isteği Tunç Soyer'in "Yerelleşme ve Dayanışma" vurgusuyla kurduğu #Bizİzmir ağı üzerinden #HalkınBakkalı aracılığıyla da ihtiyaç sahiplerine dayanışma paketleri ulaştırmak amacıyla buluştuk. Pandemiyle birlikte ekonomik kriz ve zorluğun daha da hissedilir olduğu süreçte yerel yönetimlerin çözüm ve dayanışma içeren katkıları çok kıymetli. Ancak İz Gazete’nin böyle bir dönemde genç ve yerel bir medya kuruluşu olarak bu denli anlamlı bir işi düşünmüş, teklif etmiş, Tunç Soyer’e ve katkı sunan teknik ekibe, sanatçılara ulaşarak gerçekleşmesine öncülük etmiş olmasını çok önemsiyorum. Bu nedenle sevgili Ümit Kartal arayıp programa katılmamı istediğinde sadece mesajla ya da kurulacak bağlantıyla katılmak yerine hem hazırlık komitesinde yer almayı hem de tüm gün sunuculuk da yaparak konuklarla iletişimi üstlendim. İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı sevgili Misket Dikmen’le eşleşmek çok eski günlerden gelen aile sıcaklığı içeren dostluğumuz nedeniyle benim için daha da keyifli hale getirdi o güzel günü. Böyle bir dayanışmanın parçası olmak beni ayrıca hem çok mutlu etti hem de geleceğe, gençliğe, direnişe ve aydınlığa olan inancımı ve umudumu güçlendirdi.

O gün Havagazı Fabrikası’ndan facebook, youtube, twitter üzerinden, tüm sosyal medyayı da dâhil ederek yapılan 7 saatlik canlı yayında kimi özel izinle yanımızda olarak, kimi telefon bağlantısıyla kimi de gönderdiği video kayıtlarıyla katılan birbirinden değerli sanatçılar ve sosyalizmi, sosyal demokrasiyi benimsemiş dayanışmayı içselleştirmiş siyasiler yer aldılar. İlkay Akkaya ve Onur Akın gün boyu bizi bırakmadılar. Sözleriyle, ezgileriyle renk kattılar. Öyle büyük destek öyle içten bir katılım gerçekleşti ki yayını sonlandırmakta güçlük çektik. Yurt içine yurt dışına; İzmir’den Kayseri’ye, İstanbul’dan Berlin’e ses verdik, söyleştik. Avrupa’da yaşayan Türk toplumunu temsil eden dernek, STK ve örgütler, Almanya Türk İş adamları Derneği, CHP Yurtdışı Birlikleri, Kara Harp Okulu 79 Mezunları, İzmir Rum Ortodoks Cemaati, Kırmızı Kedi Yayınevi bizim sunuşumuz sırasında destek veren kişi ve kurumlardan bazılarıydı. Ayrıca söz dayanışma olunca beni çok duygulandıran bir katılımdan özellikle söz etmek istiyorum. Geçtiğimiz sene Tariş’te sendikalı oldukları için işten atılan ve yargılanan Tariş işçilerinin kampanyaya destek mesajı ve paket alarak yaptıkları katkı dayanışmanın her an hepimiz için gerekli olabileceğini unutmamak ve anlamını hissetmek açısından önemli. 

Günün sonunda 30.000 in üzerinde dayanışma paketiyle katkı sağlanan etkinlik İzmirliler’in yanısıra ülkenin hatta dünyanın her köşesinden geniş ilgi gördü. İz Gazete’nin facebook ve youtube sayfaları ile Tunç Soyer ve İBB sosyal medya hesaplarından yayınlanın ve toplam 7 saat 34 dakika süren yayın 750.557 etkileşim aldı. Bizlerin ve sanatçılarımızın kişisel hesaplarından yapılan yayınları da düşünürsek çok daha geniş bir kesime ulaşıldığını söylemek yanlış olmaz. Yayının ardından takip eden günlerde verilen hesaplara geçen, bizlere ulaşarak desteği büyüten çok sayıda başvuru oldu. Zülfü Livaneli, Sunay Akın, Levent Üzümcü, Nevşin Mengü, Enver Aysever, Atilla Taş, Hilmi Yarayıcı gibi önemli isimle pandemiden, gıda egemenliğine, yardımlaşmaya, sanatta sansür ve kısıtlamalara, doğa haklarına birçok konuda sohbet ettik. Bu çok anlamlı etkinliğin gerçekleşmesine öncülük eden fikir sahibi Ümit Kartal ve Cihan Samgar şahsında İz Gazete’nin genç kadrosu, yanı sıra teknik altyapı için destek veren Seçkin Öner ve Medya Tek ekibi ile #İzmirDayanışması ve Grand Plaza ekibinden emek veren herkesin aklına, fikrine yüreğine sağlık, sonsuz teşekkürler.

Son söz şu olsun. Dayanışma bir kültürdür. Sosyal Demokrasi bu kültürden beslenir. Eşitlik ve birliktelik temelinde geçmişin değerlerini bugüne uyarlayarak taşıyan, geçmiş birikimlerden aldığı bilgi ve birikimi gelecek kuşaklara aktaran içten, sevecen ve insancıl bir yaşamı güvence altına alır.  İktidarın yardımlaşmayı bile yasakladığı, salgının mağdur ettiği kesimleri korumak yerine kendi iktidar gücünü koruyan ve sadece yandaş iş insanlarını, büyük şirketleri, yabancı zincir mağazaları, yatırımcıları düşünen uygulamaları ve her türlü engeli karşısında İzmirlilerin gönül desteğini alan çalışmalarıyla Tunç Soyer’in yanındayız.

(…)

Haydi unutmayalım

Soruyu somut soralım

Hem açken, hem de tokken

Bu dünya kimin dünyası?

Gelecek kimindir?

Zeynep Altıok

Mayıs 2020 / Urla