Gizem TABAN/İZGAZETE- Dünya koronavirüs ile mücadeleye devam ederken, virüsün yayılımı da hız kesmiyor. Gelinen noktada, yaklaşık 1 yıldır süren salgınla ilgili gözler aşıya çevrildi. Vaka sayılarının en yüksek olduğu ülkeler arasında yer alan Türkiye’de dünyanın birçok yerinde olduğu gibi aşı çalışmaları sürerken Sağlık Bakanı Fahrettin Koca Çin merkezli Sinovac şirketinin geliştirdiği koronavirüs aşısı CoronaVac için şirketle 50 milyon doz için sözleşme imzalandığını açıklamıştı. Sinovac şirketi Türkiye'de de denemeleri süren CoronaVac adlı aşının birinci ve ikinci faz sonuçlarının başarılı olduğunu duyurdu. Sağlık Bakanı Koca ise geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, şartların normal düzeyde seyretmesi durumunda Çin aşısının 11 Aralık’ta Türkiye’de uygulanmaya başlayacağını, yerli aşıya ise Nisan ayında geçmeyi planladıklarını söylemişti. Koca, aşının mecburiyet olmayacağını ve vatandaşı ikna etmek üzere bir yol izleyeceklerini dile getirmişti. Gelişmelerin ardından; dünyanın birçok yerinde aşı üretimi ve denemeleri yapılırken Türkiye’nin neden Çin aşısını seçtiği, Çin aşısının içeriği, dünyadaki diğer aşılarla ilgili gelişmeler, aşı olmanın kişisel tercihe bırakıp bırakılmaması konusu, aşının faydalı olması durumunda izlenmesi gereken yol haritası merak konusu oldu. İzmir Tabip Odası Başkanı Dr. Lütfi Çamlı merak edilen soruları yanıtladı.

‘ARA SONUÇLAR BAŞARILIYSA AŞI KULLANILABİLİYOR’

Aşıların onay alabilmesi için insanlar üzerinde denemelerin gerçekleştirildiği fazlarda etkinliğinin kanıtlanmış olması gerektiğini belirten Dr. Çamlı, “Aşının güvenliği ile ilgili denemeler, önce hücre düzeyinde, sonra da hayvanlar üzerinde laboratuvarda başlar. Ardından insanlarda üç fazda denenir. Küçük bir grupla başlayıp, aşının güvenliği ile ilgili bir endişe olmaması halinde bir sonraki faza geçilir. Böylelikle aşının ne kadar etkili olabileceği ya da yan etkileri anlaşılabiliyor.  Ancak pandemi gibi olağanüstü durumlarda faz 3’ün tamamen bitmesini beklemek yerine, alınan ara sonuçlarda belli oranlarda başarı doğrultusunda acil kullanım izni alınarak aşı kullanılmaya başlıyor. Söz konusu aşıların zaten ilk iki faz deneylerinden başarıyla çıkması, bu aşıların işe yaradığını ve yan etkilerinin olmadığını konusunda bir fikir verebiliyor. Birçok ülke değişik aşı üreticilerinin aşı çalışmalarının ön sonuçlara bakarak üreticilerle toplu alım sözleşmeleri imzaladı” diye konuştu.

‘NİSPETEN GÜVENLİ GÖRÜNÜYOR’

Türkiye’nin 50 milyon doz için sözleşme imzaladığı Çin menşeili CoronaVac aşısına ilişkin açıklamalarda bulunan Dr. Çamlı, “Ülkemizde bu aşı ile ilgili olarak 25 merkezde ve dünyanın değişik ülkelerinde faz 3 çalışmaları sürüyor. Geçtiğimiz ay faz 1 ve 2 sonuçları açıklandı, yüzde 92 etkili bulundu. İki doz yapılan bu aşının henüz faz 3 çalışmaları ara raporu açıklanmadı. Yakında açıklanacağı belirtiliyor. Çin‘de erken onay alınarak yaklaşık 180 bin gönüllüye uygulandı ve ciddi bir yan etkiye rastlanmadı. Nispeten güvenli görülüyor” dedi.

‘YETERLİLİK SAĞLAMAZSA SİPARİŞLERİN NE OLACAĞI AÇIKLANMADI’

Türkiye’de 11 Aralık uygulanmaya başlanması planlanan CoronaVac aşısı faz III çalışmalarının sonuçlarının iyi çıkacağı ve onay verileceği düşünülerek sipariş verildiğini düşündüğünü dile getiren Dr. Çamlı, aşı uygun bulunmaz ise siparişlerin ne olacağı konusunda ise bir açıklama olmadığını kaydetti. Çamlı, “CoronaVac aşısı için ülkemizde henüz herhangi bir onay verilmedi. Bakan Fahrettin Koca’nın açıklamasına göre aşılar geldiğinde öncelikle uluslararası akredite Halk Sağlığı ve Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK) Laboratuvarları tarafından, incelemeler yapılacak. Bu incelemelerde aşının güvenlilik testlerinin olumlu çıkması ve sonuçlanmakta olan Faz III çalışmalarının erken sonuçlarının açıklanmasını takiben veriler, TİTCK tarafından değerlendirilecek ve ülkemiz standartlarına uygun bulunduğu takdirde erken kullanım izni verilecek. Aşıların uygulanmasına bu aşamadan sonra geçilecek. Sanırım faz III çalışmalarının sonuçlarının iyi çıkacağı ve onay verileceği düşünülerek bu siparişler verildi. Sonuçlar yeterlilik sağlamaz ve aşı uygun bulunmaz ise siparişlerin ne olacağı konusunda bir açıklama yok” açıklamalarında bulundu.

TÜRKİYE NEDEN ÇİN AŞISINI TERCİH ETTİ?

Türkiye’nin CoronaVac aşısını tercih etme gerekçesine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Çamlı şunları söyledi: “Geleneksel aşılarda enfeksiyona sebep olan virüsler, zayıflatılarak ya da etkisizleştirilerek vücuda enjekte ediliyor, böylelikle vücut, kendisine zarar veremeyecek hale gelen virüse karşı bağışıklık kazanmayı öğreniyor. Çin menşeili CoronaVac aşısı bu şekilde üretilmiş. Kısacası bildiğimiz, önceden denenmiş ve güvenli bir yöntem. Üretimi daha zor, uzun zaman alan ve daha masraflı ama uzun dönem etkileri konusunda daha çok bildiğimiz bir yöntem. Çin menşeili CoronaVac aşısının tercih edilmesinin bir nedeni bu olabilir. Bakan Fahrettin Koca da açıklamasında, ‘İnaktif yöntemle üretilen aşılar daha güvenilirdir. Bilinen en iyi yöntem budur. Bunun uzun vadeli sonuçlarını biliyoruz’ dedi.”

‘HENÜZ GENİŞ ÖLÇEKTE BU AŞILARI SAKLAYABİLECEK DAĞITIMINI YAPABİLECEK ALT YAPI YETERLİ DEĞİL’

Dünyadaki aşı çalışmaları hakkında bilgiler veren Dr. Çamlı, “Geçtiğimiz günlerde sırasıyla Biontech, Gamaleya Enstitüsü, Moderna ve son olarak Oxford firması Faz 3 çalışmalarında alınan ilk sonuçların yüksek oranlarda etkili olduğunu duyurdular. Bu dört aşının ortak özelliği, geleneksel aşılara göre nispeten daha yeni teknolojilerle geliştirilmiş olmaları. Özellikle Biontech ve Moderna aşıları, onaylanması durumunda tarihte RNA teknolojisi kullanılan ilk aşılar olacak. RNA aşıları kısa zamanda daha fazla üretim yapılabilmesine olanak sağlayacak bir teknolojiye sahip. Bu aşılarla ilgili en kritik sorun dağıtım ve depolama esnasında ihtiyaç duyulan soğutma gereksinimi. RNA değişken bir yapıda olduğu için, Moderna ve Biontech aşılarının daha düşük sıcaklıklarda muhafaza edilmesi gerekiyor. Normal soğutucularda kısa süre saklanabiliyorlar. Daha uzun süre muhafaza edilebilmeleri için ise eksi 20 ya da eksi 70 santigrat derecede tutulmaları gerekiyor. Ülkemizde henüz geniş ölçekte bu aşıları saklayabilecek dağıtımını yapabilecek alt yapı yeterli değil. Bu aşılar için kısa zamanda yüksek dozlarda üretilmeleri ve maliyetlerinin düşük olması nedeniyle   gelişmiş ülkeler tarafından yüksek miktarda ön siparişler verildi. Şu an istense bile bu aşılardan yeterli miktarda sağlamak mümkün değil. Türkiye’nin de 1 milyon doz Biontech aşısı sipariş ettiği söylenmekte.  Bakan Fahrettin Koca açıklamasında ‘RNA aşıları, kısa vadede iyi sonuç verdi. Ama orta ve uzun vadede nasıl bir etkisi olacağını bilmiyoruz’ demişti” ifadelerini kullandı.

‘HERKESE AYNI ANDA SAĞLANMASI OLANAKSIZ’

Dr. Çamlı açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Kovid-19 aşısı bir anda küresel tüm gereksinimi karşılayacak kadar üretilemeyecek. Her ülkeye sağlanabilecek aşının da hem her vatandaş için yeterli olması zor, ya da öyle olsa bile herkese aynı anda sağlanması olanaksız. Bakan Koca’nın yaptığı açıklamada aşılanmanın 4 aşamada yapılacağını belirtildi. 11 Aralık'tan sonra gelecek aşı ilk aşamada sağlık çalışanları ve 65 yaş üstü vatandaşlar ile yaşlı, engelli, koruma evlerinde kalanlar gibi toplu ve kalabalık yerlerde yaşayan yetişkinlere yapılacak.”

‘AŞI MİLLİYETÇİLİĞİ’

‘Zengin ülkelerin ön anlaşmaları kontrol edilemezse, diğer ülkeler için özellikle ilk dönemde yetersiz miktarda aşı sağlanması kaçınılmazdır’ diyen Çamlı açıklamasına şöyle devam etti: “Kovid-19 aşısına küresel gereksinim, özellikle sosyoekonomik zorlamalar, hükümetlerin aşı üreticileri ile kendi toplumlarına aşı sağlamak için başka ülkeler için aşıların nasıl sağlanacağını dikkate almadan anlaşmalar imzalaması olarak tanımlanabilecek ‘aşı milliyetçiliği’ ile sonuçlanıyor. Aşı milliyetçiliği, yani hükümetlerin vatandaşlarını korumak için bu düzenlemeleri yapmalarını çok masum gibi görünse de bu ülkelerin hepsinin ekonomik gücü yüksek ülkeler olması daha yoksul ülkelerin aşıya erişimden mahrum bırakılması anlamına geliyor. Geçen hafta yayınlanan bir rapora göre, zengin ülkeler toplamda batılı üreticilerinden 3,7 milyar doz temin etmek için anlaşma imzaladılar.”

‘KİŞİSEL TERCİHE BIRAKMAK TOPLUM SAĞLIĞINI RİSKE SOKABİLİR’

Sağlık Bakanlığı’nın aşılar konusunda toplumu bilgilendirmesi gerektiğinin altını çizen Dr. Aşı olma konusunun kişisel tercihe bırakılmasının toplum sağlığını riske edebileceğini söyledi.  Çamlı, “Pandemi ile mücadelede en etkin yol aktif bağışıklama yani aşılamadır. Aşılar, günümüzde tıp alanında kullanılan en güvenli, en etkili ve en maliyet etkili tıbbi uygulamalardır. Toplumsal bağışıklık için ilgili aşının toplumda belirli bir yüzdeye ulaşması gerekmektedir Aşı olma konusunun kişisel tercihe bırakılması toplum sağlığını riske sokabilir. Bu nedenle artık günümüzde aşılamayı hem bireysel hem de toplumsal bir uygulama olarak ele almak gerekir. Sağlık Bakanlığı, aşılar ile ilgili toplumu bilgilendirmeli, insanların kuşkularını gideren doyurucu açıklamalar yapmalıdır. Sağlık Bakanlığı’nın hiçbir sorumluluk almadan, olayı bireysel bir durum gibi ele alarak, işlem yapması, son derece eksik ve yanlış bir tutumdur” diye konuştu.

‘AŞI OLUNSA BİLE PANDEMİ BİTENE KADAR KURALLARA UYULMALI’

Salgın başladığından bu yana kritik öneme sahip olan ve günlük hayatın ayrılmaz bir parçası haline gelen maske, mesafe ve hijyen konusunu da değinen Dr. Çamlı, aşının faydalı olması halinde izlenmesi gereken yol haritasına ilişkin, “Kendimize ve topluma karşı sorumluluğumuzu yerine getirelim ve gereksinimimiz olan aşıları olmayı ihmal etmeyelim. Aşı olunduğunda bile pandemi ortadan kalkana kadar tüm dünyada yeterli toplumsal bağışıklık elde edilene kadar maske fiziksel mesafe hijyen kurallarına uymak gerekecektir” dedi.

Editör: Haber Merkezi