EFE CAN TAN/İZ GAZETE – 1 Temmuz itibari ile çoğu koronavirüs yasağını kaldırarak yeni bir normalleşme periyoduna girmeye hazırlanan Türkiye’de geçtiğimiz Nisan ayında günlük koronavirüs vaka sayıları 60 bin seviyesine çıkmış, vefat sayıları da 300-400 gibi rakamlara ulaşmıştı. Ardından 29 Nisan-17 Mayıs arasında uygulanan tam kapanma vaka sayılarının azalmasını sağlarken Haziran ayı ile birlikte aşı tedarikinin artması aşılama hızının da yükselmesine sebep oldu. Aşılamada günlük 1 milyon 500 bin gibi rakamlara ulaşılırken uzmanlar bu hızda gidilirse sonbaharda toplumsal bağışıklığın sağlanabileceğini belirtiyor. Ülkemizde vatandaşların büyük çoğunluğunun da aşı olma eğiliminde olduğu görülürken aşı karşıtları ve aşıya mesafeli duranların da olduğunu görmek dünyada olduğu gibi Türkiye’de de mümkün.

Sağlıkçılar yaygın aşılamanın Covid-19’dan kurtuluşun reçetesi olduğunu belirtirken aşıya şüpheyle bakanlar ‘aşının çok kısa sürede üretildiğini ve gerekli testlerden geçmediğini, alerjik reaksiyonlara neden olduğunu, uzun vadede hastalıklara sebep olduğunu hatta DNA’yı değiştirdiğini’ savunuyor. Biz de İzmir Tabip Odası Başkanı Dr. Lütfi Çamlı’ya aşı karşıtlarının ve aşı olmak konusunda tereddüt yaşayanların argümanlarını sorduk.

SPOR SALONLARI, OKULLAR VE CAMİLER AŞI MERKEZİ OLMALI!

Sözlerine aşılamanın spor salonları, okullar ve camiler gibi vatandaşın daha rahat ulaşacağı yerlerde yapılması gerektiğini tekrarlayarak başlayan Çamlı, ‘’Aşılamanın günde 1 milyona, 1 buçuk milyona kadar çıkılabileceğini söylemiştik ve aşı temininden sonra bunun olabildiğini gördük. Tabi ki ek tedbirler, planlamalar da gerekiyor. Özellikle aşı istasyonları, aşı merkezleri açılması konusundaki görüşlerimizi daha önce de açıklamıştık. Hastanelerdeki kuyruklara engel olmak veya altyapısı böyle bir sağlık hizmetini vermeye uygun olmayan birinci basamaktaki aile sağlığı merkezlerindeki yaşanan sıkıntıları göz önüne alarak spor salonları, okullar ve camiler bu tür yerler bir soğuk zincir oluşturularak mahallenin içinde vatandaşın rahat ulaşacağı lokal merkezler haline getirilebilir.

AŞI RANDEVUYLA YAPILAN BİR ŞEYDEN ÇOK SEFERBERLİĞE DÖNÜŞMELİ

Diğer yandan aşılamanın artmış olması gerçekten çok sevindirici, umarız devam eder ve sonbahara toplumsal bağışıklığa ulaşmış olarak gireriz. Aşıyı artık randevu ile yapılan bir şeyden çok bir kampanyaya bir seferberliğe dönüştürmek gerek. Bu anlamda birtakım organizasyonlarla kaotik süreçlere engel olunmalı, vatandaşlar saatlerce kuyruklarda bekleyebiliyorlar. Bunlar da bizi endişelendiriyor’’ dedi.

(Aşı karşıtlarının dağıttığı bir bildiri)

VİRÜSÜN GENOM YAPISI 10 GÜN İÇİNDE TANIMLANDI!

Koronavirüs aşısının hızlı geliştirilmesinin insanların kafasında şüphe oluşturduğunu sorduğumuz Çamlı; ‘’Koronavirüs aşısının hızlı geliştirildiği doğru. Bugüne kadar en hızlı geliştirilen aşı herhalde. Bunun öncesinde en hızlı geliştirilen aşıya baktığımızda Kabakulak aşısının ortaya çıkması 4 sene sürdü. HPV aşısı 15 senede bile bulunamadı. Burada konuşulması gerekenler var. Kritik noktalar var. Birincisi burada virüsün genomu çok erken tanımlandı. İlk Covid-19 vakası açıklandıktan sonra 10 gün içinde virüsün moleküler yapısı tanımlandı.

İkincisi koronavirüslerle ilgili zaten çalışmalar vardı. Daha önceki SARS ve MERS deneyimleri sayesinde koronavirüs hakkında bir miktar bilgi sahibiydik. Keza RNA aşıları yeni değil, 2008 yılından beri insanlarda kanser aşıları şeklinde de olsa çalışılan bir teknoloji.

Şu an dünya üzerinde kullanılan aşılar; CoronaVac’ın kullandığı zayıflatılmış inaktif aşı dediğimizin teknoloji, Moderna ve Biontec mRNA teknolojisi ile üretiliyor. Viral vektör teknolojisi de örneğin Astra Zenece ve Sputnik’te kullanılıyor. Bu teknikler bilim insanlarında zaten vardı. Bu konuda çalışmalar yapılıyordu. Ama en kritik nokta dediğim gibi vaka görülmesinin ardından 10 gün içinde koronavirüsün genom yapısı ortaya çıkartıldı. Dolayısıyla öyle olunca bu sekanstan yola çıkarak ilk RNA molekülleri 2 günde üretildi. Ve RNA teknolojisini geliştiren şirketler tabi ki hızlı ilerlerdiler ve aşıyı geliştirmek o yüzden çok zor olmadı. İlk faz denemelerine  3. ayda, 3. faz denemelerine 6. ayda ulaşılabildi’’ dedi.

EBOLA SALGINI UYANIŞ SAĞLADI!

2014 yaşanan Ebola salgının bilim dünyasına bir ders olduğunu söyleyen Çamlı aşının hızlı bulunmasında şirketler ile hükümetlerin işbirliğine ve Dünya Sağlık Örgütü’nün liderliğine dikkat çekti. Çamlı; ‘’2014’te yaşanan Ebola salgını bilim dünyasında üzücü bir uyanış sağladı. Bu tür bilgi paylaşımı, dayanışma Dünya Sağlık Örgütü’nün bu konulardaki dayanışmaya önderlik etmesi konusunda önemli bir rol oynadı. Keza şirketler, hükümetler bir işbirliği oluşturdular. Hükümetlerden ciddi fon akışları oldu, küresel bir felaket olarak bakıldı ve hükümetler, şirketler bu çalışmaları dayanışma içinde yaptı. Şirketler aşının geliştirilmesinde tamamen bilimsel bir yol izleyeceklerine ve güvenlik verilerinden ödün vermeyeceklerine dair ortak yemin ettiler’’ dedi.

Türkiye’de uygulanan aşılar hangi aşamalardan geçti?

Türkiye’de kullanılan CoronaVac, Biontech ve kullanılması için anlaşma yapılan Sputnik V aşılarının faz 1, faz 2, ve faz 3 aşamalarını geçtiğini söyleyen Çamlı, söz konusu aşıların çok ciddi inceleme süreçlerinden geçtiğini vurguladı. Çamlı; ‘’CoronaVac, Biontech ve Sputnik V aşıları da faz 1, faz 2 ve faz 3 aşamalarını geçti. Normal şartlarda bir aşının nasıl onay alacağı bellidir. Bu aşılara çok daha ayrıntılı incelemelerle belki onay veriliyor fakat pandemi koşullarında bazı süreçler hızlanıyor. Vakaların artması, vefatların artması sonucu bazı süreçler hızlandı ve aşılar için acil kullanım onayları verildi ama bu onaylarda bile örneğin FDA onay verirken çok ciddi şekilde araştırdı, incelendi. Faz 1, faz 2, faz 3 sonuçları, bilimsel makaleler hepsi değerlendirildi daha sonra geçici onay verildi. Faz 4 dediğimiz seviye ise aşı kullanılmaya başlandıktan sonraki süreçte yaygın kullanımında, daha uzun süreçteki bilgileri kapsıyor.

Bu aşıların etkisinden öte güvenilirliği faz çalışmaları ile ortaya konmuş aşılar. Sinovac aşısı örneğin Türkiye’de kullanılmaya başlandığında belki faz 3 sonuçları tamamlanmamıştı ama erken sonuçları alınmış ve güvenli olduğu faz 1, faz 2 çalışmalarından bilinen, etkinliği de ortaya konmuş bir aşıydı.

FAZ 3 NE ANLAMA GELİYOR?

Konusu gelmişken açalım. Faz 3 şu anlama gelir; Bir hedef kitle belirlenir. Örneğin yerli aşı için faz 3 yapılacağı söylendi. Yaklaşık 40 bin kişiye aşı yapılacağı söylendi. Hedef kondu. Bu diğer aşılarda da uygulandı. Bir hedef konur ve uygulanır. Bu tanımlanır ve bu faza geçmeden, ne kadar süre izlenecek hepsi incelenir. Türkiye’de faz 3 tamamlanamadan Sinovac’a onay verilmek durumunda kalındı. Ara sonuçlar üzerinden uygulanmaya başlandı.’’

SİNOVAC AŞISI OLANLAR İÇİN 3. DOZ GEREKLİ Mİ?

2 doz Sinovac aşısı olanların aşının etkinliğinin az olması nedeniyle 3. doza ihtiyaç duyacağı yönündeki açıklamalar hakkında konuşan Çamlı;

3. doz ihtiyacı Sinovac’ın etkisizliğinden çok aşı olduktan 6. ay sonra aşının etkinliğinde bir azalma olabilir, çok kesin bilgiler olmasa da bu bağlamda bundan dolayı bir tekrar hatırlatma dozu yapılabilir şeklinde görüşler var. Yoksa aşının etkinliğinin düşüklüğü ile ilgili bir durum değil. Dünya Sağlık Örgütü’nün aşı ile ilgili söylediği etkinlik sınırı var o da yüzde 50. Yan etkisi olmayan bir aşı yüzde 50 etkinlik sınırını aştıysa bu aşı uygulanabilir diyor. Sinovac bu tanıma giriyor. Buradaki yüzde 50 hasta olmaya engel olma durumu. Oysa Sinovac’ın hasta olanların hastaneye yatma veya vefatlarını çok daha yüksek oranda engellediğini biliyoruz’’ dedi.

AŞI KARŞITLARININ İDDİALARI TAMAMEN ÇARPITILMIŞ BİLGİLER!

Dünyada ve Türkiye’de aşı karşıtlarının dile getirdiği koronavirüs aşısı kısırlık yapıyor, yan etkileri ölüme sebep oluyor, aşı DNA’mızı değiştiriyor, uzun vadede hastalıklara neden oluyor gibi iddiaları sorduğumuz Çamlı; ‘’ Bu tip iddiaları kanıtlayan bilimsel veriler yok. Kanıta dayanmıyor. Tamamen çarpıtılmış bilgiler. Aşıların yan etkisi değimiz şey büyük oranda geçici. Basit biçimde aşı olunan yerde ağrı, kızarıklık veya hafif baş ağrısı, ateş şeklinde ortaya çıktığını görüyoruz. Ağır yan etkiler olmaz mı tabi ki olabilir. Ama bunun olma ihtimali yüz binde 1, milyonda 1 ihtimal. Ve bu ihtimalleri düşünecek olursak Amerika’da duş yaparken ya da yemek yerken ölme oranı aşı olarak ölmekten daha olası istatistiki olarak. ABD’de her yıl 350 kişi duş yaparken 200 kişi de yemek yerken nefes borusuna gıda kaçması nedeniyle ölüyor. Aşıyla gelebilecek risk bunlardan bile çok daha az. Aşı ile kazançları tartmamız ve fayda zarar çizelgesine bakmak lazım. Aşı olmak baktığımızda çok ağır basıyor.

YOĞUN BAKIMLAR BOŞ OLMASININ NEDENİ ‘AŞI’

Uzun vadede aşıların ne etki yapacağı konusunda bilimsel kanıt yok. Bunlar birtakım kuru iddialar. Bunlar tamamen çarpıtılmış birtakım bilgiler, bilimsel bir desteği yok. Mesela deniyor ki efendim aşı olanlar da hasta oluyor’ Şimdi aşı olanlar hasta olmuyor demiyoruz ama burada bir oran var. Aşı olmayanları ve aşı olanları karşılaştırdığımızda aşı olanların hasta olma oranının çok düştüğünü görüyoruz. Tüm dünyada İngiltere, İsrail gibi aşı oranlarının yüksek olduğu yerlerde Covid-19 vaka sayılarında çok ciddi düşüşler oldu. Aşının etkinliği bizzat bu süreçte Türkiye’de de gösteriyor. Şu an ülkemizde yoğun bakımların boş olmasının nedeni etkin aşı yapılması. Aşının faydası pratikte vaka sayılarındaki düşüşle kendini gösteriyor ‘’sözlerini kullandı.

PANDEMİNİN BİTMESİ İÇİN KÜRESEL MÜCADELE VURGUSU!

Türkiye’de aşılamanın hızlanması ile birlikte koronavirüsün sonbaharda hayatımızdan çıkacağı konuşulmaya başlanırken Dr. Çamlı virüsü yenmek için küresel bir mücadele gerektiğini örneğin İzmir’de toplumsal bağışıklık sağlansa da başka şehirlerden veya ülkelerden gelenlerin virüsü tekrar yayabileceğini belirtti. Çamlı; ‘’Pandemi küresel bir sorun. Sizin ülkenizde, sizin şehrinizde hastalıkla ilgili çok etkin tedbirler alınsa bile dünyanın herhangi bir ülkesinde veya yerinde eğer Covid-19 salgını devam ediyorsa ve bu uzamış salgın nedeniyle yeni varyantlar ortaya çıkıyorsa bunların hepsi bir risk olarak karşınıza çıkabilir. Bu salgının Wuhan’daki bir bölgeden çıktığını unutmamamız lazım. Küresel bir salgın tüm dünyada etkin bir bağışıklık sağlanması ile önlenir.

SADECE BİR ŞEHRİN VEYA ÜLKENİN AŞILANMASI YETMEZ

Örneğin İzmir’de diyelim ki toplumsal bağışıklığı sağladık fakat görüyoruz ki Doğu ve Güney Doğu’da aşılama oranları çok düşük. Sadece bir şehrin veya ülkenin aşılanması yetmez. Örneğin İsrail çok iyi bir aşılama yaptı. Büyük bir kesimi aşıladı ama daha sonra turizm faaliyetleri sonrasında yeni bir varyantın geldiği ve aşılanmamış kesimlerde vakaların arttığı şeklinde bilgiler geliyor. Aşı pandemiden çıkışta en önemli anahtar. Ve hala kapalı alanlardan uzak durma ve maske kullanımı çok önemli.

Bazen devlet adamları; ‘Şurada maske takmak artık zorunlu değil’ türü açıklamalar yapıyorlar. Ben bunları siyasi şov olarak görüyorum. İşte biz başarılı olduk PR çalışması bu. Doğru mu, bence değil. Diğer ülkelerde sonra buna benzer açıklamalar yapmaya başlıyor ‘Bakın biz de pandemi ile mücadelede başarılıyız’ demek için.

AŞI EN DEĞERLİ BULUŞ!

Aşı insanoğlunun sağlık alanındaki özellikle 20. YY’da şüphesiz en değerli buluşu. Biz aşıyla birçok hastalığı ortadan kaldırdık. Yani 21.YY’da doğan birçok çocuk çiçek hastalığını kitaplarda belki görebilir. Aşı olup olmamayı değil, daha az yan etkili daha pratik aşıları nasıl geliştirebiliriz, bunlar üzerinde konuşmak gerek. Şunu unutmamak lazım. Aşı toplum sağlığını etkileyen bir durum. Kişisel bir tercih olarak değerlendirilemez. Toplumsal bir sorumluluktur aşı olmak’’ diyerek sözlerini noktaladı.

Editör: Haber Merkezi