Kadına şiddetin artık bu boyuttan çıkıp adeta kadın soykırımına dönüştüğü ülkemizde, sorun siyasi, yasal ve dini destek bulduğu için ne yazık ki önlenemez hale geldi. Bildiklerimiz, bilmediklerimizin çok azı! Milyonlarca sessiz çığlık dört duvar arasında kalıyor; başka gerekçeler uydurulup sessizce toprağa verilenlerin çoğu ‘şiddet mağduru’ olarak bile tanımlanmıyor.

Dün, Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü’ydü; heyhat yine şiddet kol geziyor, seslerini duyurmaya çalışan kadınlar yine şiddet görüyordu. Artık şunu biliyoruz, kadına şiddet dolaylı olarak ‘teşvik ediliyor’… İstanbul Sözleşmesi’ne karşı çıkışları bundandır. İktidarın şiddet dili, evlerde, sokaklarda kadına şiddet olarak karşılık buluyor.

Şiddet gören kadın ölmemişse erkek serbest kalıyor. Kadın can korkusu yaşıyor, tehdit ediliyor, yaralanıyor; henüz ölmemişse, adam serbest! Haa… öldürdü ama mahkemede kravat taktı, iyi hal aldı..Hoop, ceza iniyor. Eğer bir olayda ‘ağırlaştırılmış müebbet’ kararı çıkmışsa ‘Aa hayret nasıl olmuş’ denilip haber oluyor! Kadının yaşam hakkı o kadar değersiz yani! İktidar yandaşları kadına annelik, karılık misyonu yüklüyor, ‘evinde otur’ diyor. Zinanın dini kılıfı olan imam nikahı ile erkek harem kuruyor, kadınlar mağdur ediliyor. Bir din kılıfı var ya, kimsenin sesi çıkmıyor. İktidarın sorunu sıradan asayiş meselesi görmesi, yargıda yeterince ceza verilmemesi, dini gerekçelerle kadını erkeğe biat etmeye zorlandıkça, kadınların daha çok canı yanar, cinayete kurban gider. 

Muhaliflerin cezaevinde olduğu, asayiş suçlarının ‘hoş görüldüğü’ bir ceza sistemine evrildi yargı. Kadına, çocuğa şiddet ve istismarın çözümü siyasidir, evet İstanbul Sözleşmesi yaşatır ama bu iradeyi gösterecek siyasal iklimin de oluşması gerekir.

Ülkeyi batırmanın el kitabı!

Ekonominin kitabını yazdığını söyleyip, ülkenin ekonomisini başarıyla batıran ‘ünlü ekonomist’ bildiği yoldan şaşmıyor. ‘Benden sonra tufan’ diye düşündüğü ve giderken artık ayağa kaldırılması neredeyse imkansız bir ülke bırakmayı kafaya koyduğu anlaşılan ‘ünlü ekonomist’ kendisi gibi düşünmeyen iktisatçıları da mandacı ilan etmekten geri durmuyor.

Ağzını açtığı anda parasının değerini düşüren başka ülke yöneticisi olmuş mudur, tarih böylesini yazmış mıdır; hiç sanmıyorum; bu da bize nasip oldu.

Yazdığı ekonomi kitabına gelince! Kesin bestseller olmayı hak ediyor. ‘Ekonomi nasıl batırılır, ülke nasıl yoksullaştırılır’ın kitabını yazdı hazret, kolay mı? ‘Bir ülkeyi kalkındırmak istiyorsan neleri yapmamak lazım’ diye merak eden herkesin çıkaracağı derslerle dolu!..

Dün ‘şerefsiz’ idi, bugün ‘kurtarıcı’…

Yine muhtaç kaldı mı geçmişte düşman ilan edip, yandaşların ‘şerefsiz’ ilan ettiği Arapların parasına! Hani 15 Temmuz’dan Birleşik Arap Emirlikleri sorumluydu, hani düşmandık? Yandaşların ağız dolusu suçlayıp hakaret ettiği BAE, paranın ucunu gösterdi;  diz çökmenin; tükürdüğünü yalamanın tillahına şahit olduk! Dünyanın gelişmiş hiçbir ülkesinden kapik bulamayan iktidar, bir süredir zaten BAE ne sıcak yapıyordu, kokusu çıktı. Ülkenin birçok değeri zaten Katar’a satılmıştı, şimdi Araplara neler neyin karşılığında verilecek? Göreceğiz, ama iktidarı bu yemler de kurtaramayacak.