MUHSİN GÖKKAYA / İZ GAZETE -  Greenpeace’in, “Avrupa Birliği’nde yasaklanan tek kullanımlık plastikler Türkiye'de de yasaklansın. Plastik pipet, tabak, çatal, kaşık ve kulak çubuğu… Alternatifi olan bu ürünlere ihtiyacımız yok. Acilen harekete geçmezsek denizlerimiz plastik çöplüğüne dönecek” diyerek başlattığı imza kampanyasıyla ilgili İz Gazete’ye bilgiler veren Ataş, yaklaşık 600 bin destekçiye ulaştıklarını ifade etti. Ayrıca Ataş, şirketlerin ve yerel yönetimlerin sorumluluklarından plastik endüstrisinin lobi faaliyetlerine kadar birçok konuya da değindi.

Tek kullanımlık plastiklerle ilgili bir imza kampanyanız mevcut. Bu kampanyadan bize bahseder misiniz?

Greenpeace olarak 2018 yılından beri tek kullanımlık plastiklerin yasaklanması için çalışmalar yapıyoruz. 2018 yılında Avrupa Birliği pipet,kulak çubuğu, çatal-bıçak, tabak ve köpük gıda kapları gibi ürünlerin satışını yasaklama kararı aldı. Bu karar 3 Temmuz’da yürürlüğe girdi. Biz Türkiye’nin de aynı ürünlerin satışını yasaklanması için bir imza kampanyası yürütüyoruz. Ayrıca bu konuyla ilgili aktif bir şekilde iletişim çalışmaları da yapıyoruz. Şuanda imza kampanyamız yaklaşık 600 bin destekçiyle bu alanda en çok kişiye ulaşmış kampanya durumda.

Eğer Türkiye tek kullanımlık plastikleri yasaklayacaksa bu konuda nasıl bir süreç izlemeli?

Türkiye 2023’e kadar bu konuyu kendi iç hukukunda uyumlaştırmak durumunda. Örneğin Türkiye’nin çevre kanununda plastik atıklara ayrılmış ana bir çatı yok. Plastik poşetlerle ilgili ayrı bir yönetmelik var, depozito sistemiyle ilgili bir ayrı yönetmelik var. Ancak atılabilecek en rasyonel adım ilk olarak yeni yürürlüğe girecek iklim kanununa plastik atıklarla ilgili bir ana çatının eklenmesi olacaktır.

‘LOBİ GERİ ADIM ATTIRDI’

Plastik endüstrisinin lobi faaliyetlerinin konu üzerinde hükumeti adım atmaktan alıkoyduğunu düşünüyor musunuz?

Elbette bu inkar edilemez bir gerçek. Kaldı ki bu durumun bir örneğini plastik atık ithalatı konusunda da yaşadık. Öncelikle Türkiye’nin yurt dışından plastik atık ithal ettiği ortaya çıktığında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Ticaret Bakanlığı üzerinde yoğun bir kamuoyu baskısı oluşmuştu. Bu baskı sonucu ve plastik atık ithalatının hükumetin ‘sıfır atık’ politikasıyla örtüşmediğinden plastik/polietilen atik ithalatı yasaklanmıştı.

Sonrasında plastik endüstrisi özellikle Ticaret Bakanlığı ile görüşmeler yaptı ve bu geçiş sürecinden sonra yasak kararı geri çekildi. Şimdi bakanlığın bu konuyla ilgili bir genelge yayınlaması ve halkı aydınlatması ve geri dönüştürülebilir atıklar dışında geri dönüştürülemeyen, kontamine olmuş atıkların ithalatını nasıl önleyeceğini açıklaması gerekiyor.

Kimi çevreler özellikle plastik gıda ambalajlarının gıda güvenliğine faydalı olduğunu savunuyor. Sizce bu doğru mu? Plastik gıda ambalajlarına nasıl çevre dostu alternatifler üretilebilir?

Özellikle ince plastik gıda ambalajlarının yırtılması ile gıdayı mikro plastiklerle kirlettiği bilimsel çalışmalarla saptanmış bir durum. Bu nedenle bu tarz gıda ambalajları yerine metal, cam ve kalın plastikler kullanılabilir. Böylelikle hem gıda güvenliği korunur hem de bu ambalajların depozito sistemiyle yeniden kullanımı mümkün olacağından, bu ambalajlar çok daha çevre dostu alternatifler oluştururlar. Ancak şu anda bunu üstlenecek bir firma ne yazık ki yok.

YERELE KRİTİK GÖREV!

Peki bu konuda özel şirketlere ve yerel yönetimlere düşen görevler nedir?

Özel şirketler öncelikle bu konudaki Ar-Ge çalışmalarına ağırlık vermeli. Çünkü plastik atıklarda depozito sistemi geliyor ve onlar da gelecek olan bu sisteme nasıl adapte olabileceklerini, bu sisteme nasıl destek olabileceklerini düşünmeleri gerekiyor. Çevre konusunda üretilen ürünlerle ilgili bir üretici sorumluluğu var. Ancak şuan da neredeyse hiç bir üretici bu sorumluluğu üstlenmiyor. Şirketerin bu sorumluluğu üstlenmeleri ve bu bağlamda tekrar kullanılabilir ambalajlar üretmeleri gerekiyor.

Yerel yönetimlerin ise daha erişilebilir ve daha kapsamlı bir atık toplama mekanizması geliştirmesi önemli. Şuanda atık toplama pek kolay değil. Belediyelerin bunu kolaylaştırması ve herkesin erişebileceği mekanizmalar oluşturması yerinde olacaktır.

HEPİMİZ SORUMLUYUZ

Sizce genel olarak Türkiye atık yönetimi ve geri dönüşüm konularında yeterli bir düzeyde mi? Bu konuda gelişmek için neler yapmak gerekiyor?

En önemlisi bu konuda herkesin bilinçlenip sorumluluk alması ve her şeyi hükumetten beklememesi. Elbette ki hükumetin denetim gibi birincil sorumlulukları var ancak bu iş sadece denetimle çözülecek bir iş değil. Yerel yönetimlere, özel şirketlere, bireylere ve geri dönüşüm şirketlerine bir zincir halinde sorumluluk düşüyor. Hükumetin en iyi denetleme kıstaslarını getirme sorumluluğu olduğu gibi, geri dönüşüm şirketlerinin de sıfır atık vizyonuna uygun bir altyapı kurma sorumluluğu var. Atık ithal etmeyip yerel atığı değerlendirmeye odaklanması gerekiyor.

Bireylerin ise kendi evlerinde ayrıştırma yapmaları ve malesef pro-aktif bir şekilde belediyeye teslim etmeleri gerekiyor. Bu nokta çok sorunlu olduğu için de yerel yönetimlerin daha sokak bazlı ve belki de kapıdan kapıya bir atık toplama ve ayrıştırma sistemine geçmeye ağırlık vermeleri uygun olur.

Editör: Haber Merkezi