YAĞIZ BARUT / İZ GAZETE- Kent Suçları Yazı Dizimizin 12’nci konusu; İzmir’in önemli oksijen kaynaklarından birisi olan, içinde Çiçekli Milli Parkı ile birlikte büyük bir ormanı barındıran ve 1’nci Derece Doğal Sit Alanı ilan edilen bölgede kurulan ‘Bahçeşehir Koleji Çiçekli Köyü Kampüsü’ oldu. AKP İzmir İl Yönetim Kurucusu Rahmi Taştan’ın mülkiyetinde olduğu ortaya çıkan bölgede işlenen kent suçunun nasıl işlendiğine yönelik detayları ve dava süreçlerini TMMOB Şehir Plancıları Odası Yönetim Kurulu Sekreteri Zafer Mutluer ile konuşurken, bölgenin barındırdığı endemik türler, hayvan varlığı, Çiçekli Milli Parkı ve orman alanı ile kent için emsali olmayan flora ve faunaya sahip alanın detaylarını ise Peyzaj Mimarları Odası Başkanı Özay Yerlikaya ile konuştuk.

YARGI İPTAL ETMİŞTİ

1’nci Derece Doğal Sit Alanı içinde yaklaşık 20 dönümlük 102 ada 123 parsele ilişkin 2013 yılında parsel bazında sit değişikliği yapıldığını ve akabinde hazırlanan Koruma Amaçlı İmar Planına TMMOB Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi olarak dava açtıklarını ifade eden Şehir Plancısı Zafer Mutluer, “İzmir 5’inci İdare Mahkemesi, 2016 tarihinde açtığımız davada ‘Sit kararlarının parsel bazında değil çevresiyle bütünlük gösterdiğinden, alanın ekolojik bir yaklaşımla ve bütüncül bir anlayışla 3’üncü Derece Doğal Sit Alanı yerine 1’nci Derece Doğal Sit Alanı statüsünde korunması gerektiği’ kararına vardı ve bu gerekçeyle parsel bazında yapılan plan değişikliğine konu imar planını iptal etti. Kent suçu diye tarif ettiğimiz süreç, aslında bu iptal davasının kazanılmasından sonra büyüyerek devam etti. Çünkü yaklaşık 1 yıl sonra 102 ada 122 parseli de içine alan geniş bir alanda, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından doğal sit derecelerinin yeniden değerlendirilmesi çalışması kapsamında söz konusu parsel, yargı kararlarına rağmen, 1’inci Derece Doğal Sitten, yeniden 3’üncü Derece Doğal Site denk gelen ‘Sürdürülebilir Kontrollü Kullanım Alanı’ statüsüne dönüştürüldü. Sonrasında ise kararın üstünden henüz iki ay geçtikten sonra, yeni bir imar planı onaylanmadan sadece 123 nolu parselin üzerinde inşaat çalışmalarının başladığı tespit edildi.” diye konuştu.

HUKUKSUZ BİR KARAR

Parselde belirlenen 3’üncü Derece Sit Alanı kararının yanlış olduğu mahkeme tarafından belirtilmesine rağmen 25 Ekim 2017 tarihinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı onayı ile sadece 122 parsele özel yapılaşma hakkı veren dört katlı özel eğitim tesisi yapılmasına yönelik karar alındığını dile getiren Mutluer, “Burası 1’nci derece doğal sit alanı ve yapılaşmanın olmaması gereken bir yer. Bakanlığın verdiği yapılaşma hakkı da, mahkemece iptal edilen imar planının tarif ettiği inşaat hakkının aynısı. Yani, mahkeme kararını görmezden geliyorlar.” İfadelerini kullandı.

BELEDİYE DE SUÇLU

Bir diğer önemli hususun parseldeki inşaatların, 25 Ekim’de Bakanlık tarafından alınan karardan önce başladığını kaydeden Mutluer, Bornova Belediyesi'nin de bakanlık onayı öncesinde usule aykırı inşaat ruhsatını verdiğini vurguladı. Ruhsat verme yetkisi olan Bornova Belediyesi’nin, ruhsatı herhangi bir dayanağı olmadan verdiğini açıklayan Mutluer, “Yani plansız bir alanda usulsüz ruhsat verilmiş durumda. İnşaat da mevzuata ve hukuka aykırı olarak başlıyor. Bakanlığın kararına da dava açtık ve o da iptal edildi. Ancak son durumda orada inşaat bitti. Ağaçlar katledildi, ormanının bütünlüğü bozuldu. Buna cüret edebilecek, diğer örnekler için emsal teşkil eden bir hareket oldu. Bornova Belediyesi bu işin bir parçası oldu. Biz, bu işin parçası olan tüm kurumlar hakkında suç duyurusunda bulunduk. Ancak soruşturmaya izin verilmedi. Araştırılmasını istediğimiz hiçbir şey araştırılmadı. Bir anlamda üstü örtüldü. Mahkeme kararları ortada; sit değişikliği iptal edildi, imar planı iptal edildi, Bakanlık kararı iptal edildi ama inşaat olduğu gibi duruyor. Bu durum, ilgili bütün kurumların ayıbıdır.” açıklamasında bulundu.

SİYASİ İLİŞKİLER BELİRLİYOR

Kolejin yapıldığı alanın mülkiyet hakkının AKP İzmir İl Yönetimi Kurucusu Rahmi Taştan da olmasına yönelik de konuşan Mutluer, “Kimin mülkiyetinde olursa olsun, hiçbir planlama mülkiyet hakkını referans almaz. Planlamalar toplumun, kentin ve doğanın bütününün çıkarlarını gözetir. Bu kapsamda değerlendirme yapar. Bu anlamda mülkiyet hakkı doğrularımızı değiştirecek bir veri değil. Belki şuradan bakarsak bir veri elde edebiliriz; bu el değiştirmelerin, onaylanan planların, yapılan sit değişikliklerinin kimlerin mülkiyetinde olan alanlarda ve ne kadar, hangi yönde, nasıl rant artırıcı nitelikte olduğu başka bir şeye işaret eder. Bu durum siyasi ilişkilerin, kent için bu kadar önemli başlıklarda ön plana çıktığını ve belirleyici olduğunu gösteriyor.” dedi.

TARİHE NOT DÜŞÜYORUZ

Planların ve yapılaşma koşullarının iptal olduğunu, ruhsatın hiçbir dayanağı kalmadığını vurgulayan Mutluer, “Bu tür suçların önüne geçmek ve caydırıcı olmak için keşke o kampüs yıkılsa ama maalesef hukuk sistemi de, idare de bu şekilde değerlendirmiyor. Örnek teşkil edecek bir adıma ihtiyacımız var ama yapan yaptığıyla kalıyor. Kendi çıkarlarını düşünen şirketler, müteahhitler de bundan cesaret buluyor. Biz de açtığımız davalarla kalıyoruz. Bizim açımızdan sonuca ermesi, bu suçların mahkum edilmesi ile mümkün. Biz şuan sadece tarihe not düşüyoruz. Suç üzerine kurulmuş bir yerde çocuklar eğitim görüyor. Özel bir eğitim kurumu zaten, kar amacı güdüyor. Doğal olarak başka bir şey beklemek de mümkün değil. Kendileri için avantajlı olmayan bir yatırımı yapmıyorlar, temel motivasyonları bu.” açıklamasında bulundu.

DOĞALLIK KAYBOLUYOR

Alanın 1. Derece Doğal Sit Alanı olması yanı sıra İzmir’e oksijen sağlayan en önemli kaynaklardan biri olduğunu, içerisinde barındırdığı endemik türler, hayvan varlığı, Çiçekli Milli Parkı ve Orman alanı ile kent için emsali olmayan flora ve faunaya sahip olduğunu aktaran Peyzaj Mimarları Odası Başkanı Özay Yerlikaya ise, “Biyoçeşitlilik açısından zengin doğal rezerv alanları olan bu bölgenin bütüncül bir yaklaşımla korunması kamu yararınadır. Bu bütüncül korunması gereken alanın içerisinde yer alan bahse konu parselin, peyzaj parçalanması olarak tanımladığımız zaman içinde insan eliyle yapılan müdahaleler sonucunda, içinde yer aldığı orman alanından açmalar ile kazanılmış bir alan olması nedeniyle kent suçudur. Bahse konu parsel çevresi ile bütünlük oluşturacak doğal güzelliklere sahip doğal orman ile bütünlük oluşturan bir alandır. Ancak parsel sahipleri tarafından, orman alanları birbirinden doğal eşik oluşturmadan, yapay olarak parsel büyüklüğüne bağlı olarak tel çit ile ayrılmış ve süreç içerisinde üst toprağın kaybı ve beraberinde doğal bitki örtüsünün de kaybı ile vejetasyon yapısı bozulmuş, böylelikle alanın doğal orman olma niteliğini kaybetmesinin başlamasına neden olmuştur.” şeklinde konuştu.

EKOLOJİK DENGE BOZULACAK

Kesin Korunacak Hassas Alanlar’ın bütüncül olarak değerlendirilmesi zorunluluğuna vurgu yapan Yerlikaya, “Bu bütüncüllüğün bozulması halinde alanda yapılaşma ve parçalı büyümeyi özendirecek bir durum oluşur ve bu sit alanı içerisinde yapılaşma baskısını arttırır. Bu durumun sonucu olarak ekolojik dengenin bozulması kaçınılmaz olur. Alanda ekolojik dengenin bozulmasına göz yummak, biyolojik çeşitlilik ve doğal yapının sürdürülebilirliğini kaybolmaya yüz tutmuş ekosistemlerin korunmasını, çevresel bütünlüğü bozacaktır. Bu durumda yakın çevresinde yer alan orman alanı özellikli alanların maki formasyon sahasının tamamının, biyolojik yaşamın temeli olan karbondioksit değişim kapasitesinin yanında, bitki-su-toprak-erozyon ilişkilerinin dengesinin bozulmaya başlayacağı görülecektir.” ifadelerini kullandı. Yerlikaya, bölgede ekolojik açıdan önemli yoğunlukta olan Akdeniz ikliminin klimaks bitki türlerinden Kızılçam orman formasyonu ve bozulma sonrası vejetasyon tiplerinden maki vejetasyonunun zarar göreceğini ve buna bağlı olarak da alanın faunasının olumsuz yönde etkileneceğini sözlerine ekledi.

Özay Yerlikaya, doğaya bu tür müdahalelerle, bireysel kazançları kendisine hak görenlerin, insan eliyle yapılan bu zararların sonucunda kentte yaşanılan ve yaşanılacak olan tüm doğal afet ve etkilenmelerinde sorumlu olduğunu da vurguladı.

DOĞAYI KATLEDEN KAÇAK YAPI

Söz konusu alanı mülkiyet hakkı kapsamında da değerlendiren Yerlikaya , “Burada önemli olan mülkiyetin kime ait olduğunun ötesinde çocuklarımıza doğaya, insana ve yaşadığı çevreye karşı adil olması gerektiğini öğretmesi gereken bir eğitim kurumunun, bu şekilde doğayı katleden kaçak bir binada bunu nasıl yapacağıdır. Ayrıca bu eğitim kurumunda çocuklarını okutacak her duyarlı bireyin bunu sorgulaması gerekmektedir.” dedi.

Editör: Haber Merkezi