ASYA YAŞARİKİZ / İZ GAZETE - Tabip Odası Çevre Komisyonu Başkanı Dr. Ahmet Soysal ile İzmir’in temel çevre sorunlarını ele aldık. İzmir’in en temel sorununun Aliağa kaynaklı olduğunu söyleyen Soysal, 1960 yıllarda sanayi bölgesi ilan edilen ilçenin artık tartışmaya açılmasının zamanı geldiğini düşünüyor.

Efemçukuru, Kozak Yaylası, Harmandalı, Aliağa… İzmir’in en temel çevre sorunu nedir?

Aliağa kaynaklı sorunlar İzmir’in en büyük sıkıntısı. Aliağa 1960’lı yıllarda sanayi bölgesi ilan edildiğinde çevre sorunları böyle konuşulmuyor, o bölgeye istihdam gözüyle bakılıyordu. Ama Petro kimya tesisleri, arkasından çelik haddahaneleri, demir söküm tesisleri, kömürlü termik santraller ile Aliağa bugünkü haline geldi. Aliağa’nın sanayi bölgesi seçilmesinin nedeni Nemrut Körfezi’nin tüm Ege boyunca tek doğal derin su limanı olması. Aliağa aslında çok güzel bir yer ve bir turizm merkezi olarak kullanılsa Bodrum’un önüne geçebilir. Çünkü hemen yakınında Kyme ve Bergama gibi Antik Kentler var.

1960’ların başında 3 bin nüfuslu bir balıkçı kasabası iken kanser saçan bir ilçeye dönüşen Aliağa’nın yarattığı kirlilik İzmir’i nasıl etkiliyor?

Yaz kış sabahları Karşıyaka’nın üstünde gördüğünüz hava kirliliğinin en temel nedeni Aliağa’dır. Bu bölgedeki rüzgar akımı, kuzey güney aksına doğru eser. Aliağa’nın üzerindeki hava kirliliği Menemen Ovası’na ve İzmir’in üzerine doğru taşınıyor. Bu 1980’li yıllarda Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Çevre Mühendisliği Fakültesi’nin araştırmasında ortaya çıktı. O günden bu güne hiçbir önlem alınmadı. Aliağa’nın havası, suyu, toprağı alıcı ortam olarak kirlilik kapasitesini doldurmuş bir noktadadır. Bundan sonra buraya herhangi bir sanayi yatırımı yapılması doğru olmayacaktır deniliyor o çalışmada. Fakat bu çalışmaya rağmen 1 tane petro kimya tesisi, 2-3 tane de termik santral eklendi. Aliağa’ya. Bugün İzmir’in en temel sorununun merkezi Aliağa’dır.

Örneğin Horozgediği Köyü kanser köy olarak anılıyor

Horozgediği Köyü tamamen boşaldı. Bozköy’deki hava, toprak kirliliği ve kaosu düşünün. Aliağa’nın köylerini dolaşın. Genç nüfus yok çünkü sanayinin yarattığı hava kirliliği ve asit yağmurları nedeniyle tarımsal üretim düştü. Üretim düştüğü için genç nüfus Aliağa’ya inip sanayide sigorta ve emeklilik hakkı için çalışmaya başladı. Sonunda da birçoğu sağlıklarını yitirdi.

Aliağa’da neredeyse 2 ayda bir denize petrol sızıyor

Bizden başka Çin ve Bangladeş’te olan gemi söküm tesisinden çıkan asbestlere ne olduğunu kimse bilmiyor. Petrol sızıntıları var. Gemi söküm tesislerine hurda gemisi gönderen, içine her türlü madeni yağı doldurarak gönderiyor. Bu bölge çok sorunlu ve Aliağa tartışılmaya açılmalı. Maliyet unsurları nedeniyle çalıştırılmayan arıtma tesisleri var. Böyle bir yere en masum tesisi bile kurmanız ağzına kadar su dolu bir bardağa su ilave etmeniz gibi oluyor. Aliağa’da ciddi bir sağlık sorunu var.

‘KOLAYCILIĞA SAPMAMALI’

Yerel yönetimler halk sağlığını etkileyen bu tip olaylarda taraf olamaz mı?

Yerel yönetimler bir şehrin annesi babasıdır. O nedenle de kent insanını bu tip konularda bilgilendirme açısından, önemli bir rol ve siyasi baskı aracı olabilirler. Mesela, 1989’da yerel yönetimlerin bu konularda bir yetkisi olmazken, o dönemde yerel yönetimlerin çağrısıyla insanlar İzmir’den Gencelli’ye yürüdü. Sonuçta da Gencelli’deki termik santral projesinden vazgeçildi. Yerel yönetimler de “Benim bu konuda yetkim yok. Bir derdiniz varsa bunu Ankara ile paylaşın” kolaycılığına sapmamalı. Biz bu kentte yaşıyorsak ve bu kentin yerel yöneticilerini, belediye başkanlarını seçtiysek, o belediye başkanının kentin her türlü sorununa İzmir Tabip Odası’nın sahip çıktığı gibi sahip çıkmasını beklemek en temel hakkımızdır.

1989’da ne olmuştu?

1989’da Yüksel Çakmur Belediye Başkanıydı ve ilçe belediye başkanlarına çağrı yapmıştı. Yüz binleri aşkın yurttaş İzmir’de yürüdü. Gencelli’de kurulmak istenen termik santral projesinde firma vazgeçerek bölgeden çekildi. Yerel yönetimlerin ‘yetkisiziz’ deme lüksü yok. İzmir’de yaşayan her insanın sağlığından ve esenliğinden sorumludur yerel yönetimler. Kendisi de örnek davranmalıdır ve yaptığı her şey için gerekli olsun veya olmasın ÇED raporu almalıdır. Yani çuvaldızı önce kendine batırmalıdır.

Harmandalı Düzenli Atık Depolama Tesisi gibi mi?

Orada Çevresel Etki Değerlendirme ve Sağlık Etki Değerlendirme çalışması yapılmasını istiyoruz. Çevresel Etki Değerlendirmeden muaf olan iş kolları var. Büyükşehir bu muhafiyet sınırının içinde olduğunu söyleyerek bu çalışmaları yapmıyor. Her bölgenin kendine has özellikleri vardır. Bu yüzden o bölgede yapılacak her şey bütüncül olarak ele alınmalı ve Çevresel Etki Değerlendirme çalışması yapılmalı.

ÇÖPLER AYRIŞTIRILMALI

İzmir’in çöp sorunu nasıl çözülür peki?

Çöp sorunu ilginç bir sorun. Katı atıklara genel olarak bakınca kentsel atıklar bunun içinde yüzde 3-5 pay alır. Kentlerde insanlar dar alanlarda yoğun oturdukları için, hepimiz sonunu düşünmeden tüketim toplumunun özellikleri içinde çöplerin kaldırılmasını istiyoruz ama sonunu düşünmüyoruz. Gelişmiş ülkelerde, ayrıştırma var. Ayrıştırma evde, çöpün kaynağında yapılır. Bunu yapmıyorsanız ekonomik olarak hiçbir değeri yoktur. Karton, teneke, cam çöpün kaynağında ayrılmalı. Almanya, Japonya %60 oranında ayrıştırma sağlıyor. Çünkü insanları eğitmişler ve çöpleri insanların evinin kapısından alıyorlar. Bu çözümler üretilmedikten sonra, bu gibi tesislerde İzmir’de katı atık sorununu bitiremezsiniz. Belediye çöp sorununu çözmek istiyorsa ayrıştırılmış çöpleri her apartmandan zimmetli olarak almalı. Örneğin Güzelbahçe’de bu iş iyi yapılıyor. Cumartesi sabahı geri dönüştürülebilir atık toplayıcılar gelip kapımdan çöpümü alıyor. Cumartesiye kadar evimde ayrıştırıp topluyorum. 1 haftada topladığım ayrıştırılmış çöpü, cumartesi elimle teslim ediyorum. Bir yerden başlamak lazım buna.

Bir ara Yamanlar’da bir atık tesis kurulması konuşuluyordu

Yamanlar’da atık tesisi kurulmak isteniyor. Ayrıştırma tesisi olacağını, depolama yapılmayacağını söylüyorlar. En iyi şekilde ayrıştırsanız da geri kalan çöpü gömecek ya da yakacaksınız. Gömeceğiniz yer de Yamanlar suyunun çıktığı yer. İzmir’de en son atık yapacağınız yer.

Peki İzmir’de suyun çıkmadığı, toprağın kil yapıda olduğu bir yer yok mu?

Belediye uzak mesafelere atık taşımak istemiyor. Transfer istasyonları, uzak mesafeler, iş gücü, çalışanlar derken maliyet unsurları büyüyor. Kentli insanın bunları düşünmesi lazım. Biyogaz tesisi kurunca tüm sorunlar çözülmeyecek. Sorun bitmeyecek.

Bir de Efemçukuru var. Efemçukuru Altın Madeni yüzünden gündeme alınamayan Çamlı Barajı var. Sivil Toplum madenle mahkemelik oldu, İzmir Büyükşehir Belediyesi ise sessiz. Nasıl değerlendiriyorsunuz?

Eskişehir Belediyesi Murat Dağı’ndaki altın madeni için açılan ÇED iptal davasına müdahil oldu. İzmir’de de Efemçukuru olayı var. Efemçukuru’nun kapasite genişletme davası var. İzmir Büyükşehir Belediyesi bir şey söylemiyor. İZSU utangaç bir müdahillik yapıyor ama çok da öne çıkmıyor. İZSU kendi dava açmıyor, Büyükşehir Belediyesi ise hiç ses çıkarmıyor, böyle bir sorun yokmuş gibi yapıyor.

İzmir su fakiri bir kent. Kişi başı su üretim kapasitesi bin metreküpün altında. İzmir’in mevcut kaynakları dışında alternatif tek kaynağı Çamlı Barajı. Efemçukuru’nu genişlettikleri için Çamlı Barajı yaptırılmıyor. Büyükşehir Belediyesi buna sesini çıkarmıyor. Gördes’ten İzmir’e su taşıyorlar ve bu maliyetli bir şey. Maliyetini ise İzmirliye ödetiyorlar.

Başladı mı oradan su alımı?

Hayır çünkü orası su tutamıyor. Çevre örgütleri o bölgenin yapısı nedeniyle su tutamayacağını söyledi. Bilim insanlarını dinlemeyip yaptılar fakat su tutmadı. Barajı boşaltıp, beton döküp havuz yaptılar barajı. Bütün bunların maliyeti bize yansıyor. Büyükşehir’in ne düşündüğünü merak ediyorum. Tabip Odası Çevre Komisyonu Başkanı olarak değil bir İzmirli yurttaş olarak merak ediyorum.

Editör: Haber Merkezi