ASYA YAŞARİKİZ / İZ GAZETE - Sıfır Gelecek İzmir, iklim krizi için yerelde mücadele eden bir sivil toplum örgütü. İklim krizinin varoluşsal bir kriz olduğunu söyleyen aktivistler ekolojik bir kriz yaşandığını ve kaybedecek vakit olmadığını her fırsatta duyuruyor. Bu kapsamda Küresel İklim Grevi’nin İzmir ayağını gerçekleştiren Sıfır Gelecek aktivistlerinden Farkında Mısınız İklim Değişiyor Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Ersin Damarsardı ile yerelde ilkim kriziyle mücadeleyi ve dünyadaki iklim grevlerini konuştuk.

20 Eylül'de İzmir'de düzenlediğiniz Küresel İklim Grevi beklentilerinizi karşıladı mı, istediğiniz desteği aldınız mı?

20 Eylül’de iyi bir başlangıç gerçekleştirdiğimizi düşünüyoruz. Amacımızı gerçekleştirmek için küçük ancak başlangıç için beklentilerimizin üzerinde bir katılımla gerçekleşti 20 Eylül etkinlikleri. Çok farklı kurumlardan katılımlar oldu. Epeyce bireysel katılım da vardı. Belediyelerin de desteği oldu. Özellikle konser alanın tahsis edilmesi, düzenlenmesi anlamında. Ancak bireysel aktivizm olmasaydı altından kalkılamayacak bir iş gerçekleştirildi. Etkinliğin uluslararası çağrı yapılan bir günde gerçekleştirilmiş olması da başarılı olmasında etkili oldu elbette.

6 Aralık'ta planladığınız eylemde amacınız ne olacak?

Şimdi iklim krizi konusunda farkındalığı arttırmaya çalışıyoruz. 29 Kasım’da Gelecek için Cumalar (Fridays for Future _FFF) hareketinin çağrısı var. FFF bu çağrıya paralel 29 Kasım’da bir etkinlik gerçekleştirecek. Sıfır Gelecek olarak bizden talep ettikleri desteği onlara sağlayacağız. Biz de 6 Aralık’ta bir etkinlik düşünüyoruz. 6 Aralık’ın seçilmesinin sebebi 2-13 Aralık tarihleri arasında 25’inci Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Taraflar Konferansı (COP25)’nın toplanacağı tarihler arasındaki bir Cuma olması. Amacımız tüm dünyada iklim krizini durdurmak için acil adımlar atılmasının sağlanması. Uluslararası kuruluşların açıkladığına göre iklim krizinin geri döndürülemez bir hale gelmesini engellemek için 11 yılımız kaldı. 11 yılda çok büyük dönüşümler gerçekleştirilmesi gerekiyor. Fosil yakıt kullanımından tamamen vazgeçmek tüm dünyada radikal adımlar atılmasını gerekli kılıyor. Kömür, petrol, doğal gaz, kaya gazı ve benzerlerinin çıkarılması, işlenmesi, kullanılması faaliyetlerin durdurulması, yerine alternatif enerji kaynaklarının geçirilmesi gerekiyor. Bu gerçekten radikal bir dönüşüm. Bu sektörlerde milyonlarca işçi çalışıyor. Bu insanların işsiz kalmaması için adil bir geçişin uygulanması çok önemli. Sonuçta bu sektörlerde çalışan insanlar mecburiyetten bu işlerde çalışıyorlar ve hayatlarını bir şekilde devam ettirebilmeleri için işe ihtiyaçları var. İklim için yapılacak dönüşüm projelerindeki yeni iş yerlerinde istihdam edilmeleri iklim krizini durdurma konusunda kritik bir aşama. Aksi takdirde çok büyük mağduriyetler ortaya çıkacaktır.

İzmir'de krizle mücadele ediliyor mu, belediyelerden destek alabiliyor musunuz?

Bugüne kadar uluslararası alanda birçok karar alındı. Anlaşmalar yapıldı. Ancak bunlara uyum konusunda gerekli adımlar atılmıyor. Avrupa karbon salımını azaltıyormuş gibi duruyor ancak bunu karbon salan sanayilerini başka ülkelere kaydırarak yaptıklarına tanık oluyoruz. Maalesef ki bu ülkelerden biri de Türkiye. Türkiye bu kârlı yatırımlara gönüllü olarak talip. Bunların olmasına izin vermemeliyiz. Türkiye en fazla karbon salan ülkelerden biri olmasa da oransal olarak karbon salımını en fazla arttıran ülke konumunda. Ve iklimin buna tahammülü yok.

Yerelde iklim kriziyle mücadelede neler yapılabilir, talepleriniz neler?

Bizim öncelikli talebimiz iklim acil durumu ilan edilmesi. Belediyelerden de talebimiz bu oldu. Acil durum ilan edilmesi bu işle öncelikli olarak ilgilenecekleri anlamına geliyor. Her belediye kendi görev tanımına göre atacakları adımları netleştirmek zorunda. Kentler karbon salımının çok yüksek düzeyde gerçekleştiği yerler. Ulaşım, ısınma, soğutma, aydınlatma gibi bir dizi konuda adım atılması gerekiyor. İBB’nin İklim Kriziyle Mücadele Dairesi olduğunu biliyoruz. Kendileriyle bir görüşmemiz de oldu. Oldukça olumlu bir görüşmeydi. Kendilerinin gerekli adımları attıklarını söylediler. Acil durum ilan etmeseler bile acil durum ilan etmişçesine çalıştıklarını da belirttiler. Öyle olduğunu umuyoruz. Ancak şu ana kadar atılan adımlar umudumuzu kırmıyor da değil. Tüm dünyada iklim kriziyle mücadelenin bir parçası olarak ulaşım fiyatları düşürülmeye çalışılırken, hatta bazı yerlerde ücretsiz hale getirilirken İzmir’de ulaşıma zam yapıldı. Kent merkezine giren toplu ulaşım araçlarının sayısı azaltılırken, bireysel ulaşım araçlarına hiçbir kısıtlama getirilmedi. Dünyada başka bir örneği var mı bilemiyorum. Aktarmalı sistem sebebiyle toplu ulaşımda kaybedilen süre önemli ölçüde arttı. Bu da insanları daha fazla bireysel ulaşım yöntemleri kullanmaya itiyor. Sadece ulaşım değil kentin gerçek bir dönüşüme ihtiyacı var. Rant için değil, iklim için bir dönüşüme... Belediyelerin bu dönüşümde kendi üzerine düşeni yapmaları için bir çaba içinde olmalarını umuyoruz. Biz de bu konuda elimizden geleni yapacağız.

Dünyadaki Extinction Rebellion (Yok oluş İsyanı) eylemlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dünyadaki Extinction Rebellion eylemlerini oldukça başarılı buluyorum. Her kesimden insanı içeriyor, çok renkli ve kararlı. İngiltere’de parlamentoya acil durum ilan ettirmeyi başardılar. Ama bu mücadeleyi kazanmak için daha fazlasına ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Sendikaları, çalışanları bu mücadelenin aktif birer parçası haline getiremedikçe çabalarımız eksik kalacaktır.

Gerek FFF’in çağrıcısı Greta Thunberg’e gerekse de Yok oluş isyanı hareketine taleplerinde esnek olmadıkları, çok radikal oldukları gibi gerekçelerle gelen eleştiriler var. Ben onların ve tabii ki bizlerin hayatlarımızı, çocuklarımızın hayatlarını koruduğumuz için meşru müdafaa yaptığımızı düşünüyorum. Meşru müdafaa yapan insanları radikallikle suçlayamazsınız.

Buradan baktığımızda çok açık ki ya sıfır karbonlu bir geleceğimiz olacak, ya da bir geleceğimiz olmayacak.

Editör: Haber Merkezi