Gizem TABAN/İZ GAZETE- Çağın en büyük evrensel sorunlarından biri olan iklim değişikliği, gün geçtikçe etkilerini daha da hissettiriyor. Türkiye’nin de iklim değişikliğinin getirdiği; aşırı veya düzensiz yağışlar, sıcaklık artışları, yağışların azalması, kuraklık, sel, şiddetli fırtına gibi olumsuzluklardan etkilenmesi bekleniyor. İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi Toprak İlmi ve Ekoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay, iklim değişikliğinde Türkiye için ‘çok kötü’ ve ‘kötünün iyisi’ olmak üzere 2 farklı senaryo öngörüldüğünü belirtirken, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin en çok hissedileceği kentlerden birinin de İzmir olduğunu söyledi. Prof. Dr. Tolunay, iklim değişikliğinin etkilerini Türkiye açısından değerlendirirken İzmir için de kritik olasılıkları anlattı. 


‘TÜRKİYE İÇİN 2 FARKLI SENARYO’
İklim değişikliğinin etkilerine bağlı olarak Türkiye için 2 farklı senaryo öngörüldüğünü belirten Prof. Dr. Doğanay Tolunay, “Burada bir, çok kötü senaryo var, bir de kötünün iyisi dediğimiz senaryo var. Çok kötü senaryoya göre; Türkiye’de 2060-2070’li yıllarda ortalama sıcaklıkların 3-4 derece civarında, 100 yıl sonunda ise 5-6 derece civarında artacağı öngörülüyor. Kötünün iyisi senaryoya göre ise; 2060-2070’lerde 2 derece civarında, 100 yıl sonunda da 3 derece civarında bir sıcaklık artışı olabilir. Şu anda dünyanın ve Türkiye’nin gidişatına bakarsak kötü senaryo yolunda ilerlediğimiz söylenebilir. Çünkü şu an 2020 yılı sıcaklık artışlarına baktığımızda Türkiye’de uzun yıllar ortalamasından 1 buçuk santigrat derece daha sıcak olduğunu görüyoruz. Sıcaklık artışlarına ek olarak ülke genelinde yağışlarda da dalgalanmalar görülüyor. İklim senaryolarına göre bazı yıllar daha yağışlı bazı yıllar daha kurak görülüyor. Ancak kötü senaryoya göre 100 yıl sonuna doğru yıllık yağışlarda toplam yüzde 15-20 civarında azalma olabilir. Daha kötüsü ise; yağışların yıl içindeki dağılımları değişebilir. Örneğin; ilkbahar-yaz ayları daha kurak geçebilir, yağışlar yıl içinde ağırlıklı olarak kış aylarında toplanabilir. Bu şekilde gerçekleşirse tarım gibi yağışa bağlı bazı sektörlerde yaz kuraklığının sonuçlarıyla karşılaşabiliriz. Kötünün iyisi senaryoda da yağışlarda azalma bekleniyor ancak yağışların yüzde 10’lar civarında olacağı tahmin ediliyor. 2020 yılında da yağışlar uzun yıllar ortalamasından yüzde 13 civarında azaldı.  En kötü senaryoda 2020 yılından çok daha şiddetli kuraklıklar yaşanması bekleniyor. Yağışların azalması ve yağış düzeninin değişmesi, sıcaklık artışına bağlı olarak buharlaşmanın artması sonucunda yoğun kuraklıklar yaşanabilir. Kuraklığın artması ve yağışın azalmasına bağlı olarak özellikle yaz aylarında büyük orman yangınları ile karşılaşabiliriz. Zaman zaman şiddetli dolu yağışları olabilir. Şiddetli sağanak yağışların artması öngörülüyor. Buna bağlı olarak da seller ve taşkınlarla karşılaşabiliriz. Kıyı bölgelerinde karalar ve denizler arasındaki ısınma farkları nedeniyle fırtınalarda artışlar bekleniyor. Çok şiddetli fırtınalar olabilir. Fırtınanın taşıdığı su kütleleri, denizden karaya doğru esen rüzgarlar nedeniyle sahil kentlerinde su baskınlarına neden olabilir. Denize kıyısı olan kentlerde deniz seviyelerindeki artış nedeniyle su altında kalma riski olabilir. Türkiye’de daha şimdiden deniz suyu seviyelerinde 20 santimetreye yakın artış olduğu biliniyor. Kötü senaryoya göre; 100 yıl sonunda da bunun 60-70 santimetrelere ulaşması olasılığı bulunuyor” açıklamalarında bulundu. 

 

‘EN ÇOK ETKİLENECEK KENTLERDEN BİRİ’
İzmir’in iklim değişikliğine bağlı olarak Türkiye’yi bekleyen tüm olumsuzluklardan en çok etkilenecek kentlerden biri olduğunu söyleyen Prof. Dr. Tolunay, “Ege Bölgesi ve Akdeniz Bölgesi’nde yağışların düzensizleşmesi nedeniyle kuraklık, aşırı sıcaklık artışları yaşanabilir. Hatta yaz aylarında kent içinde çok fazla hissedilen sıcak hava dalgaları sonucunda özellikle çocuklar ve yaş almış kesimlerde çeşitli rahatsızlıkların artmasıyla karşılaşılabilir. İzmir, sürekli büyüyen bir kent olduğu için gelecekte yaşanacak kuraklıklarla birlikte içme-kullanma suyu temininde sorunlar yaşanabilir. Sıcaklıkların ve kuraklığın artmasıyla birlikte İzmir’de gelecekte orman yangınları çok sık yaşanabilir. Kıyı kenti olduğu için deniz seviyesinin yükselmesine bağlı bazı bölgeler, özellikle Çiğli ve Mavişehir arasında Gediz Nehri Havzası’nda Kuş Cenneti’nin bulunduğu bölge sular altında kalabilir. Eğer deniz seviyeleri 1 metre yükselirse bu bölge çok ciddi risk altında. Özellikle İzmir içindeki dere yataklarının çevresine olan yapılaşmalarda ve denize yakın düz alanlarda şiddetli sağanaklar nedeniyle seller yoğun olarak yaşanabilir. İmbat rüzgarlarının daha fazla şiddetlenmesiyle kıyılardaki binalarda hasarlar, ağaç devrilmeleri gibi olaylar yaşanabilir. Bunların yanı sıra Alaçatı’da yaşanan fırtına olayı gibi benzer olayların gelecekte daha sık yaşanacağı da öngörülüyor” diye konuştu. 

 

‘ÇOK DAHA YOĞUN HİSSEDİLEBİLİR’
Özellikle büyükşehirlerde iklim değişikliğinin etkilerinin daha yoğun hissedildiğini dile getiren Prof. Dr. Tolunay, “İklim değişikliğinin etkileri, özellikle İzmir İstanbul Ankara gibi kentlerde çok daha fazla hissediliyor. Çünkü kentlerde dere yataklarına yapılan yapılaşmalar ve toprak yüzeylerin betonla kaplanması sonucu toprağa sızan su miktarının azalması gibi nedenler iklim değişikliğinin etkilerini artırıyor. Yani, bazı kentlerin iklim değişikliğinden etkilenmesinin nedeni sadece sıcaklıkların ya da yağışların artışı değil. Kentin şehirleşme politikaları, beton yüzeylerin artması, dere yataklarının yapılaşması, kent içindeki yeşil alanların yetersizliği gibi etkenlerden dolayı da iklim değişikliğinin olumsuz etkileri çok daha yoğun hissedilebilir” dedi.

Editör: Haber Merkezi