ASYA YAŞARİKİZ / İZ GAZETE - Kent suçlarını ele aldığımız Kent Suçları Yazı Dizisi’nin bugünkü konusu Karşıyaka, Bostanlı Mavişehir Toplu Konutları. TOKİ’nin toplu konut projelerinin yer aldığı bölge birçok açıdan kent suçu teşkil ediyor. Mavişehir bölgesi 1980’lerin sonu ve 1990’ların başında Emlak Bankası tarafından toplu konut alanı olarak planlanmış ve uygulaması büyük oranda 2000lerin başında tamamlanmış bir bölge.

İzmir Şehir Plancıları Odası’nın TOKİ planlarına itiraz ettiği dava hala sürüyor. 2012 yılında bölgenin toplu konut alanı ilan edilmesiyle birlikte Şehir Plancıları Odası planları değerlendirmeye alıp davaya konu etti. Toplu konut ilanının sorgulanması gerektiğini söyleyen İzmir Şehir Plancıları Odası Yönetim Kurulu Üyesi Zafer Mutluer, kendileri dışında yurttaşların da planlara dava açtığını sözlerine ekledi.

TOKİ KİME TOKİ?

TOKİ’nin mevzuata uymadığını ifade eden Mutluer, bölgede nüfus planlaması yapılmadığı, jeolojik etüt raporunun dikkate alınmadığı, planın niteliğinde toplu konutun amaçlanmadığı, uluslar arası sözleşmelere aykırı olduğu, bilirkişi raporunda yaşanan sorunlar ve altyapı nedeniyle projenin kent suçu barındırdığına dikkat çekti.

Düşük gelir grubuna hitap eden TOKİ’nin söz konusu bölgede farklı işlevler üstlendiğini söyleyen Mutluer “Mavişehir bölgesinde toplu konut ilanında zemin yapısı nedeniyle buradaki yüksek maliyetler ve aslında taşıdığı risk nedeniyle buralar toplu konut olamaz. Oradaki yapı maliyetleri düşünüldüğünde de orada üretilen konutların ucuza satılamayacağı bilinen bir gerçek. Mavişehir bölgesinde yaşamını sürdüren insanların sosyo ekonomik durumu TOKİ’nin düşük gelir grubuna hitap etmiyor. Esas mesela bu. O bölgede belli bir rant var ve kurumlar nezdinde bir geri adım atılmıyor.” sözleriyle TOKİ’nin yetki sınırını aştığına vurgu yaptı.

Mevcut 4600 konuta ek olarak bin konutluk ek bir alan daha eklenecek bölge, Gediz Deltası’nda bulunması nedeniyle de uluslar arası bir anlaşma olan RAMSAR alanının da içerisinde.

2012 yılında ilan edilen planların sıkıntılı olduğunu söyleyen Mutluer, bölgede ne kadar bir nüfusun yaşayacağının belirsizliğine dikkat çekti ve “Orada sosyal donatı ihtiyacının ne olacağı belirsiz bırakılmış. Aynı zamanda orada yoğunluk arttırıcı bir plan notu var. Ayrıcalıklı bir hak imarı tarifleniyor.” dedi.

ZEMİN ETÜTLERİ

Bölgenin jeolojik jeoteknik etüt raporlarına da değinen Mutluer, söz konusu raporlarda bölgenin sıvılaşma riski taşıdığına dikkat çekildiğini söyledi. “Raporlarda zeminde 25- 35 metre derinliğe kadar taşıyıcı bir yapının bulunmadığı belirtilmiş. Bu, bu yıl içerisinde yaşanan depremlerle de ele alınması gereken bir konu. Böyle bir alan neden toplu konut olarak tercih ediliyor? Bu açıdan da değerlendirilmeli.” diyen Mutluer, bu tür zeminlerde yapı yapmanın maliyetinin ciddi olduğu belirtti.

Konut fiyatları arttıkça bundan yararlanan kesimin değiştiğinin altını çizen Mutluer şöyle konuştu; “bu planın niteliğinin toplu konut üretme amaçlı olmadığı ortada. En büyük sorunsa bu bölgenin Gediz Deltası’na komşu olması. İzmir’in gözü gibi bakması gereken bir alan sadece İzmir için değil bu ülke için de değil dünya nezdinde önemi olan alanlardan biri. Uluslar arası sözleşmelerle de kısıtlayıcı kararlar var bu bölge için. Uluslar arası sözleşmeler de dikkat alınmıyor bu anlamda. Bu planlama alanı Gediz Deltası Ramsar Alanı Ekolojik Etkilenme Bölgesi içerisinde yer alıyor. Ama plan kararlarında bu hiç gözetilmiyor. O bölgede hiçbir yapılaşma yokken yeni bir yapılaşma gündeme getiriliyor.”

GEVŞEK YAPILI BÖLGE

İzmir Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Alim Murathan ise bölgenin deprem açısından risk faktörünün büyük olduğunun altını çizdi. Mavişehir’in olduğu bölgenin Gediz Nehri’nin denize boşaldığı bölge olduğunu hatırlatan Murathan, konut alanlarının olduğu bölgenin son derece gevşek olduğuna dikkat çekti. Bölgenin gevşek yapısının bilimsel çalışmalarla kanıtlandığını söyleyen Murathan, bu tür zeminlerde yüksek yapılaşmaya izin verilmesinin İzmir gibi 7 büyüklüğünde deprem üreten faylara sahip bir kentte olmasının sakıncalı olduğunu sözlerine ekledi.

KAZIK SİSTEMİ İŞE YARAR MI?

Yüksek yapılar için kazık sistemi yapılmasının deprem karşısında hiçbir yararı olmayacağının altını çizen Murathan şu sözlerle yetkilileri uyardı; “Bölgenin kazık sistemleri yapılarak depreme güvenli hale getirildiği söyleniyor. Biz bunun doğru olmadığını düşünüyoruz. Kazık sistemi yapılıyor ancak bu bölge bir delta ortamı olduğu için zeminde sıvılaşma çok yüksek ve böyle alüvyon düzlüklü ortamda bir depremde denize akmalar olacak. Bu akmadan kastımız denize kayma. Bunu hiçbir kazık, hiçbir mühendislik çalışması önleyemez.” Mutluer 1999 Kocaeli Depremi’ni hatırlatarak denize yakın kıyı bölgelerinde yer alan konutların denize akarak suya gömüldüğüne dikkat çekti.

“Dolayısıyla biz, bu bölgelerde yüksek yapılar olmaması gerektiğini, yüksek yapıların son derece yanlış bir politika olduğunu düşünüyoruz. Çünkü bu bölge deprem açısından çok riskli. Bölgede gerekli mühendislik önlemleri ile az katlı binaların yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Bayraklı bölgesindeki yüksek yapılaşmalar için de aynı şeyi söylüyoruz.” diyen Murathan, denizle bağlantılı gevşek zeminlerin depremde çok riskli olacağını vurguladı.

Mimarlar Odası İzmir Şube Başkanı Halil İbrahim Alpaslan ise 1999 Depremi’ni hatırlatarak “1999 depremi sonrasında İmar Mevzuatı’nda yapılan değişiklikler kapsamında henüz yapılaşması tamamlanmamış bölgeleri içeren kısmında daha afet duyarlı planlar yapılması gerekirken, aksine 2010’larda yeni yapılan imar planları ve plan değişiklikleri ile sürekli olarak yoğunluklar ve yapı yükseklikleri artırılmıştır.” sözleriyle şehircilik ilkelerine uyulmadığını söyledi.

Bölgenin plan değişikliklerinin kent suçu teşkil ettiğini söyleyen Alpaslan sözlerini “Mavişehirde TOKİ tarafından imar planı değişiklikleri yoluyla yapı yoğunluklarının ve yapı yüksekliklerinin artırılması örneğin planda 2 katlı olan bazı imar adalarının 30 kata çıkarılması, yeşil alanların azaltılması, kamuya ait eğitim ve sağlık tesisi alanlarının özel eğitim ve özel sağlık tesisi alanına dönüştürülmesi, bu yoğunluk artışları ile bölgenin teknik ve sosyal altyapısının yetersiz hale getirilmesi şehircilik bilimine planlama ilkelerine ve kamu yararına uygun olmayan gelişmelerdir.” ifadeleriyle sonlandırdı.

Editör: Haber Merkezi