ŞERMİN ÇOLAK - ‘Denizlerin akciğeri’ olarak bilinen ve Deniz Patlıcanı ya da Deniz Hıyarı olarak isimlendirilen canlının, özellikle Uzakdoğu ülkelerine ihracat edilmesi amacıyla toplandığı ve buna bağlı olarak da denizlerdeki kirliliğin arttığı iddiasını MM Sea Food işletmesinin Genel Müdürü ve Gıda Mühendisi Hakan Gürtekin ile konuştuk. Gürtekin, Deniz Patlıcanı’nın avlanma biçimini, kullanım amaçlarını ve toplanmasının doğaya zarar verip vermediğini İz Dergi’ye anlattı. “Müsilajın bizim Deniz Patlıcanı’nı toplamamızla bir ilgisi yok ama bu müsilaj bizim denizlerimizde!” diyen Gürtekin, konuyla ilgili yapılacak her türlü çalışmaya katılmak için hazır olduklarını da ifade etti.


İZ DERGİ'NİN TAMAMINA ULAŞMAK İÇİN LÜTFEN DOSYA LİNKİNE TIKLAYIN

izdergi-temmuz2021-int.pdf


İlk olarak işletmenizin kuruluş sürecini anlatır mısınız?

1990 yılından bu yana su ürünleri sektörünün içindeyiz. Fabrikamız 3 yıl önce Torbalı Yazıbaşı’nda kuruldu. Karadeniz’de bize bağlı çalışan dalgıçlar vardı, yazın deniz salyangozu avlıyorlardı, kışın ise boşta kalıyorlardı. Kışın boşta kalmasınlar diye Ege Bölgesi’nde çıkan Deniz Patlıcanlarının avlamalarına olanak sağlamak amacıyla fabrikamızı kurduk. Fabrikamızda toplam 170 kişi çalışıyor, 150’ye yakın kadın çalışanımız var. Kadın istihdamına da çok önem veriyoruz. Ayrıca eğitimler düzenleyip yeni personeller de kazandırmaya çalışıyoruz işletmemize.

DAMAĞIMIZA UYMUYOR!’

Deniz Patlıcanı nedir, hangi alanlarda kullanılıyor?

Deniz Patlıcanı’nın bir kısmı ilaç sektöründe kullanılıyor. Elde edilen ürünler; zayıflık, iktidarsızlık, yaşlılık belirtileri gibi rahatsızlıklara da iyi geliyor. Protein olarak ve kollajen bakımından zengin bir gıda. Cildi gençleştirdiği, kanser hücrelerinin oluşumuna engel olduğu konusunda birtakım çalışmalar mevcut. Dikenli bir su ürünü aslında. Ancak bizim damak zevkimize de pek uymuyor.

‘MÜSİLAJ SORUNU YOK’

Deniz Patlıcanlarının toplanmasının doğaya zarar verdiği hatta son zamanlarda gündemden düşmeyen müsilaj sorununa yol açtığı iddia ediliyor. Bu konuda neler söylersiniz?

Tabii ki doğada her canlının bir görevi var. Zararlı gördüğünüz canlıların bile soyunu tüketirseniz ekolojik dengeyi bozar. Her türlü avcılık yapılabilir ama önemli olan bunun kontrollü bir şekilde yapılması.

Deniz Patlıcanı, müsilajın yoğun olduğu bölgelerde avcılığı yapılan bir ürün değil zaten. O bölgelerde de var ama bunun bir ekonomik değeri, bir ihracat değeri yok. Biz müşterimize oradan çıkan bir Deniz Patlıcanı’nı göstersek almak istemez. Deniz Patlıcanının avlandığı bölgeler daha çok Marmara Denizi’nin dışında kalan, daha güneyde Ayvalık, Çeşme, Bodrum’a kadar olan kısımlar. Bu bölgelerde de müsilaj sıkıntısı yok. Müsilajın çok yoğun görüldüğü yerlerde de Deniz Patlıcanı’nın hiçbir avcılığı yok.

‘ELLE TOPLANIYOR’

Ayrıca Deniz Patlıcanı avcılığı doğal yöntemle, dalgıçların tek tek elle ürünü toplamasıyla yapılıyor. Yani bir avlanma makinası yok. Nasıl tarlada elle toplanıyor ürünler, bu da aynı şekilde elle toplanarak elde edilen bir ürün. Bu ürünün doğayı bozacak kadar avlanması bu şekilde mümkün değil zaten. Hiçbir su ürünlerinin toplanmasında uygulanmayan sadece Deniz Patlıcanı’nda uygulanan bir avlanma izni de var. Bir dörtlü kota sistemi var.

KORUNMUŞ BİR SİSTEM…

Nedir bu dörtlü kota sistemi?

Türkiye’de avlanacak Deniz Patlıcanı miktarı o sene belirlenen miktarın üstünde olamıyor yani. İkinci olarak altında da bir kota daha var, fabrikalar kendilerine verilen kotanın üstünde bir ürünü işleyip de ihraç edemiyor. Onun da altında bir kota daha var, kayıklar günlük mesela 200 kilodan fazla Deniz Patlıcanı avlayamıyorlar. Dördüncü kota ise dalgıçlar günde 40 kilodan fazla ürün avlayamıyorlar. Yani o kadar korunmuş bir sistem var ki Deniz Patlıcanı’nın kontrolsüz bir şekilde avlanması mümkün değil.

‘CEZASI DÜŞÜKTÜ’

Ancak kaçak avlanmanın cezası da çok cüzi bir miktar değil mi?

Öyleydi ama artık değil. Geçmişte birtakım aletlerle avlanılmaya çalışıldı. O dönemde kesilen ceza miktarları çok düşüktü. Eskiden öyle bir durumdaydı ki ‘Cezanı ver git avlan’ deniliyordu resmen. İşte şimdi öyle bir yasa getirildi ki kaçak avcılık yapılan tekneye el konuluyor. Denizde yakalanmadı diyelim araçta taşınırken yakalandı araca el konuluyor ve 150-200 bin TL’ye varan para cezaları var. Artık kimse buna cesaret edemiyor.

ÇİN’E İHRAÇ EDİLİYOR

Yunanistan’da Deniz Patlıcanı toplamanın hapis cezası olduğu bu yüzden ürünleri bizden satın aldıkları gibi söylemlere ne diyorsunuz?

Türkiye Deniz Patlıcanı toplama konusunda gerçekten kendini çok geliştirdi; aynı çupra ve levrekte olduğu gibi biz bu ürünü son haline kadar işleyebiliyoruz. Katma değeri en yüksek şekilde yurtdışına ihracatını yapabiliyoruz. Türkiye bu konuda hammadde ihraç eden değil hammaddeyi ithal eden konumda. Türkiye’den Yunanistan’a gittiği tezi ise yanlış daha çok Çin’e ihraç edilen bir ürün.

Ürünün en büyük ihracat pazarı Çin diyebilir miyiz?

Evet Çin ama sanırım Çinlilerin yaşadığı yerler demek daha doğru bir ifade. Amerika’ya da gidiyor bu ürünler ama orada da Çinliler yiyor. Biz de fabrika olarak ağırlıklı yüzde 90’ı Çin’e gidecek şekilde ihracat yapıyoruz.

YASAĞA DİKKAT EDERİZ

Peki siz nelere dikkat ediyorsunuz bu ürünleri toplarken?

Bize bağlı çalışan bir dalgıç grubumuz var. Bu dalgıç grubuyla yaz kış beraber çalışarak bu ürünlerin toplanmasını sağlıyoruz. Avlanan ürün Tarım İl ya da İlçe Müdürlüğü’nün önüne gidiyor, terazide tartılıyor. O ürün kaç kiloysa o kapsamda bir belge düzenleniyor. O belge sizin elinizde olmadığı sürece ihracat yapamıyorsunuz. Bizim için önemli olan yasak bölgelerden avlanan ürünleri almamak.

‘SIKI KONTROL ŞART!’

Ekosisteme zarar vermemek adına nelere dikkat edilmeli peki? Kısa vadeli rant anlayışı, denizin üstünü de altını da öldürüyor. Buna nasıl dur denilmeli?

Bir kere avcılığın sıkı kontroller altında gerçekleştirilmesi gerekiyor. Şirketlerin, teknelerin kontrol altında olması ve bireylerin bir çatı altında eğitilmesi gerekir ki hem su ürünlerinin varlığı hem de doğanın şekli korunabilsin. Bilinçlendirme çalışmaları ile bence her türlü talanın önüne geçilir. Mesela bizim dalgıçlarımız su altında farkındalık ile ilgili yapılması planlanan her türlü etkinliğe ücretsiz katılım göstermek istediklerini belirtti. Örneğin bu müsilajın bizim Deniz Patlıcanı’nı toplamamızla bir ilgisi yok ama bu müsilaj bizim denizlerimizde. Bununla ilgili yapılacak çalışmalara da katılmaya hazırız. Bence birçok sektörde olmayan bir hassasiyete sahip zaten bizim sektörümüz.

Editör: Haber Merkezi