Gizem TABAN/İZ GAZETE- Aliağa’nın Çaltılıdere Köyü’nde yöre halkı bölgeye yapılmak istenen yat tersanesine karşı mücadelesini sürdürüyor. Çaltılıdere’de 91 hektarlık alan 2017 yılında İzmir Valiliği tarafından alınan kararla ‘sulak alan’ olmaktan çıkarılmıştı. Bu karar gerekçe gösterilerek, yıllardır yapılmak istenen Çaltılıdere Yat İmalat Yeri Projesi de başlatıldı. İzmir Tekne ve Yat İmalatçıları Toplu İşyeri Yapı Kooperatifi tarafından yapılması planlanan projenin çalışmaları hızla sürerken yöre halkı; tersanenin çevreye, doğaya, bölge tarımına zarar vereceği gerekçesiyle projeyi istemiyor. Çaltılıdere Köyü Muhtarı Şenol Yoldaş, halkın tersaneyi istememe gerekçelerini sıralarken verdikleri mücadeleyi de anlattı. Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) İzmir Şube Başkanı Helil İnay Kınay ise alanın sulak alan olma özelliğinden çıkarılmasına ilişkin süreci özetlerken, Aliağa için de uyarılarda bulundu. 

‘TERSANE İSTEMİYORUZ
Halk olarak yat tersanesinin yapılmasına şiddetle karşı olduklarını belirten Çaltılıdere Köyü Muhtarı Şenol Yoldaş, “Halk olarak tepkiliyiz, buraya tersane yapılmasını istemiyoruz. Burayla ilgili komisyon raporuna göre; tersane için Hacı Ahmet Koyu’nda bin 200 dönüm denizi doldurmak için izin aldılar. Firma çalışmalarına hızla devam ediyor. Buradaki halkın en büyük geçim kaynağı tarım, on binlerce zeytin ağacımız var. Aliağa’da zaten hava kirliliği çok fazla, bir de tersane faaliyete geçerse bu ağaçları da etkileyecek, tarım yok olacak. Ayrıca Türkiye’deki tüm tersanelerin burada toplanacağı söyleniyor. Yani burası bir çöplük olacak!”

‘GÜÇLÜ SİYASETÇİLER’ İDDİASI
Projenin arkasında iktidar partisine mensup siyasetçilerin olduğunu öne süren Muhtar Yoldaş, verdikleri mücadeleyi de aktardı. Yoldaş, “Burada yaşam alanımız yok olacak ama halk olarak elimiz kolumuz bağlı bir şey yapamıyoruz. Mücadelemizi veriyoruz ama konu bizi aşıyor, bunun arkasında çok güçlü siyasetçiler var. İsim belirtemem ama bu işin arkasında iktidar partisinin siyasetçileri olduğu söyleniyor. Ancak süreçle ilgili dilekçe hazırladım CİMER’ göndereceğim. Çevre ve Şehircilik Müdürlüğünü aradım şikayet de bulundum. Hukuki olarak da mücadelemizi veriyoruz. Mahkemeye verdik, ama 2017 yılında burası sulak alan ilan edildiğinde 60 gün içinde itiraz edilmesi gerekiyormuş, bu süre dolduğundan dolayı başvurumuz reddedildi, ardından istinafa başvurduk, şu an yargı süreci devam ediyor” dedi.

‘SULAK ALAN’ BİLMECESİ
Tersane yapılması planlanan alanın 2017 yılında ‘sulak alan’ özelliğinden çıkarılmasına ilişkin yaşanan süreci özetleyen ÇMO İzmir Şube Başkanı Kınay şunları söyledi: “Doğal Sit alanları, orman alanları, sulak alanlar ile ilgili koruma ve sürdürülebilirliğinin sağlanması amacı ile oluşturulan mevzuatlarda statü değişikliklerine gerekçe olarak “alanın özelliğini kaybetmiş olması” gerekçesi sık olarak karşımıza çıkıyor. İlgili mevzuat ile alanın korunması ve kayıpların rehabilitasyonuna yönelik çalışmalar yerine alanın özelliği değiştirilerek faaliyetlerin önü açılıyor. Bu süreç; Aliağa Çaltılıdere Hacı Ahmet Koyu’nda yaşandı. Söz konusu alan, 26 Ekim 2017 tarihinde İzmir Mahalli Sulak Alan Komisyonunun tartışmalı oturumunda, aralarında Vali Yardımcısı ve Çevre ve Şehircilik İl Müdürü'nün de olduğu 8 üyenin “evet” oyuyla sulak alan olmaktan çıkarılmıştı. Komisyonun bu kararında Ege Üniversitesi öğretim üyelerine hazırlattırılan arazinin sulak alan özelliği kalmadığı raporunun etkili olduğu dile getirilirken, bazı komisyon üyeleri tarafından bu rapordan önce bölgenin sulak alan olduğuna Dokuz Eylül Üniversitesi tarafından hazırlanan bir raporun Valilikçe sümen altı edildiği ileri sürülmüştü.”

ALİAĞA İÇİN KRİTİK UYARI
Aliağa’nın taşıdığı sanayi yükü ile ülke ve bölge için çevresel kirlilik kapasitesini doldurmuş bir alan olduğuna dikkat çeken Kınay, “Aliağa, gerçekleştirilecek her türlü planlamanın çok daha hassas ve bütünsel değerlendirilmesi gereken bir alandır. Kentimizdeki planlama süreçleri ve ÇED süreçlerine ilişkin değerlendirmelere baktığımızda ise bölgenin bu özelliği dikkate alınmadan yeni yatırımlara açıldığını, bu yatırımlar ve bunlara bağlı sektörlerin ardışık etkileri ile yükün daha arttırılacağı bir sürece gidildiği görülmektedir. Bu noktada; bölgede gerçekleştirilecek tüm yatırım kararlarının bölgenin ekolojik yapısı, taşıma kapasitesi, çevresel yükü dikkate alınarak değerlendirilmesi, bölgenin ekolojik yapısına zarar vermeden, kamu yararı doğrultusunda kararların değerlendirilmesi ve denetlenmesi gerekmektedir” dedi.

Editör: Haber Merkezi