DERLEYEN: AHMET MURAT SEÇİLMİŞ/ İZ GAZETE-İz Tv’de yayınlanan Bülent Kepenek İle Emek Dünyası programının bu haftaki konukları Asbest Söküm Uzmanları Derneği Başkanı Mehmet Şeyhmus Ensari ve TMMOB Kimya Mühendisleri Odası Ege Bölge Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Mehlika Koç oldu. Programda Aliağa limanına söküm için getirilen asbest içeren gemi ve yaratabileceği potansiyel tehditler konuşuldu.

‘Birçok insanın aklında soru işareti oluşturan asbest nedir ve neden tehlikeli bir mineraldir?’ sorusunu Mehlika Koç şu sözlerle cevapladı:

“Asbest lifli ve kanserojen bir malzemedir. İyi bir yalıtım elemanı olması dolayısıyla geçmişte birçok alanda kullanılmıştır. Kalorifer kazanları, yer döşemeleri, bina ve ısı yalıtım malzemeleri kullanım alanlarına örnek gösterilebilir. Özellikle insanların günlük yaşamında kullandığı ürünlerin çoğunda rastlamak mümkündür. En nihayetinde 2010 yılına gelindiğinde asbest kullanımı yasaklanmıştır. Günümüzde kentsel dönüşüm veya deprem kaynaklı binaların kontrollü yıkımı sırasında açığa çıkan asbestlere dikkat edilmiyor ve bu yıkımlar öncesinde uzman ekiplerce yürütülmesi gereken asbest tetkikleri yapılmıyor. Bir sabah uyandığınızda yanı başınızdaki apartmanın ekiplerce yıkılmaya başladığını görüyorsunuz ancak burada oluşabilecek kanserojen tehditlere yönelik herhangi bir önlem alınmaması sizin sağlığınızı etkiliyor. Öte yandan yıkım çalışmalarını izleyen insanlar bilinçsiz davranışlar neticesiyle açığa çıkan asbest liflerini soluyor bu da hem kendilerinin hem de çevresinde yaşayanların sağlığını olumsuz etkiliyor”

‘İŞ SAĞLIĞI ÖNEMSENMİYOR’

Asbestli ürünlerin sökümü konusunda fikirlerini belirten Mehmet Şeyhmus Ensari, kendilerinin birçok çevre tarafından gemi sökümüne karşı olmakla itham edildiklerini beyan etti. Ensari sözlerine şöyle devam etti: “Gemi sökümüne karşı değiliz ancak asbestli bir içeriğin bertaraf edilmeden sökülmesine karşıyız. Aliağa bölgesinden aldığım bilgilere göre; orada ne iş sağlığı ne de çevre güvenliği önemsenmiyor. O alanda çalışan uzmanların söylediğine göre alınan önlemler yalnızca kağıt üzerinde alınmış görünüyor. Ben somut bir önlem alındığını düşünmüyorum. Bu alanda çalışan uzmanlara tavsiyem başka bir iş bulmaları yönünde olacaktır çünkü hayati bir riskin içindeler”

Ensari, dünya genelinde gemi söküm çalışmaları ve riskleri hakkında ise, “İnsanlık var oldukça lojistik süreçler devam edecektir. Dünyanın en büyük taşıma ağı ise deniz yoludur. Elbette gemiler sökülecek ancak söküm konusunda öne çıkan ülkelere dikkat çekmek istiyorum. En çok gemi sökümü Hindistan’da yapılıyor. Bu sıralamayı Bangladeş, Pakistan ve Türkiye izliyor. Ülkemiz Çin’den 4 kat fazla gemi sökümü yapıyor çünkü diğer ülkeler bu söküm işlemlerini yapmak istemiyorlar. Ülkemizde 8 gemi söküm tesisi Avrupa Birliği kriterlerine uygun işlem yaptığını söylüyor. Ancak bunların hepsi beyandır ve gerçekliği sorgulanmalıdır. Avrupa gemi sökme riskine girmek istemediği için bu 8 söküm atölyesi onlar için kurtarıcı bir liman oluyor. Avrupa hayatı seçerken biz rantı seçiyoruz. Bu işten bugün bir kazanıyorsak yarın bin kaybedeceğiz. Kanserojen mikrop yayılıp 15 yıl sonra hastalıklar çıkmaya başladığında iş işten çoktan geçmiş olacak” ifadelerini kullandı.

‘BİRÇOK TEHLİKE VAR’

“Medyada yalnızca asbest gündem oluyor ancak gemide asbest kadar tehlikeli materyaller mevcut” diyerek uyarıda bulunan Mehlika Koç, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu gemi bir savaş gemisi ve nükleer madde içeren silahların taşınmış olması ihtimali var. Bunu yanı sıra gemide pliklorlü bifenil ve polisiklik aromatik hidrokarbonlar (PAH) mevcut. Bunlar teknik terimler olarak akla gelse de günlük yaşamda sıkça karşılaşılan materyallerdir. Pliklorlü bifenil, elektronik malzemelerin içerisinde soğutma amaçlı kullanılan ve açığa çıkması durumunda kanserojen etkilere sebep olabilen bir kimyasaldır. Benzer şekilde doğal ortamda yanma sonucu açığa çıkan PAH materyalleri ise gemi motoru ve kalorifer tesisatı gibi ortamlarda bulunabilmektedir. Söküm sırasındaki tedbirsiz eylemler bu kanserojen kimyasalların açığa çıkması ve doğaya karışmasına sebep olacaktır. Hem doğa hem de insanlar büyük bir kanserojen tehdit altındadır”

‘714 GEMİDE 241 TON ASBEST VARDI’

Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un ‘Gemide yalnızca 9 ton asbest var’ açıklamalarını değerlendiren Ensari, “Ülkemiz sularında 5 yıl içerisinde 241 ton asbest içeren 714 gemi sökülmüş. Bu ülkemizin kanayan yarasıdır. Öte yandan bu geminin ikizi Hindistan yüksek mahkemesine göre 760 ton asbest içeriyordu. Yani bu geminin içerdiği asbest miktarı yaklaşık bu rakamlardır. 714 geminin 3 katı kadar asbest içeren bir gemi bugün bizim karasularımızda sökülmeye çalışılıyor. Bu geminin ikizi İngiltere’de söküldü. Demek ki Avrupa istediğinde bu işi yapabiliyor ancak bugün ikiyüzlü davranıyorlar” dedi.

‘SORUMLULUK ALMALI’

Asbestin yalnızca gemilerde değil özellikle inşaat olmak üzere birçok malzemede kullanıldığını vurgulayan Mehlika Koç, “Özellikle bina yıkımları sırasında belediyelerin denetimleri arttırması gerekiyor. Yalnızca tazyikli suyla molozlardan çıkan asbestli toz bertaraf edilemiyor. Bunun için çeşitli yöntemler mevcut ve bunlar uygulanmalı. Özellikle İzmir depreminde hasar gören binaların yıkımında ilçe belediyeler buna dikkat etmeli ve önlem almalı. Yıkımda ortaya çıkan toz ve moloz artıkları hava yoluyla suya ve toprağa karışıyor. Böylece hem çevre hem de insan sağlığı tehlike altına girmiş oluyor” diyerek sözlerini bitirdi.

Editör: Haber Merkezi