Uluslararası sermaye ve işbirlikçileri yerli sermayedarlar için ülkemizdeki yaşamı yok ediyoruz. En başta savaşlar ile kıyılıyor yaşamlara ve yaşam alanlarına. Madencilik faaliyetleri, orman yangınları, av turizmi, koyların kapatılması, tarım alanlarının sanayi ve konut alanlarına açılması, kültür balıkçılığı, suların ticarileştirilmesi...

Bütün ekolojik yıkımlar da “Kim bu cennet vatan uğruna olmaz ki feda?” anlayışındaki İslamî değerlerle yöneten egemenler zamanında en üst düzeye erişmişlerdir.

Açık seçik, başta Amerika Birleşik Devletleri merkezli uluslararası sermayenin projesi sonucu egemen olanlar, onların politikacıları ve bürokratları gibi davranıyorlar. Öyle de olmak zorundalar; yoksa...

Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları kitabında, emirlerinin yerine getirilmesinin, projelerinin gerçekleştirilmesinin şart olduğunu yazmaktadırlar. Beceremeyenler giderler. Hele direnmeye kalkarlarsa neler olur neler...

Ülke, politik olarak ABD ve AB’ nin, askersel olarak NATO’ nun, ekonomik olarak da İMF ve Dünya Bankası’nın reçetelerini uygulamak zorundadır. Kemal Derviş neden Dünya Bankası Başkan Yardımcılığı’ndan Türkiye’ye gönderildi? Afganistan’da da bir başka Dünya Bankası Başkan Yardımcısı olan Hamid Karzai görevlendirilmişti.

Altın madenleri, sular, tehlikeli atık ticaretleri, tohumlardaki oyunlar hep emperyalizmin çıkarları içindir. Artık ekolojik emperyalizmden söz etme zamanıdır.

Ekonomik bağımsızlığı olmamış bir ülkenin borç sarmalındayken diğer bağımsızlıklarından söz etmek olası mıdır? Dünya sermayesi ve politik egemenleri ne emrediyorlarsa nasıl istiyorlarsa öyle oynamak zorundalar. Bu politikalarını da bayrakla örterek Kuran ile kutsayarak yürütüyorlar.

Ekonomik, askersel, politik bağımlılık gereği izledikleri politikaları yürütebilmek için baskılarını, zulümlerini, ekolojik yıkım ve yağmalarını artırıyorlar. “Yerli ve Milli” politikacılar hep birlikte parti farkı gözetmeksizin bu politikaları yürütüyorlar.

Ülke bu kadar ağır sömürgeleştirilirken emek köleleştirilirken bir çare olarak da ekolojik yıkımlı yatırımlara yöneldiler; başka çare bulamıyorlar ki!

Çeşme Turizm Projesi’nde de bu böyle oluyor. Merkezî ve Büyük ve İlçesi ile yereller de iş birliğindedirler. Çeşmeyi “ham edecekler.” Bakmayın siz Çeşme Belediye Başkanının “Çeşme’yi ham ettirmem!” dediğine; o kim oluyor ki? Büyükşehir Belediye Başkanı gibi turizmcidir kendisi de tıpkı Bakan gibi. Kültür ve Turizm Bakanı ve toplantıda bulunanlar bu projeyi kamuoyuna bilgi vermeden, saklı gizli yaşama geçirmek üzere kolayca anlaşmadılar mı zaten?

İzmir yok edildi şimdi sırada Yarımada var!