Yeni bir devlet örgütlenmesi sağlanıyor. Yeni bir yapılanma gerçekleştiriliyor. Siyasal, ekonomik, kültürel, toplumsal her alanda adım adım ve planladıkları gibi...

Uluslararası anlaşmalar, Anayasa, yasa, vb. hukuksal metinlerin hiçbir hükmü yok! Parlamento, siyasal partiler, seçmenler, yurttaşlar, ülkenin geleceği umurlarında bile değil. Uluslararası sermaye ile “yerli ve milli” işbirlikçilerin çıkarları gereği ne ise o yapılıyor. Onlar sermayedarlar ve yandaşları. Kendi sınıfsal çıkar ve iktidarlarının sürmesi peşindeler.

Çeşme ve İzmir de elbette dahil bu plana. Siz bakmayın dün “Çeşmeyi ham yaptırmam!” diye haykıranlara. Onların da gibilerinin de sınıfsal ve bireysel çıkarları uluslararası sermayenin çıkarlarıyla örtüşüyor. İş yine halka ve halkın dostlarına kaldı!

Yirmi adet golf sahası, oteller, marinalar görünüyor ilk anda. Varsayalım bunlar gerçekleşti ya sonrasında? Herbir golf sahası orta ölçekli ilçe kadar su tüketecektir. Bu su nereden karşılanacaktır? Öyle ya zaten susuz olan Çeşme’de tek kaynak deniz olacaktır. Denizden tatlı su elde edecekler; çalışmaları bu yönde.

Bu golf sahaları sulama suyu için denizden yararlanılacaksa mutlaka büyük miktarlarda da enerji gerekecektir. Bu enerjinin üretimi de beraberinde birçok sorunu getirecektir elbette. Çim golf sahalarının yeşil kalabilmeleri için sadece sulama yetmiyor tabii bir de gübrelemek gerek. Bu gübrelerin yeraltı ve yüzeysel su kirliliğine neden olacağı zaten bilinen bir gerçektir.

Suların kirlenmesi sadece golf sahaları ile sınırlı kalmayacaktır. Yapılması planlanan marinaların da deniz kirliliğine neden olacağı açık seçik bir gerçektir. Yadsınamaz bu gerçeği Bodrum’daki marinaya bakarak bir kez daha doğrulayabiliriz.

Bu yatırımlar için Çeşme’nin yüzey alanının yaklaşık yüzde elli beşi işgal edilecektir. Çok küçük bir miktarı özel mülkiyette olan yatırım alanları esasında halkın ortak malıdır, yaşam alanıdır. Sermayeye peşkeş çekilirken elbette bundan siyasal, ekonomik çıkar sağlayanlar da olacaktır. Halk ve yaşam kaybederken sermaye ve yandaşı “ham yaptırmam” diyenler kazançlarını planlıyorlar.

Doğal SİT olan Yarımada’nın önce SİT dereceleri düşürüldü. Alaçatı’da yapılanları gördük. Sabırlı ve planlı sermayenin turizm sektöründeki büyüklerinden bir patron Bakanlığın başına getirildi. Artık ülke orman yangınlarıyla, koy kapatmalarıyla, kıyı işgal ve yağmalarıyla tam anlamıyla ‘turizm yatırımları’ ile betoncuların işgaline terk edildi. Merkezi ve yerel yönetimlerin aynı amaç için birlikte çabaladıklarını görüyoruz.

İzmir merkezinde gökdelenler, Kültürpark’ı “ham etme” planları, Çeşme’de ve Alaçatı’da ekolojik yıkımlar, yağmalar, talanlar... Siz daha da sıralayabilirsiniz.

Yok birbirlerinden farkları hepsi sermaye partileri! Muhalefet partisiyim diyenlerin yerel iktidarlarında merkezi iktidarla nasıl da iş birliğinde olduklarını görüyor, yaşıyoruz.

Siz bu satırları okurken Çeşme’yi, ülkeyi, ekolojiyi, halkın çıkarlarını koruyanlar, hukukun hiçbir öneminin kalmadığı ülkede, mahkemelerde bu gidişe engel olabilmek için çabalıyorlar. Alanda yapılacak keşifte hazır bulunarak yağma, talan ve işgale engel olmaya çalışıyorlar.

Yaşam Yarımada’da sürsün istiyorlar. Endemik bitki ve hayvan türlerinin yok edilmelerini engellemeğe çabalıyorlar. Halkın olan arazilerin, koyların halkın elinden gasp edilmemesi için uğraş veriyorlar. Onlara destek olmak, ülkeye, halka, yaşama sahip çıkmaktır.

Selâm olsun yaşam savunucularına!