Belediyeler ve cemevleri ilişkisi, İzmir ve İstanbul Büyükşehir Belediyelerinin cemevlerini imar planlarında ibadethane olarak tanımlama adımıyla gündeme geldi.

Sünni çoğunluklu bir toplumsal yapı ve devlet örgütlenmesinin Aleviler ve Alevilikle ilgili tutumları (tanıma-kabul etme, tanımlama hak ve yetkisi) ile Alevilerin tutumları (entegrasyon, asimilasyon, özerklik ve kendileri olabilme hakları boyutlarıyla) konuşuldu. Cemevlerinin ibadethane olup olmadıkları, cemevlerinin ‘hukuki’ statüsü, cemevlerinin ‘mülkiyeti’, işletme biçimi ve kaynakları tartışıldı.

Bu konu; tarihsellikten, mekânsal/ coğrafi farklılıklardan, dini, felsefi, kültürel, ekonomik, politik konumdan, örgütlenme birikim ve hukukundan yalıtılarak ele alınamaz.

Devlet ve inanç örgütlenmesi ilişkilerini, yerel iktidar ‘belediye’ düzlemine daraltarak ve Çankaya Belediyesi deneyimi üzerinden irdelemeye çalışacağım.

Çankaya Belediyesi, Pir Sultan Abdal Kültür Merkezi ve Cemevi

Çankaya’da kalabalık bir Alevi nüfus yaşar. Dikmen çevresi oldukça yoğundur. 2009 öncesinde Çankaya Belediyesi, Cem Vakfına, Dikmen Vadisi başında cemevi yapımı için arsa tahsisi yapmıştır. Vakıfça, rant tesisleri de içeren çok katlı projenin temeli Nisan 2008’de atılmış, ancak çeşitli nedenlerle inşaat durmuştur. Yıllar geçmesine rağmen inşaatın ilerleme gösterememesi hayal kırıklığı üretmiştir.

Bunun üzerine 2012 yılında, Çankaya Belediye Meclisi’nde, bu parselde tüm Alevilere hizmet verecek bir tesisin doğrudan belediye tarafından yapılması kararlaştırılmıştır.

Belediye teknik kadrolarınca yeni ve özgün bir proje yapılmış, içinde dört adet bağımsız yönetim mekânı tasarlanmıştır. İnşaatın yapımı sürerken tüm Alevi dernek ve vakıflarının çağırıldığı ve bir düzine örgütün katıldığı toplantılarda, yönetim ve işletmenin nasıl yürütüleceği, mülkiyet ilişkisinin nasıl olacağı tartışılmıştır.

Binanın, bakım, onarım, aydınlatma, ısınma, temizlik, güvenlik, personel ve işletme giderlerinin mülk sahibi belediyece karşılanması; Alevi örgütlerinin özel tasarrufuna bırakılan temsil mekanlarının, kirası ölçeğinde mali sorumlu olması kararlaştırılmıştı. İnanç, ibadet ve sosyal kültürel işlerin yönetim ve işletmesi örgütlerin yetki ve sorumluluğuna bırakılmıştı.

Çankaya Belediyesi Pir Sultan Abdal Kültür Merkezi ve Cemevi’nin, 9 Mart 2014’deki açılışından önce, Alevi Bektaşi Federasyonu, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği ve Vakfı ile Hacıbektaş Vakfı ve Hacı Bektaş Postnişinin bağımsız yönetim birimlerinin olacağı bu model üzerinde anlaşılmış ve anlaşma 31 Mart Seçiminden önce tutanağa bağlanmıştır.

Merkez ve Cemevi’nin yapımı; mekân kalitesi, ihtiyaç önceliklemesi ve geleceğin işleyişini gerçekçi ve katılımcı yöntemle kurması açısından örnektir.

Belediyeler sakinlerinin, özgür, eşit ve insanca yaşama hakkını, ilgililerin yer aldığı süreçlerle, ihtiyacı öncelikleyerek kurarlar. Sınırları içinde ölüsünü inancına göre ve onurla uğurlayamayan insanların varlığını görmezden gelmek, “mahalli, medeni, müşterek, ihtiyaçları karşılamakla görevli” belediyeyi belediye olmaktan çıkarır.

Sonuç

Yerleşik Alevi topluluklarına sahip belediyelerin, Alevilerin inanç ve ibadetlerini, dini ritüellerini, kültürel ve sosyal gereksinmelerini, uygar mekân ve ortamlarda gerçekleştirebilmelerini sağlayıcı hizmetler yapmaları doğaldır. Hemşerilik Hukuku bunu gerektirir.

Bu hizmetleri sunmayı, inancı ‘tanımak’ ya da ‘tanımlamak’ konusuna bağlamak insana ve hayata karşı olumsuz bir tutumdur.

Mülkiyet ve hizmet üzerinden, asimilasyon ve tahakküm tesis etmek niyetleri nafile; bundan kaygı duymak da yersizdir.

İzmir ve İstanbul Belediyelerini attıkları adım değerlidir.