Erkeklerin kadınları katletmelerinin nedenini biliyoruz; erkek egemen sistem! Erkeği kadından her açıdan üstün gören, kadını erkeğe tabi kılan, kadın iradesini yok sayan, kadının bedeni, emeğini sömürmeyi erkeğe hak olarak veren, kadına şiddeti meşru gören, tacizin, tecavüzün sorumlusu olarak kadını (davranışlarını, giyimini, nerede, kaçta olduğunu) gösteren, mahkemelerde verilen indirimli kararlar, cezasızlık politikaları ile katilleri takdir ve teşvik eden, İstanbul Sözleşmesini ve 6284’ü uygulamayan, kadınları korumayan erkek egemen sistemin yılmaz savunucuları!

Peki bir kadın neden bir erkeği, kocasını, sevgilisini, babasını, kardeşini öldürür ki? Cani ruhlu olduğu için mi?  Başka bir çözüm yolu varken, kolayı seçtiği için mi? HAYIR! Bir kadın bir erkeği; öldürülmemek için, kendini korumak için, çocuklarını korumak için, dayanacak gücü kalmadığı için, başka bir yol bulamadığı için, denediği tüm yollar kapandığı için, canına tak ettiği için öldürmek zorunda kalır.

Bazı örneklere yakından bakalım...

Hepimiz Nevin Yıldırım’ı hatırlıyoruz değil mi?

Ne olmuştu?

Nevin, sistematik olarak tecavüze uğruyor, tehdit ediliyordu. Köy halkı, Nevin’in ‘namus yoksunu’ olduğunu söylüyor, yaşananlara sessiz kalıp, dedikodu yapmayı tercih ediyordu. Canına tak eden Nevin, tecavüzcüyü öldürüp bu işkenceye son verdi. Başını kesip köy kahvesinde oturan erkeklerin önüne attı ve ‘Alın size namus!’ dedi. Sonuçta 2019 yılının Mayıs ayında öz savunma hakkını kullanarak kendisine tecavüz eden adamı öldüren Nevin’e verilen müebbet hapis cezası Yargıtay tarafından onaylandı. Hiçbir indirim uygulanmadı. Tecavüze uğramak ‘haksız tahrik indirimi’ için yeterli görünmedi.

Nevin, cezaevinde! Yüzlerce katil dışarıda, elini kolunu sallaya sallaya geziyor, hiç korkusuzca!

Yıllarca süren işkencelere, çocuklarının istismarına dayanamayıp kocası olan erkeği öldürmek zorunda kalan Melek de canına tak eden kadınlardan! Basına yansıyan fotoğraflardan gördüğümüz üzere, o gece bile sabaha kadar şiddet görmüş Melek. Avukatlarının ‘dilimiz söylemeye varmıyor.’ dediği, özellikle çocuklarla ilgili detaylar olduğu bu davada Melek tutuklandı. Yasalarda olan ‘meşru müdafaa’ maddesi Melek için geçerli sayılmadı. Musa Orhan dışarıda, korunup kollanmanın dayanılmaz rahatlığı içinde hayatına devam ediyor oysa... Adalet erkekliğini yaptı yine.

Yazının başlığı olan ‘Canına tak eden kadınlar’ Sibel Hürtaş’ın kitabının adı aslında. Yıllar önce okuduğum kitaptan çok etkilenmiştim. Özellikle de isminden! Annemden, etrafımdaki kadınlardan, filmlerden ne çok duyarım; ‘Yeter artık canıma tak etti!’ Arada bir böyle isyan etmişliğim de oldu. Her ne kadar böyle söylesek de, o canı dişimize takar, devam ederiz yaşamaya; çocuklarımız için, ailemiz için, ‘namusumuz’ için, paramız olmadığı, muhtaç olduğumuz için, yalnız, kimsesiz, çaresiz olduğumuz için, başvurduğumuz karakollardan elimiz boş, cehennemimize geri gönderildiğimiz için...

Ama bazen...

Dağa, taşa versen dayanamayacağı acılara, zulme bir son vermek gerekiyor demek ki. Tak ediyor cana demek ki. Çocukları korumak, onların acılarını dindirmek farz oluyor demek ki. Çıkarıldığımız insanlığımıza kavuşmadan nefes alınmıyor demek ki. Sabrın sonu selamet olmuyor demek ki.  Devletin, ailenin, toplumun erkeğin önüne altın tepside sunduğu başımızın çaresine tek başına bakmak zorunda kalınca demek ki... Ve belki de en önemlisi, öldürülmemek için, yaşamak için, çocuklarımızın yaşaması için başka çare kalmıyor demek ki.

Çözüm mü? Çok basit. Milyonlarca kez söyledik, söylüyoruz, söyleyeceğiz; kadınları ve çocukları devlet koruyacak! Katillere, şiddet faillerine, tacizcilere, tecavüzcülere en ağır cezaları verecek! Sığınma evlerinin sayısını ve niteliğini arttıracak. İstanbul Sözleşmesi ve 6284 uygulanacak. Kadınlar, ekonomik, psikolojik ve sosyal açıdan güçlendirilecek vs. vs. vs. Özcesi devlet, bizlerin tespitleri ve talepleri doğrultusunda sadece görevini yapacak! Kadınların canı sağ olacak!

*Canına Tak Eden Kadınlar- Sibel Hürtaş- İletişim yayınları- İlk baskı 2014

Tavsiye ederim naçizane...