Üniversite hayatım boyunca sosyal ve kültürel etkinliklerde çok aktif olarak görev aldım. Çeşitli tiyatro, şiir ve edebiyat topluluklarında sahneye çıktım, birçok farklı karaktere girdim,  şairlerin şiirlerinde mısra mısra gezindim durdum. Hepsi de geriye baktığımda mükemmel yaşanmışlıklar ile dolu. Okuduğum yıllarda okul yönetimimiz ve hocalarımız sosyal ve kültürel etkinlik gruplarına verdikleri muazzam destekler sayesinde edebiyatla, şiirle, şairle, kitapla, sahneye ve ömrümün sonuna kadar unutamayacağım birbirinden zengin arkadaşlık ve hatıralar ile mezun olduk.

(Şimdilerde Ege Üniversitesi Rektörlüğü Fakülte bünyelerindeki bu toplulukların kapanmasını istemiş. Sadece üniversitenin topluluğu altında toplanılmasını istediğinden Ziraat Fakültesi Tiyatro topluluğu da kendi bünyesinde faaliyet yapamadığından Ziraat Mühendisleri Odasının çatısı altında çalışmalarına devam ediyormuş. Son anda öğrendiğim bu bilgiyi de sizlerle paylaşmak istedim. Sosyal ve kültürel etkinliklerin üniversite gençliğinin kişisel ve kültürel gelişimleri için ne kadar önemli olduğunu, lisans bilgilerinin yanında bu gibi aktivitelerin mesleğe olan katkısını anlatmanın manasız olduğunu düşünüyorum. Umarım en yakın vakitte Ege Üniversitesi Yönetimindeki saygı değer hocalarımın bu faydasız yasaklardan vazgeçip daha özgürlükçü, çağdaş üniversite ortamlarını bizlere sunarlar.)

Her 18 Mart da Prof. Dr. Engin Çakır hocamın önderliğinde Fevzi Önder Konferans salonunda şehitlerimizi anar, tiyatro arkadaşlarımız ile birlikte çok güzel etkinlikler düzenlerdik. Mezun olduktan sonra özleniyor o günler lakin ben bu hafta böyle bir etkinliği iz gazetedeki sahnemde, yani bana ayrılan köşemde yazarak şehitlerimizi anmak istiyorum.

Fakülte olarak böyle özel günlerin değerini ve önemini daha da anlamlı kılabilmek için belirli bir not ortalamasının üzerindeki zeki arkadaşlarımı 18 Mart Çanakkale Şehitlerini anma gününde ödül olarak Çanakkale’ ye düzenlenecek geziye götürme vaadi bile verilmişti. Tüm öğrencilik hayatım boyunca hiçbir zaman o kadar zeki bir öğrenci olamadığım için bu ödüle layık olamadım. Sırf bu sebepten o geziye katılan birbirinden zeki arkadaşlarımı çok kıskanmıştım. Ama ben de sahnede istiklal marşımızın da şairi olan Mehmet Akif ERSOY UN ÇANAKKALE ŞEHİTLERİ adlı eseri okurdum.  Hala her 18 Mart geldiğinde okurum. Dua gibidir zaten. Öyle içten kaleme alınmış ki bir çok Arapça kelimeyi barındırmasına rağmen sizi hemen içine alıverir, götürür tam da istediği yere. ÇANAKKALE’YE. Ben de bu şiirle alırdım ödülümü sahnede alkışların eşliğinde ve ÇANAKKALE’Yİ yaşardım eksiksiz. 

Kendi cenaze namazlarını kılıp hayatlarını feda eden tüm şehitlerimizin bedelini ödediği hayatları yaşıyoruz. Allah bizlere, onların üstümüzdeki haklarını ödemeyi nasip etsin inşallah.

Saygı ve sevgilerimle.