İz Gazete - Haftanın öne çıkan gelişmelerinin konuşulduğu programda Zeynep Altıok, Ankara Katliamı anmalarına yönelik polis saldırısını eleştirdi.  “Biz yeni katliamlar olmasın istedikçe, ne yazık ki her gün karşımıza baskı ve şiddeti getiren bir iktidarla karşı karşıya kalıyoruz” diyen Altıok, temel problemin geçmişten bu güne yaşanan katliamlarla hesaplaşılmaması olduğunu ifade etti.

“Üzücü ve karamsar günlerden geçiyoruz. Ama biz umut için barış için yan yana gelen yüz binlerce insanın barış sevdası ile yola çıktığı yerden tam da onların umudundan ve barış özleminden sürdürmek zorundayız. Mücadeleyi bırakırsak eğer onların umudunu ve uğrunda canlarını feda ettikleri inançlarını terk etmiş oluruz. Bu mücadele aslında ülkemizin aydınlık geleceği ve barış mücadelesidir” şeklinde konuşan Altıok,  7 Haziran’dan sonra yaşananların doğru yorumlanması gerektiğini vurguladı.  “Karşımızda Türkiye Cumhuriyeti’ni hedef alan bir ideoloji var. Türkiye Cumhuriyeti’nin temsil ettiği bütün değerlere saygı duymayan ve gücünü milliyetçi ve İslamcı bir merkezden alan bu anlayış uğruna dönüştürmek istediği Cumhuriyet’ten çıkar elde etmek isteyen bir ideolojiye bir güce karşı direniyoruz. Bu ideoloji tarihin her döneminde farklı güç odaklarından beslenerek bu günlere evrildi.   Bu güç odakları kimi zaman o ideolojiyi besleyen temel unsurlar oldular kimi zaman maşalar tetikçiler oldular ama ortak amaç daima kaos yaratmak, kaostan beslenmek, insanları şiddetle ürkütmek, korkutmak, yıldırmak ve biat kültürünü getirmek itaat edilen tapılan olmak ve bir tek adam iktidarını oluşturmaktı” diyen sistemli ve planlı bir şekilde bugüne gelindiğini ifade etti.

NEREDE NE ZAMAN CANLI BOMBA PATLAYACAĞI BİLİNMEYEN BİR ÜLKE OLDUK

Zeynep Altıok, 7 Haziran’dan 15 temmuz’a detaylı bir dönem değerlendirmesi yaptığı programdaki konuşmasını şöyle sürdürdü: “İstikrar diye ürküttükleri, korkuttukları, yıldırdıkları kitleleri bugün ekonomik istikrarsızlık huzurun istikrarsızlığı iç ve dış kaosa teslim ettiler.  Nerede ne zaman hangi canlı bombanın patlayacağının bilinmediği, ne zaman hangi ilimizden şehitlerimizin geleceğini bilmediğimiz, her an elimiz kalbimizde gencecik evlatlarımızın ölüm haberlerini beklediğimiz istikrarsız bir Türkiye’yi istikrar çığlıkları ile kinden öfkeden ve nefretten beslenerek inşa ettiler.”

“TEK ADAM DİKTATÖRLÜĞÜ İÇİN HERŞEY GÖZE ALINDI”

“15 Temmuz kalkışmasının gerçek faillerinin peşine düşmek yerine onları yargısız infaza sürüklemek de yanlıştır. Suçlular elbet bulunmalı ve yargıya teslim edilmelidir infaz memuru gibi davranan bir halk kitlesinin kışkırtmasına evrilebilecek bir söylem içerisinde şuan iktidar.  Örneğin Mehmet Metiner’in ‘asla işkence iddialarını araştırmayacağız’ demesi kadar vahim bir cümle olamaz.  Gerçekten bulmak istemedikleri darbe girişimcileri üzerinden bir fırsatçılık güderek tüm muhalif kesimlere de bir savaş açmış durumdalar, top yekün bir mağduriyetin ortasındayız. Bütün bu kaos cumhuriyet’in yok edilmesiyle ilgili yıllardır sürdürülen bir emelin bugün her türlü fırsatı kullanarak başkanlık sistemine indirgendiği tek adam hegomanyasına bir diktatörlüğe bir faşist anlayışa indirgendiği ve bunun gerçekleşmesi adına her şeyin göze alındığı bir emel haline dönüştüğü günlerdeyiz.”

BAHÇELİ’NİN BAŞKANLIK ÇIKIŞI ŞAŞIRTICI DEĞİL

“Bahçeli ve Yıldırım’ın ortak açıklamaları bugün karşı karşıya kaldığımız bir durum değil. Zorla sürüklendiğimiz ikinci seçimde olası bir koalisyonun kurulmaması için MHP’nin nasıl koltuk değneği olduğunu hatırlayalım. Sürekli iktidarın işini kolaylaştıran bir tutumda olduklarını hatırlayalım, meclis başkanı seçimindeki tutumlarına değinelim, hepsine geri dönüp baktığımızda bu danışıklı dövüş şaşırtıcı değil.”

“CHP HER KESİME GİDEBİLEN TEK PARTİ”

“CHP olarak savunusunu yaptığımız ve hedef alınan gerçek bir demokrasi uğruna sorumluluğumuzun bilinci ile çalışıyoruz. Laik demokratik Türkiye’ye sahip çıkmak adına çalışıyoruz.  Laik demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin, bağımsızlıkların, özgürlüklerin ve barışın tek teminatı çıkar gütmeksizin yola çıkmış olan CHP’dir. ‘Önce Türkiye’ diyerek bir seçim çalışması yürütmüş bir parti. ‘Önce ben ‘diyen bir genel başkanımız yok. Daima toplum faydasını yüksek menfaatini savunan ve bunun için projeler geliştiren bir parti. CHP tüm kesimlere ulaşabilen tek partidir. Hem Başbağlar’a hem Sivas’a hem Roboski’ye gidebilen ve oradaki bütün mağdurların hakkını arayabilen tek partidir. Sürekli Türkiye’yi ayrıştıran AKP karşısında birleştiren ‘Türkiye’nin birleştirici gücü’ dediğimiz bir partidir CHP.”.

KÜLTÜRPARK TARTIŞMALARINA DA DEĞİNDİ

Programda Kültürpark projesi tartışmalarına da değinen Zeynep Altıok, tartışmaları yakından takip ettiğini söyledi. Altıok konuya dair de şöyle konuştu: “Ülkemiz son 14 yıldır açık açık yağmalanıyor. Dağının, ovasının, kuşunun, böceğinin yaşam alanlarının enerji, maden, ulaştırma sektörüne peşkeş çekildiği, kamu arazilerinin parsel parsel dağıtıldığı bir dönem yaşıyoruz. İzmir özelinde Efemçukuru gibi suyumuzu zehirlereyen; Karaburun’da, Çeşme’da, Urla’da, Yamanlar’da RES’lerle ağacımızı kesen; jeotermal santrallerle başta Menderes Ovası olmak üzere toprağımızı, deremizi kirleten yok edici bir anlayışla karşı karşıyayız. Çevre ve yaşam hakkı savunucuları için böylesine zor bir dönemde çevre örgütleri ve meslek odalarının duyarlılıkları son derece önemli.”

“TMMOB’A DA GİTTİM”

“Kültürpark Projesi merkezli şehirde yürüyen tartışmaları yakından takip ediyorum. Bu çerçevede önce Kültürpark Pakistan Pavyonu’nda sergilenen Kültürpark Projesini’nin detaylarını incelemeye, ardından meslek odaları ve çevre örgütlerini dinlemek üzere Mimarlar Odası’na gittim. Kamuoyunun ve kurumların öneri ve şikayetleri dikkate alınarak projelerin geliştirilmesi ve iyileştirilmesi önemli. Diyalog kanallarının açık tutulması durumunda, projenin iyi anlatılması ve iyi anlaşılması ile sorunlar giderilerek uzlaşılar sağlanabilir düşüncesindeyim.”

“AĞAÇLAR KESİLMEYECEK”

“Kültürpark Projesi bunca yıkımın, yok edişin arasında yıkılmayan, talan edilmeyen, kimseye peşkeş çekilmeyen bir proje. Kültürpark AVM, rezidans vb. beton yığınlarına dönüştürülmüyor. Ege Üniversitesi tarafından tek tek envanteri çıkartılmış olan ağaçlar kesilmiyor. Gürültü kirliliğinden arındırılacak olan Kültürpark’ın eski yapıları restore ediliyor, bununla birlikte kente yeni bir kültür, sanat, sergi salonu kazandırılıyor. İzmir’in ulaşılabilir ve yaşayan bir kent, bir kültür sanat başkenti olması için şehrin ortasında nefes alınan bir yaşam alanı oluşturulmasını önemsiyorum. Kentin yaşayan, nefes alan böylesi kıymetli ve ülkemizde benzeri az parkında en küçük bir doğa kıyımına karşıyız. Önceliğimiz doğa ve kültür. Çevre örgütlerinin itiraz ve haklı kaygılarını giderilebileceğine inanıyorum. İzmirimiz ve İzmirli için ranta talana karşı tüm kaygılarımız, isteğimiz ortak.”

Editör: Haber Merkezi