Ümit Kartal - Baştan söylemekte fayda var: Çok keyifli bir söyleşi oldu. Okurken siz keyif alır mısınız bilemeyiz ama röportajı yaparken biz çok eğlendik. Böyle olacağı zaten hafta içi her gün 10 ila 12 arasında dinlediğimiz radyo programından belliydi. İzmir’in en nitelikli radyolarından biri olan Can Radyo’da, hafta içi Med Cezir’i sunan Deniz Ercan Kafalı ile söyleştik. Söyleştik demek yetmez, gülüştük, eğlendik.

Kendi ifadesi ile, “Can Radyo için fazla neşeli, tam bir ikizler burcu, gel-gitleri olan, güzel, megaloman, eşine ve çocuklarına aşık” Deniz’e tek soru sorduk, o bir sürü cevap verdi, sadece sorumuzun cevabını vermedi. İşte bizim ilk ve tek sorumuz ve Deniz’in ağzından Can Radyo’nun Med Cezir’i…

Deniz, kaç yaşındasın?

Bilmiyorum… (Gülüyor) Kuşadası’nda doğdum, Ankara’da büyüdüm. Dersim kökenliyim. Sosyoloji ve sağlık mezunuyum. 92’den beri İzmir’deyim. Yalnız sekiz yıl ara verdim İzmir’e. Eşimin görevi nedeniyle, ailesine de yakın olmak için Mardin’de yaşadım. Asmalı Konak fantezisi gibi düşünülebilir. Nusaybin’e gittim. Sekiz yıl kayınvalidemin kucağında annem gibi yattım. Ben Kürtçe bilmiyorum o Türkçe bilmiyor. Dizinde uyuyordum, yeri geliyor üç saat kıpırdamıyordu uyanmayayım diye.

Mardin’de Kaçakçılar Pasajı diye bir yer vardı. Hediyelik eşyalar satılırdı. Kendimi alışverişe kaptırıp çantamı unuttuğum olurdu. Çantamı çıkışta geri alırdım. Bir kere bile ne çantam kayboldu ne de içinden herhangi bir eşyam. Nusaybin’in yengesi gibiydim.

İzmir’e geri döndüğümüzde açıkçası eşimden zor izin aldım tekrar Can Radyo’ya başlamak için. Babamın işi olduğu için emri vaki yaptım. Aslında Can Radyo’da program yapmak üzerinden sosyalleşme isteğimi dayattım. Özgüvenim yeniden arttı. Can Radyo’nun mikrofonu beni yeniden canlandırdı.

Can Radyo birçok İzmirli için özel bir radyo. Birçok İzmirli’nin arabasında Can Radyo’nun frekansı sabit durur. Benim için de ayrı özel tabi ki. Çünkü ben bu radyoda büyüdüm. Babam Ali Rıza Kafalı emekli asker… Ama basın yayın diploması var ve diplomalı olarak İzmir’de radyoculuğa başlayan tek kişi…

Ben ’95 yılında kaybettiğim ablamla birlikte Can Radyo’yu bizim olmadan önce de dinliyordum. ‘90’ların havalı, artist sunucularından vardı radyoda. Hatta şımarık… Ablamla Can Radyo’ya ziyarete gitmiştik, elimizde pastalarla. Bizi dakikalarca kapıda beklettiler. Zar zor içeri girdiğimizde de hayranı olduğumuz radyocuyu camın arkasından görebildik. Çok kaba davrandılar. Ablam yine de mutlu olmuştu. Bunu akşam babama anlattım. Bu olaydan iki gün sonra tam benim doğum günümde babam Can Radyo’yu satın aldı. Bu bizim için inanılmaz bir sürprizdi. Sonrasında çocukluğumun bir kısmı ve gençliğim radyoda geçti.

Bu kadar eskilere gittik ama henüz yaşını öğrenemedik…

Bu kadar anlatınca belki yaşım anlaşılabilir ama (gülüyor) ben kendimi 21 yaşında hissediyorum. En fazla yirmi bir… Coşkuluyum, neşeliyim. Beni hiçbir şey üzemez. Mesela hala hiçbir planımı yerine getiremem. Sadece ödemelerimi planlı yapıyorum. Yirmi bir yaşında bir gençten belki de tek farkım bu. Tam bir ikizler burcuyum. Bence ikizler burcunun özelliklerini bana bakarak yazmışlar. Çift karakter… Dengesizlik… Her şey o anki psikolojime bağlı…

Biz Can Radyo olarak ‘ağır’ bir radyoyuz. Mesela dinleyici kitlemiz yirmi beş yaş üzeri. Ben bu radyo için fazla neşeliyim. Radyonun neşesi ve canlı yüzü benim sanırım. Tam anlamıyla bazen yerlere yatıp gülüyoruz burada kızlarla (Ezgi ve İlknur) Basit şeylere hem de… Bir insanın bakışı, bir telefon konuşması…

Bence herkes öyle olabilmeli bu hayatta. Ben bu nedenle etrafımda kaygılı, somurtkan, telaşlı, şüpheci insanlar olsun istemem. Aklından ne geçiyorsa onu söylemeli insanlar. Buraya belediye başkanlarından sanatçılara kadar birçok konuk geliyor, ben ne söylemek istersem onu yüzlerine söylüyorum. Ama açıkçası hayran olduğumu kişileri artık yakından tanımak istemiyorum. Çünkü tanımadan önce daha çok mutluyum.

Yaşını yine öğrenemedik. Peki dinleyiciler sana nasıl bakıyor? Abla mı diyorlar mesela? Sana ‘Deniz kızım, evladım’ diye mesaj atanlar olduğunu biliyoruz.

Ben onların Deniz’iyim. Programı da ‘Deniziniz mikrofonda’ diye açıyorum. O kadar güzel dua ve mesajlarla karşılaşıyorum ki. Mesela birini size okuyayım: “Günaydın can kızımız Deniz Kafalı Ercan. İyi ve sağlıklı yayınlar dilerken, o güzel sesin ve insanlara şifa olan içten ve anlamlı sözlerin, hiç aklımdan çıkmayan sıcak ve samimi davranışların, herkese nasip olmayan sana olan sevenlerinin sevgi bağları… Allah başta sana ve ailene sağlık ve mutluluk versin, hiç acı ve keder vermesin, her şey gönlünce ve istemince olsun.”

Daimi dinleyenlerden de yeni dinleyenlerden de mesajlar alıyorum. Mesajlar bana inanılmaz enerji katıyor. Etiyopya’dan, Pakistan’dan, Amerika’dan mesajlar geliyor. Radyo’yu internetten de dinleyen çok fazla kişi var. Bakın mesela, bu son kötü zamanlarda Diyarbakır Sur’dan mesaj atanlar oldu, ‘Seni dinleyince mutlu oluyoruz’ diye…

O zaman şöyle mi diyelim: Genç ve güzel olduğun için de seviliyorsun?

Konu yine yaşa geliyor tabi ama (gülüyor) ben çok güzelim. Bu konuda narsistim. Kendimi çok beğeniyorum. Elektriğim olduğunu düşünüyorum. İnsanlar da genelde bu enerjimi etkili buluyor. Bakın bunu abartmadan söylüyorum, belediye başkanlarından danışmanlık teklifleri alıyorum. Ben politikayı sevmem, bu teklifleri almamın en önemli sebebi enerjim ve yaratıcılığım diye düşünüyorum. Can Radyo beni bırakmaz, ben de Can Radyo’yu bırakmam. Zaten yüzde yirmi beş ortaklığım var (gülüyor) Bu şartlarda hiç bırakıp da belediyelere falan gitmem. Zaten dediğim gibi ben politikayı pek sevmiyorum.

Bizim radyomuz benim aksime politik bir radyo. Zaten bu yüzden düzenli olarak baskı görüyoruz. Her pazartesi yayınlardan dolayı aldığımız cezalarla açıyoruz radyonun kapısını.

Bir de mikrofon bulaşıcı bir şey. Öyle bırakıp da gidilecek gibi değil. Mikrofona çıkmadığımda mutsuz oluyorum. Yayının rüyama girdiği oluyor. Ben burada insan ilişkilerini seviyorum. Bir keresinde yayında ‘kansızım’ dedim hastalığımdan ötürü. Bir gün sonra radyo pekmez şişeleriyle doldu. (Gülüyor) Doğum günümü söyledim, inanır mısınız gelen hediyelerden ötürü kendim mahcup oldum. Megalomanım tamam ama bu kadarından ben de utanıyorum. (Gülüyor)

Deniz bu kez yaşını sormayacağım J Ama özeline, yani eşine, çocuklarına dair neler söylemek istersin?

İşte bu soru güzel. Eşimi ilk gördüğümde ‘Ben ya bu çocukla evleneceğim ya da hiç evlenmem’ demiştim. 12 Yıllık evliyiz, gözlerime baktığında hala içim titrer. Mardin ve İzmir… Başlarda resmen kültür çatışması yaşadık ama şimdi büyük bir aile olduk. Ben onların evinin kızı, o bizim evin oğlu oldu. Çocuklarımı (Ali Celal ve Baran) çook seviyorum. Ama kendimi annelerinden çok onların yirmi bir yaşındaki ablaları gibi hissediyorum. (Gülüyor)


EVDE TELEVİZYON YOK

Bizim evde televizyon izlenmez. Bir yerde hep radyo açıktır, denetim için. Gündemi internetten takip ederiz falan ama televizyon izlenmez. Annemin birkaç kez zorla izlettirdiği diziler dışında hiç dizi de izlemişliğim yoktur. Çocuklarla beraber kitap okumayı tercih ediyorum. En son Yılmaz Özdil’in ‘Kadın’ ve Canan Tan’ın ‘Kelepçe’ kitaplarını okudum. Bir de ben tavuk gibiyim, saat dokuz on gibi uyurum. İşim olmadığında on sekiz saat uyumuşluğum vardır.


KISA KISA DENİZ: ‘TRAFİKTE ERKEK GİBİYİM’

-En büyük zenginliğim annem. Mesela alışverişe annemle çıkarım. Bu yaşıma geldim annem olmadan bir şey almam.

-Abim Gökhan Kafalı ve babam Ali Rıza Kafalı radyonun beyni, sıkıştığımda işleri onlara yıkar kaçarım J

-Hakkımda kim ne der diye düşünmem, umurumda olmaz.

-Cana yakınımdır ama şimdiye kadar hiç yanlış yaklaşan olmadı, o mesafeyi korurum.

-Araba kullanmayı çok severim. Trafikte erkek gibiyimdir. Bir keresinde kaza yaptık, kadın arabasını bırakıp kaçmıştı.

-İkna kabiliyetim kuvvetlidir, bilen bilir.

 

TEMMUZ SAYISI SUNU YAZISI İÇİN TIKLAYIN

İZMİR'DEN YA DA ŞEHİR DIŞINDAN NASIL ABONE OLUNUR? TIKLAYIN

Editör: Haber Merkezi