Sedat Peker videoları, birkaç haftadır gündemi meşgul ederken, bir Soylu, bir Binali, bir Erkam tosuncuğu, bir tüpçü Demirören, bir düşkün Selvi, iki Özışık kardeşler, otel, marina, Kolombiya, Venezüella… derken sonunda yine gazlandık, Karadeniz’de yeni gaz rezervlerimiz oldu. Bunlar yaşanırken bizler geleceğimizi unuttuk, yani gençlerimizi, ev gençlerimizi ihmal ettik. Biz ihmal etmedik 19 yıldır ülkeyi yöneten, cumhuriyet değerlerini satarak gençlerinizin istihdam alanını daraltan AKP hükümetleri ihmal etti.

Eskiden bu terime “ev kızı” derdik, şimdi bunlara erkek gençlerimiz de katıldı ve ev gençleri oluştu. Ev gençleri sorun haline geldi. Geldi diyorum… çünkü; ülkemiz bu konuda Avrupa birincisi. 15-29 arası ev genci oranımız % 30,7 gibi bir orana ulaştı.

Nedir ev genci; dünyadaki adı ile NEET, ne eğitimde, ne istihdamda veya stajda olmayan gençler (Neither Employed Nor in Education or Training) yaklaşık 13 milyon genç ile toplam nüfusun % 15,6’sını 15-24 yaş aralığındaki genç nüfusun oluşturduğu, çoğunlukla ailesiyle yaşayan, ev halkı gelirini kullanan, sosyal yönden zayıf olarak değerlendirilen, hemen hemen evden çıkmayan bir grup. Ülkemizin genç nüfusunun üçte biri bu grupta ve gerçek anlamda bir beka sorunu haline geldi, gelecekte…

Neden böyle olduk, birçok nedeni var. Nedenlerinin en başında eğitim sorunu geliyor. Yıllardır üzerinde en fazla oynanan eğitim sisteminin yaratmış olduğu gençlik, yerden ot biter gibi açılan, kadroları bile oluşturulamayan üniversitelerden, düzmece doktora programlarını tamamlamış öğretim görevlileri ile yetiştirilen mezun olan gençlik, evet bu gençlik şimdilerde “ev genci” oldu.

Eğitim çok önemli diyorum çünkü; büyük bir marifetmiş gibi kontrolsüz şekilde açılan üniversiteler, ülkenin istihdam gerçeklerine ve sektörlerin ihtiyaçlarına uygun olmayan bölümler, en düşük bilimsel kriterleri dahi karşılamayan, dolayısıyla iş gücü piyasasına uygun insan yetiştiremeyen kimi öğretim üyeleri, her diplomanın mutlaka bir iş garantisi olacağına dair temelsiz beklentiler, sadece belge üzerinde meslek sahibi ama iş bulamayan veya iş bulma ümidini yitirmiş gençlerin giderek artması kaçınılmaz olacaktır.

Turgut Özal zamanında başlatılmıştı, ülkenin üniversitelik oranı dünyada belirli bir yere gelsin diye birçok yerde üniversite açıldı, biz açalım yarınlarda boş olan kadrolar zamanla dolar demişti. Şimdi de aynı popülist uygulamalar devam ediyor. Büyük devlet, iştihamlı devlet…

Bu sayının artmasında diğer bir etken, bir istihdam kaynağı olan cumhuriyet değerleri onlarca fabrikanın kapatılarak yerlerine AVM vs. yapılması. Köy Enstitülerinin kapatılarak düşünülen muhakeme yeteneği güçlü, meslek öğrenimini çeşitlendiren bir sistemin terk edilerek bugünkü liyakatsiz ve anlamsız bir eğitim öğretim sisteminin hayata geçirilmesidir.

Örneğin, TSK subay astsubay ihtiyacı, hastanelerin hemşire ihtiyacı, ülkenin veteriner ihtiyacı, ziraat fakültesi mezunu ihtiyacı… Bunların hepsi üç aşağı beş yukarı belirlidir. İyi ve ciddi planlama ile artı eksi % 10 oranında bölümler açılır ve bu bölümlerden mezun olanlar mezun olduğunda mutlaka istihdam edilir. Planlama diyorum bunu ülkeyi yönetenler düşünecek ve ona göre üniversite veya eğitim kurumları açacak. Diğer bir örnek verecek olursak, ülkemizde 81 bin cami var, her camiye bir imam düşünüldüğünde 1 milyonun üzerinde imam hatipli öğrenci yetiştirmek, yine, yıllık 10 bin hemşire ihtiyacı oluşurken her yıl 100 bin hemşire mezun etmek anlamsız olacaktır. Yani 90 bin hemşire ev genci olacak veya eğitiminin dışında liyakatsiz olarak farklı bir yer ve konumda çalışma arayışına girecektir. Koç Grubunun “Meslek Lisesi Memleket Meselesi” söylemi de belleğimizden hiç kopmaması gereken bir ifade olması gerekir.

Kim bu ev gençleri; çoğunlukla kadınlar, eğitimli ama çalışmak istemeyenler, göçmenler/mülteciler, dezavantajlı gruplar, engelliler, hane geliri düşük olanlar, kırsal kesimde yaşayanlar, iş beğenmeyenler vs… bu yeni ve önümüzdeki dönemde sosyolojik, psikolojik ve kriminolojik grubu oluşturan topluluktur.

Bu sorun sadece ülkemizde mi? Hayır, AB ülkeleri ve dünyada da bu sorun yavaş yavaş ülkelerin gündemine oturmaktadır. Biz birinciliği % 31 ile kimseye kaptırmıyoruz ama İtaya % 24 ile Avrupa’da en yüksek orana sahip, en düşükleri ise % 6 ile Hollanda ve % 3 ile İzlanda’dır.

Bu durum ev kızı söyleminden çıktı. Ülkemizdeki kadınların bu gruptaki oranı % 45, erkeklerde ise % 22’dir. Avrupa'da ise kadınların % 16’sı, erkeklerin de % 13'ü NEET’tedir. NEET, yani ev genci.

Nasıl sorun olacaklar ülkeye denildiğinde; iş aramaktan ümitlerini kesmiş, sosyo-ekonomik gelir düzeyine bağlı olarak rahatlıkla kriminalize olabilecek, suç ağlarının hedefine kolayca girebilecek bir topluluktan bahsediyorum, bu grup gününün çok büyük kısmını bilgisayar başında geçiren, umutsuz, kendini ispatlayamamış, başta gündemde olduğu için söyleyeyim, kripto paralarla… kolay para kazanma isteğinde olan ve zihnen de hayata ve başarılı yaşıtlarına karşı öfkeli bir “ev gençliği” yakın gelecekte beka sorunu olacaktır.

Çözüm; bu grup, nitelikli, yüksek katma değerli bir üretim sürecine nasıl dahil edilebilir sorusu ülkeyi yönetenlerce çözülmesi zorunludur. Bireysellikten aileye, üniversitelere, sivil topluma ve devlete dek çok-katmanlı tedbirler ile çok erken yaşlardan mesleki beceriler kazandırılması, toplumun gerçek ihtiyaçlarına yönelik yeterlilik içeren eğitim sistemleri tasarlanması ve bunların teşvik edilmesi, yükselen ihtiyaçlara uygun olarak gençlerin yeteneklerini geliştirdikleri alanlarda uzman ve ustalaşmaları için zemin hazırlanması için gerekli koşulların oluşturulması kaçınılmazdır.

Avrupa bu konuda ciddi tedbir ve uygulamalar geliştirmiştir.  Başka bir yazımızda Finlandiya, Hollanda, Almanya örnekleri ile açıklarız. Fakat bu konuda ülkemizde bir çalışma ve gelişme olmadığı gibi, böyle önemli bir sorun bir iki haber dışında ülkenin gündeminde bile değil. Ev gençlerini;  DEVLET BIRAKMIŞ ANNE BABANIN BAŞINA, UĞRAŞSIN DURSUN, peki sen devlet olarak ne yapıyorsun?