Her türlü tehlikeli kimyasal atığıyla geliyor! Nasıl olsa denetleyen yok. İzmir’de Aliağa’da sökülecek. Yalan yanlış belgelerle söküme getirilmiş diğerleri gibi kanser saçacak.

OTOPAN beyan edilenin 77 kat fazlasıyla asbest yüklüydü. Söküldü! Önce Hollanda’ ya geri gönderildi, o günün ederiyle beş milyon liraya asbestinden arındırıldı. Ama sadece asbestten söz edilip bu yalan yüzlerine vurulmuştu. Kükürt taşıyan bu geminin ısıtma sistemindeki Polisiklik Bifenoller girdi tabii ülkemize.

Denetim yok. Sakın var demesinler! Gemi Söküm Yönetmeliğine göre Liman Başkanlığı, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, Gümrük Muhafaza denetliyor. Tonilato belgesindeki gemi bu mu? Beyan edilmeyen kaçakçılığa konu mal var mı? Bir de atık durumu nedir? Ayrıntıya girmeden sorayım bunlar işin uzmanları mıdırlar ve bu kadro denetim için yeterli midir?

Dünya tehlikeli atıklarını, nükleer atıklarını atacak, tıkacak yer arıyor. Bizdeki gibi gemi sökümünün yapıldığı ülkelere bakar mısınız: Hindistan, Pakistan, Bangladeş, Çin Halk Cumhuriyeti! Bunlarla yarışıyoruz dünya birincisi olmak için.

Kuito’ da İzmir’ de sökülmüştü. Petrol ve nükleer atıklardan söz edilmişti bu petrol tankeri söküm için ülkemize getirilirken. Ancak sonuç ortada. Radyoaktivite ölçümü gemiye oldukça uzaktan yapılmıştı.

Gaziemir’ deki Aslan Avcı Kurşun Fabrikası’nın arazisinde bulunan radyoaktif atıklar yedi yıl boyunca saklandı. Sonrasında da ‘kaynak ülke ve ülkeye girdiği yol, kimler soktu’ açıklanmadı. Devlet böyle bir şeyi mutlaka bilir. Neden açıklanmıyor? Bu açıklanmadıkça ülkemize her türlü tehlikeli atık ve nükleer atıklarla çöpler girmeye devam edecektir. Çünkü çok ciddi siyasal güç olmadan bu saklanacak bir şey değil. Saklamayı beceriyorlarsa devam ederler.

Bence bu konunun açıklanmasını en çok gemi sökümcüler istemelidirler. İzmir Büyükşehir Belediye Meclis Salonunda yapılan Yerel Gündem 21 toplantısında yapılan Sahil Güvenlik sunusunda nasıl da suçlanmışlardı helikopterde görevli rütbeli askerlerce, kaçakçılıkla, gemi söküm alanının kaçakçılık merkezi olduğuyla. Dava açamadılar, sessiz kaldılar.

Evet, evet, gemi sökümcüler zan altında bırakılmamalıdırlar. Bir de üstüne üstlük Gemi Söküm Sanayicileri Başkanı Adem Şimşek, Malezya’da gemi sökümü denetlemekten sorumlu zamanın Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın oğlu armatör, gemi filoları sahibi Erkan Yıldırım ile kumar masasında fotoğraflanınca toplumda sorular çeşitlendi...

Şimdi bu Brezilya’da bile sökülemeyen geminin İzmir’ de Aliağa’ da sökülmesi asla kabul edilmemelidir! Fransız donanmasında Fransa’nın çıkarları için dünya denizlerini kasıp kavurmuş, tehdit oluşturmuş gemi neden Türkiye’de İzmir’de sökülsün ki? Türkiye’nin çıkarlarını mı savundu? Bu gemiden Türkiye’mi sorumlu? Yoksa ülkemiz tehlikeli atıkların ve nükleer atıkların çöplüğü mü yapılıyor? Doğru ya bu işte milyonlarca dolar var euro var! Bir de Man Adaları’nda, Malta’ da banka hesabınız varsa...

Yapılacak iş, altın madenciliğinin tek tehlikesi sadece siyanürmüş gibi algı yaratacak şekilde çalışıldığı gibi çalışmamaktır. Altın madenciliğinde ağır metaller siyanürden çok çok tehlikelidir ve binlerce yıl kalıcıdır. Efemçukuru örneğinde olduğu gibi siyanür linçini burada yapmayacağız, ‘siyanür yok’ diyerek halkı ikna ettiler. Ama ağır metaller suları kanser yapıcı hâle getirdiler. Mahkemelerin bile su örnekleri almasını engellediler gerçek ortaya çıkmasın diye. Çamlı Barajı’nı engellediler, ağır metallerin suları nasıl kirlettiği kısa sürede ortaya çıkmasın diye.

İşte gemi sökümünde bu yanlışa düşülmemelidir. Gemi sökümünde asbest tehlikeli ve kanser yapıcı maddelerden sadece birisidir. Oysa sökülecek gemilerde tonlarca ve tonlarca Polisiklik Aromatik Hidrokarbonlar (PAH), Polisiklik Bifeniller (PCB), Tribütültinler (TBT), ağır metaller, ağır yağlar, organotinler, kanser yapıcı kimyasalların başında gelen dioksinler, furanlar...

Bunları görmezden gelmeden ve sunulan belgelere güvenmeden; OTOPAN ve Kuito örneklerini unutmadan, uluslararası akreditesi olan uzman kuruluşların noter onaylı yeminli tercüman belgelerini görmekte ısrar ederek işe başlanmalı.

Bu işte EGEÇEP Ege Çevre ve Kültür Platformu, İYA İzmir Yaşam Alanları, TMMOB, Baro, Tabip Odası, LİMTER-İŞ (Liman ve Tersane İşçileri Sendikası), Aliağa ve İzmir halkı birlikte direnmeli, engel olmalıdırlar. Yoksa Türkiye ortalamasının dört katı daha fazla kanser hastası olan Aliağa’dan başka İzmir’de bu illete sonsuza kadar mahkûm edilir!