Babaannem sürekli hikâyeler anlatırdı. Benim en çok sevdiğim çevresindeki insanları anlattıklarıydı. Kimden bahsetse o kişiyle tanışmak isterdim. Ne yazık ki ya ölmüş ya da bizim yaşadığımız şehre uzak otururlardı. Bilmiyorum belki de babaannem uyduruyordu. Hep merak ederdim bu kadınlar adamlar nerede yaşıyordu? Nasıl biriydi? Durur muyum hemen hikâye bittikten sonra soruları arka arkaya sıralardım. Babaannem o bembeyaz dişleriyle güler sonra bana döner,

“Tanısaydın severdin” derdi.

İş Bankası Yayınları 2009 yılında “Kayıp Şairler” isimli bir seriye başlayacağını duyurdu. İlk kitap çıkar çıkmaz aldım. İlk defa duyduğum bir şairdi. Halim Şefik, kitabın adı “Otopsi”.

Oysa ben şiir yazma konusunda değil ama şiir/dize ve şair takibi konusunda iyi olduğumu düşünürdüm. Herkesin yaptığı gibi hemen arkasını çevirdim, şok… Aziz Nesin “Kitapçı Halim’in romanını yazmazsam, çok yazık, çok…” İçimden bu şairi nasıl tanımam dedim. Melih Cevdet Anday “Ozan Halim Şefik, neden sonra çıkardı kitabını; oysa birlikte başlamıştık şiir yazmaya… Orhan Veli’nin Beykoz’dan çocukluk arkadaşı idi, dostluğumuz kırk yılı geçmiş… Halim Şefik, bu küçük kitabı ile bizim kırk yıllık şiirimizi temize çıkarmıştır.”

‘Vay vay vay ben neleri kaçırmış’ dedim içimden. Sonra kitaptan şiirler okumaya başlayınca aslında Halim Şefik şiirini daha önce bir yerde dinlemiştim. Önce Ruhi Su daha sonraları Ahmet Kaya “Balık Ağzı” şiirini seslendirmişti. Dinleyenler belki şiiri isimden hatırlamaz,

“Bu bir kılıçbalığının öyküsü / Yazılmasa da olurdu. / Ama bizi yeni sulara götürecek akıntı durdu. / Uskumrunun arkasından gidiyorduk / Sürünün içinde ben de vardım / Sırtımda bir zıpkın yarası / Mutlu olmasına mutluydum / Nedense gitmiyordu kulağımdan / Bir türlü o “Ağ var” sesleri / Denizkızı girmiş düşünceme / Ben iflaholmam…”

Halim Şefik, emeklilik yıllarında gezici kitapçılık yaparak hayatını kazanır. Sokaklarda, vapur ve trenlerde kitap satarken bir yandan da yüksek sesle şiirlerini okur İstanbullulara, bir de satış sloganı vardır: “Kırk yılda yazıldı, kırk dakikada okunur!” bu şiirler…

İş Bankası Yayınları bu kitapların ikincisini Mart 2009’da bastı. “Nevzat Üstün / Ak Yeşil Kavak Ağaçları” ardından Şubat 2010 yılında “Suat Taşer’in Evrende Ellerimiz” kitabı çıktı. Eskitilmiş kitap formatında, sanki yıllardır bir sahafın veya kütüphanenin rafında kalmış görünümüyle ve sadece sayılı adette ve numaralı basılan bu kitapların ömrü kısa sürdü. Dördüncü kitap “Suphi Taşhan / Kilometre Taşları” Mayıs 2010 yılında. Beşinci ve son kitap Mayıs 2014 yılında çıkan “Garbis Cancikyan ve Haygazun Kalustyan birlikte yazdıkları Balkıs” kitabıdır.

Halim Şefik’in kitabına ismini veren otopsi şiiri Orhan Veli’nin otopsisidir. Şiirin yazılışını şöyle anlatır; “Orhan ölmüştü. Bütün arkadaşları yazılar çıkarmaya başladı. Ben, dört-beş ay yazamadım. Altıncı ayda bir utanç üzüntüsü içine girdim. Hayatımda ilk defa, şiir yazmak için masaya oturdum. Akşam dokuzda yola çıkan kalemim ancak sabahın dört buçuğunda bir yerlere varabildi. Karımı uyandırıp şiiri okuduktan sonra, ‘çok kötü’ deyip uykuya döndü. Ben de dışarı çıkıp, deniz kenarında kahvelerin birinde oturup şiirin güzel olduğuna inanarak keyifli bir çay içtim.”

“Morgta açılınca kafatası / Doktor beyler beyin gördüler / İndirince tenkafesine neşteri / Doktor beyler yürek gördüler / Yürekte ne gördüler dersiniz / Yürekte memleket gördüler / Dünya gördüler / Bir de dost gördüler…”

2013 yılında gösterime giren Kelebeğin Rüyası filmi Zonguldak’ta yaşayan iki Kayıp Şairi anlatıyordu. Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu… Filmle beraber bu iki şair herkes tarafından bilinip tanındı. Yıllardır basılmayan kitapları baskı üstüne baskı yaptı. Bu kadar ilgi odağı olmasalardı, kimbilir belki de kitapları İş Bankası Yayınları’ndan Kayıp Şairler serisinden çıkacaktı.

Bu seri neden bitti? Devamı neden gelmedi? Aklımda yine deli sorular. Ne güzel şairlerimiz varmış. Babaannemin cümlesi kulağımda çınladı,

“Tanısaydın severdin sen onları”

Ahhhhhhh aysız gecelerde olur ne olursa / Atın beni mor kuşaklı bir takaya götürün / İri gözlerimde keder / Kılıcımda hüzün / Satın beni satın beni / Rakı için”