"Dunning-Kruger Etkisi"ni duydunuz mu? Ben yakın zamana kadar bilmiyordum. Özetle şu: Cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini artırır.

Yani biraz daha açarsam şöyle: İşinde çok iyi olduğuna yürekten inanan ‘yetersiz’ kişi, kendini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve aslında yapamayacağı işlere talip olmaktan hiçbir rahatsızlık duymaz! Aksine, her şeyin hakkı olduğunu düşünür! Ancak bu ‘cahillik ve haddini bilmeme’ karışımı mesleki açıdan müthiş bir itici güç oluşturur. ‘Eksiler’ kariyer açısından ‘artıya’ dönüşür. Sonuçta, kifayetsiz muhterisler her zaman ve her yerde daha hızlı yükselirler...

Bu arada pek çoğunuz çevrelerinizden tanık oluyorsunuzdur. Gerçekten bilgili ve yetenekli insanlar hayatın denebilirse her alanında fazla alçakgönüllü davranarak pek de öne çıkmazlar, yüksek görevlere kendiliklerinden talip olmaz, kıymetlerinin bilinmesini beklerler... Tabii beklerken kırılır, kendilerini daha da geriye çekerler... Eğer bu insanlar iş yaşamındaysalar üstleri tarafından da ‘ihtiras eksikliği’ ile suçlanırlar...

Acı ki aptallar, aptal olduklarının farkına varmayacak kadar aptal, cahiller, cahil olduklarının farkına varmayacak kadar cahil oldukları için, kendilerini akıllı ve bilgili sanırlar. Bu onları cesaret ve kendine güvenle doldurur. Bilgili olanlar ise yeteneklerinin farkında olmazlar, başkalarının da kendileri kadar bildiğini sanırlar.

Cornell Üniversitesi’nde çalışan Justin Kruger ve David Dunning, bulgularını 1999’da açıklamışlar. Ama kifayetsiz muhterislerin hayat karşısında ne kadar avantajlı oldukları, aklımda kaldığı kadarı ile onlardan çok önce fark edilmişti. Sözgelimi Darwin; 1871’de, “Cehaletin insanın kendine olan güvenine yaptığı katkı, çoğu zaman, bilginin yaptığı katkından büyüktür,” diye yazmıştı.

Bertrand Russel; 1930’da yazdığı “Aptallığın Zaferi” adlı denemesinde “Sorunun temel nedeni, modern dünyada, akıllılar hep kuşku içinde iken, aptalların küstahça kendilerinden emin olmalarıdır.”

Kruger etkisi hayatın bütün alanlarında olabilir ama en çok da politik alanda etkili kanımca…

Bunun için, son yıllarda yükselenlere bakmanız yeterli! Sözgelimi aylık binlerce dolar maaşla yurt dışı görevlere atanan ve hiç bir yabancı dili bilmeyen imamlar mı ararsın, ilkokul mezunu genel müdürler mi, ilkokul terk vekiller mi? Bütün bunlara bir de, dün Cezayir Büyük Elçiliğine atanan “RTE’nin Manevi Kızı” eklendi. Mahinur Özdemir, 1982 doğumlu, Türk asıllı Belçikalı siyasetçi. İnsan kaynakları mühendisliği okumuş, dış işleri personeli değil ama torpilli… Son yıllardaki kadar kifayetsiz muhteris atanmış mıdır ehil olmadıkları kadrolara? Hiç sanmıyorum!

Fakat bu tuhaf/haksız/garip/cahilane ilişkiler yalnızca “onlarda” mı var sanıyorsunuz? Merak buyurmayınız, bizim mahallede de çokça var bunlardan. Omuzdaşının omzuna basarak yükselmek ve yükselince de hiç düşmeyeceğini düşünerek arsızlaşmak, yazık ki bizim mahallenin de “kült”üdür artık.

Önümüzdeki zaman İzmir’de CHP’nin il, ilçe yönetimi seçimleri olacak. Bakalım gerçek bilgi, görgü sahiplerinden kaçı yönetimlerde yer bulacak. Yahut il başkanlığına aday olacakların kaçı bu “kifayetsiz muhteris” lerden oluşacak. Bekleyip göreceğiz. Günü geldiğinde, kalemimiz yettiğince buna da değineceğiz kuşkusuz!

Bu hafta, İsmet İnönü’nün o ünlü sözünü biraz değiştirerek hatırlatalım öyleyse; “Bir memlekette akıl ve bilgi erbabı, akılsızlar ve bilgisizler kadar cesur olmadıkça, o memleket için kurtuluş yoktur.”