Merhaba Çınar Abi,¹

Hava lodosa döndü bugün. Ilık ılık okşuyor teni. İnciraltı Kent Ormanına uzandık.  Dolaştık, yürüdük bir zaman. Birlerce ağaç, yapraklısı az. Erikler aldanıp nazlanan kışa, ağırdan çiçeklenmiş. Akıyla karasıyla kargalar, flamingolar, martılar, mekeler, kumrular... Yoldan çıkaran bir hava! Çıkıyoruz yoldan, çayır çimen ağaçların arasına vuruyoruz. Aklımda sen varsın dünden beri. Çınarlardan birinin altında duruyoruz. Kimi yaprakları kuruyup kalmış dalında. Onlardan birini alıyorum daldan. Salihli’nin anıt ağaçlarından Anadolu Çınarı’nın altında buluyorum kendimi. Derken Buca Kaynaklar’da, bir başka çınarın altındayım. Bin yaşımı aşalı epey olmuş. Birer yaprak da onlardan... Üç çınar yaprağını senin Aslı Türküdür’ün² yanına koyuyorum.

Salihli’yi anımsadın, değil mi Çınar Abi?

11 Aralık 2010 Cumartesiydi. Şiir İkindilerinin yirmi beşinci yılı: Güz 44’ün konukları arasındaydın Hüseyin Haydar, Hüseyin Yurttaş, Onur Şenli, Salih Bolat, Yusuf Alper, Zerrin Taşpınar’la birlikte. Dionysos Emek Ödülü, Talat Sait Halman ve Mustafa Şerif Onaran’a verilmişti.

Salon yine dopdoluydu… İzmir’den katılımı ben örgütlemiştim, bir otobüs varmıştık şiirin başkentine.

Şiir İkindileri’nin vazgeçilmez yayını Salihli’denİZ, Tuğrul Keskin’in editörlüğünde çıkmıştı. Kitapta iki yazısı vardı Bahri Karaduman’ın, biri sana dair: Çınar Çığ’ın Ozan Yüreği ve ‘Aslı Türküdür’.

Etkinliğin sonunda özlem gidermelerimiz arasında Bahri Karaduman’ın “Nasılsın, Çınar Abi?” sorusuna yanıtın buruk olmuştu:

“Nasıl olayım Bahriciğim; yukarısı bypass, aşağısı kanser!”

“Umuyorum bir gün yeniden duyulur şiirin ve türkünün sesi Salihli’den...” Martılara ve cümle kuşlara söyledim bunu...

Eve dönüyoruz. Balkona eşimle kuruyoruz masayı. Beyazpeynir, leblebi... su katmıyoruz rakıya, bir de şiir; senden ve sevdiklerinden... Yanımızda, “zorlu bir kavgadır şiirim” dediğinin hepsi... “...sevgim, saygım ve özlemimle” diyerek imzaladığın (Yirmi yıl mı olmuş!) Aslı Türküdür.

Bab-ı Âli’ye n’oldu, dediğin çalınıyor kulağıma. Birçoğunu sen de biliyorsun Çınar Abi. Şiirlerle çoğalttığınız mekânların çoğu yenik düştü zamana. Kalanlar da kapalı nicedir. Üstelik yalnızca meyhaneler değil; kafeler, kafeteryalar, lokaller, lokantalar da öyle. Bir salgının pençesine düştü insan senden hemen sonra. Hem de dünyanın her köşesinde... Bunu fırsat bildi muktedir, nicedir, “dediğim dedik, çaldığım düdük” deyip duruyor.

Şadan abi (Gökovalı) sesleniyor sokak başından: “geldim/ az değil/ malazgirtten cumhuriyet/ sipahiden işçiye doğru// (...) süreçtir/ yok başka güneşimiz/ bir tek şiir/ bir tek şiir"³

Erdoğan Çokduru mu o balkonun altındaki? “türkü yakın/ bir tek çiçek/ bir tek çocuk için/ şiir kavgadır// (...) türkü yakın/ hep birlikte/ tek başına// (...) çizin/ savaş kin ve kanı/ kendi elinizle södürmeden ocağı// barış kavgamızdır/ ister türkü yakın ister şarkı

Onur Şenli’nin sesi sökün ediyor: “bir tek teli ses verirse sazın/ hep birlikte oynarız/ bir tek türküyse bildiği halkın/ çok sesli yakarız açılır/ çiçeği dağlarca karanlığın...

Telefonum çalıyor. Hüseyin Yurttaş: “hey çocuk/ yak türküsünü sabahın/ yanık olsa da biraz...” Gevrekçinin sesi yükseliyor sokaktan. “güzelliğin bir çavlan/ ağzından ayaklarına/ insan gerçeğini dokuyan/ çırılçıplak tarihsin/ sevda gibi/ bir solukta okunan...

Belleğimdekilerden birini usulcacık bırakıyorum sokağa, telefona: “ne zaman/ bir kuş öldüyse/ gökyüzünde azaldı/ kanatlarım biraz...

Bir yudum daha rakıdan... Giriyorum içeri.

***

Ah Çınar Abi,

Halkın türküsüne yaslı dizelerini bir de Bademler’de paylaş, dediğim düştü bak şimdi aklıma. Olur... demiştin kıramayıp beni, eklemiştin: “Üç ay var yahu daha! Bir ay kala hatırlat, olmaz mı?” Olmaz mıydı hiç! “Bir hafta kala gene hatırlatırsın değil mi? O da olurdu. “Bir gün önce ara ki gidelim birlikte...” Yarın, demiştim son olarak. Peki... demiş, gelememiştin. Bir mazeret bulup ben ses vermiştim dizelerine Bademler Şiir Akşamı’nda...

yalnızlıkta barınak/ bozkıra kavşak benim/ en bildik ağaç/ anadolunun mirası/ gizim baş kaldırmaktır/ türkümü kendim söylerim...

Bir yudum daha, “haydi içelim biz ölmeyiz/ (...) şiirimiz türkümüz anılarımız bizim

***

Gelişini kutlar sanki dünya işçi sınıfı her yıl, o görkemli mücadele ve dayanışma gününde. Dönüşünü de şiirlerini dilinden düşürmediklerinden Nâzım’la eşledin ya Çınar Abi. Artık her 15 Ocak bizim için “Merhaba Nâzım!” yanında “Merhaba Çınar Çığ!”dır da...

........................

¹Çınar Çığ (şair/ 1 Mayıs 1938-15 Ocak 2020)

²Aslı Türküdür, Çınar Çığ, toplu şiirler, Temmuz 2000, Atadost Yayınları, İzmir

³Bu ve sonraki dizeler Çınar Çığ’ın adı geçen yapıtından alındı.