Sayın (!) ‘Bir Vatandaş’; sana karşı duygularımı, daha fazla kafamın içinde tutamıyorum. İsmini bile yayınlama cesaretini gösteremediğin için sana “Bir Vatandaş’ diye hitap etmek zorunda kalacağım. Adresin de olmadığı için sana ancak açık mektup yazarak ulaşmaktan başka çarem kalmadı.

Öncelikle sana karşı kin, nefret hatta öfke bile beslemediğimi bilmeni isterim. Çünkü benim habitatımda sen kocaman bir boşluk bile değilsin. Çünkü sen neden değil sonuçsun.

Hey! ‘Bir Vatandaş’;  seni üzerimizde yıkanmaktan ağarmış beyaz önlüklerimizin olduğu, beyaz yaka ile öğrenim gördüğümüz ilkokul sıralarına götürmek istiyorum. Aynı renk önlüklerin yoksulluğumuzu örtemediği yıllardaki bir anımı sana aktarmak istiyorum. Yoksulluğumuzu ve varsıllığımızı, ayakkabılarımızın, beslenme çantalarımızın ve silgilerimizin ele verdiği günlerdi…

Bir gün okulda, sıra arkadaşımın, silgisi kaybolmuştu. Sonra olayın aslı ortaya çıkmış fakat iş işten çoktan geçmişti. Fakat Nermin öğretmenimizin sözleri hala kulaklarımdadır. Kara tahtanın önüne çıkardığı sınıf arkadaşımıza, sert bakışları ile ‘Çocuklar muhbirlik çok kötü bir şeydir. Sakın ola ki bilip bilmeden kimseye iftira atıp ihbar etmeyin’ demişti. Sonradan silgisinin çalındığını söyleyen arkadaşımızın silgisinin çalınmadığı ortaya çıkmış ve suçlanan arkadaşımız temize çıkmıştı. İhbar eden arkadaşımız ise uzun süre sınıfta kimse ile konuşamadı.

Yani “Bir Vatandaş”, senin adını adresini bilmediğim gibi yaşını ve cinsiyetini de bilmediğim için bu yılları bilip, bilmediğini de bilmiyorum. Senin o yıllar yerine günümüz yıllarını kendine kılavuz edindiğin gün gibi ortada… Buda, yaptığın ihbarcılıktan belli değil mi? Bugün, Devlet büyüklerimizin ihbarcılık müessesini geliştirmek için nasıl bir özel çaba gösterdiklerini herkes biliyor.

23 Ekim 2015 tarihinde Başbakanlık Bilgi Edinme Merkezi’ne (BİMER) yaptığın elektronik mektupta kullandığın dil gerçekten ilgi çekici. Hem bir vatandaş sadeliği, hem de resmi bir dil kurmacası ile ihbarcılık müessesine yeni bir boyut kazandırdığın için seni tebrik etmeyeceğim. Bu ihbar mektubunda hem suç hem de cezayı da belirterek ne kadar düşünceli(!) olduğunu bir kere daha göstermiş olmuşsun… Devlet büyüklerine hakaret ettiğimin altını özellikle çizerek, benim Anayasal suç işlediğimi belirterek, ihbar mektubunu zenginleştirilmeyi ihmal etmemişsin. Tabii bir kişi tarafından yazıldığı belirtilen muhbirnamede, söz konusu şahsın ‘devlete’ ve ‘millete’ hakaret ettiği savı tekrarlanarak, ‘vatana ve millete ihanet’ sosu ile tam arzulanan sonuca ulaşılması hedeflenmiştir.

Son noktayı koymayı ve hükmü vermeyi ise ihbarcı ‘Bir Vatandaş’ kendine vazife bilerek ‘bu şahsa maaş verilmemeli’, ‘görevine son verilmeli’ diyerek özellikle vurgu yaparak hiçbir noktayı atlamamıştır. Birçok konuda olduğu gibi ihbarcılıkta da çığır atladığımızın güzide örneklerindensin!

Kumpas tam anlamıyla kurgulandığı gibi işletilerek ikinci aşamaya itina ile geçilmiştir. Soruşturmaya yasal kılıf uydurulacak ve şahıs işten atılacaktır. İki taraflı soruşturma hem adli hem de idari olarak sürdürülecektir. 102 yurttaşın yaşamını yitirmesinden sonra 2 günlük eylem kararı ‘yasa dışı’ ve ‘ideolojik’ ilan edilecek, sosyal medyadaki paylaşımlar ise ‘yasak yayın’ olarak değerlendirileceke hızla istenen sona gelinerek kurgu işletilecektir.

Sayın (!) ‘Bir Vatandaş’,  ihbarın ile 2 kez, talebin yerine getirilerek hakkımda iki kez memuriyetten atılmam isteniyor..

Bu hikâye uzayıp gider mi bilmem ama bu hikâyeye her gün bir yenisinin ekleneceği de görünen bir gerçek. Akademisyenler, gazeteciler memurlar ve muhalif tüm kesimler artık birer potansiyel suçludur.

“Bay ihbarcı” seni; okul yıllarımdan sonra biraz daha eskilere 1950’li yılların ABD’sine, götürmek istiyorum. Bu dönemin bir benzeri de yine aynı yıllarda küçük Amerika özlemi ile yananlar tarafından ülkemizde de yaşatıldığını belirteyim. ABD’nin Wisconsin Eyaletinde Cumhuriyetçi Parti Senatörü McCarthy adı ile anılan döneme götürmek istiyorum. McCarthy, hayatı boyunca girdiği her seçimde yalanlara ve sahte belgelere başvurarak birçok dürüst Amerikalının hayatını zindana çevirmiştir. Birçok kişinin hayatını zindana çeviren bu dönem, soğuk savaşın en acımasız kurallarının uygulandığı zor yıllardı. Bu döneme damgasını vuran McCarthy’nin en önemli özelliği ise güç ve iktidar arzusunun, bir insanı, insanlıktan çıkarabileceği en üst nokta sembol olmasıdır. Bu dönemde de aynı senin yaptığın ihbarcılar yüzünden birçok dürüst Amerikalı yurttaşın hayatı kararmıştı. Bu karanlık dönemde, bir çok gazeteci, yazar işinden olmuştu. Bu hikâyelerin en acımasızı da Julies ve Ethel Rosenberg’ler olmuştur. Karı koca olan Rosenberg’ler elektrikli sandalyede can vermeden önce; ‘Sosyalistiz ve suççusuz’ sözleri karanlık döneme damgasını vurmuştur.

***

Yıl 2016, soğuk savaş yılları çoktan buzdolabına konulmuş, yeni (!) dünyaya kanat açılmıştır. Artık, insan hakları, demokrasi, ileri demokrasi herkesin ağzında sakız olmuştur. Sen ve senin gibiler, ülkenin dört bir yanında yürütülen “Cadı Avına” koyduğunuz katkılarla gurur duyabilirsiniz. Fakat “Bay Vatandaş” size şunu hatırlatmak isterim. McCarthy, şimdi ABD’de lanetle anılıyor. Ne yazık ki ülkemizde McCarthy’nin hayaleti bizim gibi ülkelerde dolaşmaya devam ediyor.

Yukarıdaki sözlerimi anlayabildiğini düşünmek istiyorum. Ne kadar haz aldığını bilmiyorum. Sana kullanabileceğin bir itirafta bulunmak istiyorum. Belki ilerde kullanırsın, o ilkokul anımda silgiyi alan bendim. Ben hırsız değildim ama bir hastalıklı gibi herkesin yanından kaçtığı sendin.

Ve “Bay Vatandaş” sen ya bir birey ya da bir kurumsun hiç önemli değil, bu karanlık dönem çok yakında son bulacak. Sen ve senin hizmet ettiğin bu karanlık dönem lanetle anılacaksınız.

Lafı çok uzattım biliyorum ama “Bay Vatandaş” sen kaybedeceksin yurttaşlar kazanacak!