Çevremizde olup bitenlere karşı duyarsız kalır, sessiz bir şekilde izlersek başımıza gelecek olan kötülüklerden de kurtulamayız. Daha da doğrusu tam da o anda verilen bir karar aslında sizi ilgilendirmiyormuş gibi dursa da süreç içerisinde tam da sizi ilgilendirdiğini idrak edersiniz ve her şey için artık çok geç olduğunun farkına varırsınız.

Geçmişe dönüp baktığımızda özellikle tarım sektöründe bu gibi mevzular çokça yaşandı ve şu anda o verilen kararların sonuçlarını yaşıyoruz. Oturup hepsini bir bir anlatacak değilim, zaten her yazımda aynı şeyleri kevgir pilavı gibi evire çevire anlatmaktan bıktım. Tarım politikasızlıklarının önümüze koyduğu, gıda krizleriyle dolu şu günlerde her şeyden başka, bambaşka bir sorunsalı da bugünkü köşemde işlemek istedim.

PAZARYERLERİ

Her semtte taze sebze meyveden, tuhafiyeye, bakliyattan baharatına, zücaciyeden fidesine, tohumuna varıncaya kadar envaı çeşit gereksinimin ticaretinin döndüğü haftanın çeşitli günlerinde kurulup bulunduğu çevrenin halkına aslında bir fiil kamu görevini üstlenen pazaryerleri aslında o semt için çok önemlidir. Pazaryerlerini merkeze alıp etrafına bir iki kilometre daire çizdiğinizde şehrin önce onun etrafında büyüyüp geliştiğini çok açık bir şekilde göreceksiniz.

Pazaryerlerinin bu merkezi yapısının getirdiği değer artışı ile yerel yönetimlerinin radarına girmesi ve değerlendirilmeye çalışılırken hiçbir analitik düşünceye dayanmayan yer değişiklikleri son zamanlarda sıkça karşılaştığımız, hiç kimsenin önemsemediği hatta fark bile edemediği bir sorunsalı da beraberinde getiriyor.

NEYMİŞ BU SORUNSAL?

Pazaryerleri semt sakinlerinin taze sebze, meyve ve diğer ihtiyaç malzemelerinin ticaretinin kaliteli, standartlara ve gıda güvenliğine uygun olarak serbest rekabet şartları içinde tüketicilerin hak ve menfaatlerinin korunduğu mekânlardır. Bu mekânların asıl amacı tüketicilerin ucuz ve kaliteli tüketim malzemelerine kolayca ulaşabilmelerinin sağlanmasıdır. Bunun içindir ki pazaryerleri asırlardır o semti en işlek ve merkezi yerlerinde faaliyetlerine devam etmiştir.

Merkezi yerini koruyan bir pazaryerindeki esnafın tezgâhında satabildiği 50 kasa malı alırken yapabildiği pazarlık gücü, vatandaşın cebinden çıkan para ile çok ilgilidir. Yani tezgâhında 50 kasa salatalık satabilen bir esnaf; o malı 10 liradan 8 liraya düşürüp toptan satın alabilir ve 8 liradan aldığı 50 kasa salatalığı yaptığı masraflara rağmen 10 liraya vatandaşa perakende satarak sürümden kazanabilir.

Lakin pazaryerinin merkezi yerini değiştirip ya da aynı semtte birden fazla pazaryeri kurup işlerin azalmasına yol açtığınızda, yani o 50 kasa satabildiği malı, 5 kasaya düşürdüğünüzde esnafın toptan mal satın alırken pazarlık gücünü yok edersiniz. 5 kasa salatalık için pazarlık yapamayan esnaf bunu 10 liradan aldığında ve yaptığı masrafları tonajı az olan malın üzerine eklediğinde, bu maldan para kazanabilmesi için en az 15 liraya satması gerekir.

Aynı hıyarı 10 lira yemek yerine 15 liraya yemek arasında bu gibi sosyal ve kamusal mekânların önemini idrak edememenin yatması, bu eylemi kafasına göre rüyasında görüp ertesi gün uygulamaya kalkan yöneticilerin büyük bir iş yaptığını sanan öngörüsüzlüğüne ağzını açıp bir cümle edilememesi, kısacası bilinçli bir tüketim toplumunun (başından sonuna) oluşamaması yani deve kuşu misali kafayı kuma gömüp, bir tarafımızın açıkta kalması neden olmaktadır. Saygı ve sevgilerimle…