Adalet; bu ülkede yaşayan her bir insana aynı derecede lazım. Ekmek ve su gibi bir ihtiyaç!  “Çoklu Baro Düzenlemesi” Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) kabul edilerek yasalaşmasının ardından gözlerin yeni kurulacak barolarda olması gerekliydi.  İktidara paralel baroların kurulacağı demokratik kamuoyunda beklenen bir şeydi.

Toplumda adalete ihtiyaç taleplerini dile getirenlerin siyasette temsilcisi olduğunu iddia edenlerin “Ayasofya” tartışmasının girdabında boğulurken; AKP’nin eski İzmir Milletvekili Ali Aşlık, İzmir’de bir baro kurma hazırlığı içerisinde olduğu haberi düştü birden önümüze. Aşlık, 30 yıldır üyesi olduğu İzmir Barosu’nun kendisine hiçbir “yarar sağlamadığını” söylüyor ve kuracakları yeni baroda üye sıkıntısı yaşamayacaklarını söylüyordu.  Bundan sonra kurulan her baro hukukun değil siyasetin içerisine doğacaktır.

Aşlık’ın baro çıkışının ardından Meclis tutanaklarını incelemeye karar verdim. 2 Temmuz 2012’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde gerçekleşen bir oturumda yaşananlar dikkat çekici. İzmir’de yaşanan ev işaretlemeleri hakkında bilgi vermek için kürsüye çıkan Aşlık, şunları söylüyor:

“(...)Şimdi, değerli arkadaşlar, Çiğli'de yaşanan olayda, bir apartmanda bildiri dağıtılmış ve bu apartmanda yaşayan kişilere, Sünnisine de, Alevisine de aynı broşür dağıtılmış. Ben burada tek tek isim olarak sayabilirim ama burada kayıtlara girmesinin vatandaşlarımız açısından bir faydası olmadığını düşünüyorum. Dolayısıyla arkadaşlar, onun dışında Menemen'de olan hadiseyle alakalı da, orada da aynı şekilde apartmanda işaret yapılanlar içinde, o apartmanda Alevi de var, Sünni de var. Diğer, Karabağlar'da yaşanan konuda da, aynı aile içinde yaşanan sorunlardan kaynaklanan bir şey, orada ailenin ismini söylemiyorum. Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, bu konular abartılacak konular değildir”

Dönemin Cumhuriyet Halk Partisi Ankara milletvekili Levent Gök ve Cumhuriyet Halk Partisi Çorum Milletvekili Tufan Köse Aşlık’a tepki gösteriyor. Tepkiler üzerine Aşlık bu kez şunları söylüyor:

“Sivas olayları da Türkiye'ye dayatılan gündemdir, Türkiye'nin gündemi değildir. Değerli arkadaşlar, ben orada yapılan yanlışlığı en az sizin kadar kınıyorum ama şunu bilesiniz ki orada yargılananların büyük bir kısmı, orada yananlar kadar masumdur”

Bu kez de Aşlık, “Yuh sana!” “Ayıp be ayıp” şeklinde tepkiler yükseliyor muhalefet sıralarından... Ardından ise itiraf sayılabilecek sözler dökülüyor Aşlık’ın ağzından... Yine hiç araya girmeden aktarıyorum:

“Bakınız, ben size ifade edeyim, ben o gün için yeni bir avukatım, yeni bir avukat. Gittim, dosyanın bir fotokopisini aldım(...)Dosyayı okuduktan sonra adaletin tesis edilemeyeceğini gördüğüm için, dayatılan birtakım senaryoları gördüğüm için ikinci duruşmadan sonra duruşmaya gitmedim (...) Oraya giden arkadaşlarımız belki adaletin tesisine katkı sağlamak için gittiler ama benim anlayışıma göre -ben onları da saygıyla anıyorum- bir nevi figüranlık yapmış oldular, dayatılan, oynanan oyunlara bir nevi figüranlık yapmış oldular. Ben o figüranlığa Ali Aşlık olarak yapmadım”

Tüm bunları okuduktan sonra aklıma şu soru takıldı:

Ali Aşlık;  ileride bir gün, baro kurma fikri için de aynı şeyi söyeleyebilir mi? Yani “Dayatılan figüranlığı yapmadım” der mi?