Haftanın bir günü futbol yazmam gerekiyor aslında. Hem İzmir takımlarının hem de Beşiktaş’ın maçı geçtiğimiz hafta belirlenen güne yetişemedi. İzmir’de dünyanın futbol kentlerinden biri aslında. Birbirinden özel taraftara sahip pek çok takımı var.

            İzmir medyasına baktığımız zaman, ulusal medya muhabirlerini saymazsak bu takımların üstüne yazı yazan nadir insan görürüz. Devamlılık ise pek sürmemekte. Medyanın bu kadar uzak olmasının sorularını kulüplerde aramamak lazım. Taraftar kendi medyasını yaratmakta mahir değil ne yazık ki.

            Kendini ifade etme hakkını yaratabilmek çok önemli bir yetenek. Kendini satmakta mahir olmakla aynı demek değil bu. Genelde nefret sevgiden daha güçlüdür. Ve sizin başardıklarınızı başarmayı hayal edenler, başarısızlıklarından sizi sorumlu tutarak takıntılı bir biçimde saldırır. Aslında kişi olarak orada olamamanın hıncını almaya çalışmaktır bu. “Onca yıl okudum, yazdım neden fırsatlar yok” söylemi içini kemirir ve onu bir kin kılıcına çevirir. Bu halini bile yazarların arasında bulmak mümkün değil. Taraftarların, yönetimler üzerinde yaptığı baskıyı ve söz söyleme hakkını kazanmalarının tek yolu belki de medyanın daha güçlü kullanılmasından geçmekte.

            Oluşturulacak güçlü ve üretken bir dil takımı da itecektir. İzmir’in genç takımları, ülkenin önünü açan futbolcular yetiştirmekte. Bunun kentlinin takip edebileceği yazılarla çevrelenmesi, yeteneğin daha kısa zamanda keşfedilmesine vesile olabilir.

            Şimdi gelelim sezonda neler olacağına. Galatasaray yaptığı transferlerle uzun soluklu bir mücadele yürütmeyi ve şampiyonluk yarışından kopmak istemediğini gösterdi. Fenerbahçe sükseli transferler yapmasına rağmen kendi sahasında kırmızılı olana yenilerek moral motivasyonunu kaybetti gibi duruyor. Her iki sarılı takımın kupadan elenmesi aslında sürpriz değil. Sürpriz olan ligdeki sıralamaları. Beşiktaş’a en büyük transfer, Sergen Yalçın. Sergen hoca gerek futbol bilgisi gerekse hırsıyla şampiyonluğun en büyük adayı. Aslına bakarsanız bu yılki şampiyonluktan çok daha fazla şeyler hedefliyor gibi. Türkiye’de bir Alex Ferguson olacaksa bu Sergen hoca olmalıdır. Takımın tüm hatlarıyla bağlantısı en üst düzeyde. O ‘mavi kuş’ zımbırtısında yazanlara bakmayın. Malum orada manipülasyon ve gerçekle örtüşmeyen saldırı en tutar akçe. Beşiktaş taraftarı Sergen hocayı hayranlıkla ve en az onun kadar başarılı olma isteğiyle takip ediyor.

            Maçlardan sonra yazıları pazartesi gününe yetiştirmeye gayret edeceğim. Bu hafta Beşiktaşımın maçı köşenin yayınlandığı tarihte olacak. Cumartesi oynanacak Altay-Keçiörengücü maçına dair kısa bir yorum ve 14 Şubatın ertesi olacağı için kısa bir Kordon öyküsü ile merhaba diyeceğim gibi görünüyor.

            Keçiörengücü ben Ankara Azot Spor’da oynarken hepimizin profesyonel lige gidebilmek için hayaliydi. Onlar 3. Ligde mücadele ediyor ama ne çıkıyor ne iniyordu. Oradan keşfedilmeyi bekleyen pek çok Ankaralı amatör futbolcu tanıyorum. Bugün bulundukları nokta aslında şaşırtıcı da benim için. Altay çok daha büyük bir ligi hayal ediyor ve umarım bu sezon bu hasretine son verir. İzmir’in Siyah-Beyazı bu sene son haftalarda yaşadığı puan kayıpları olmasa belki de çoktan şampiyonluk türküleri söylemeye başlamıştı. Yapılan değişikliklerin özellikle de İbrahim Akın’ın başarılı olacağını ümit ediyorum. Bakalım bu yazı yayınlandığında kupa maçları sona ermiş olacak. Önümüzdeki yazı da bunun üstüne de biraz sohbet ederiz.