…Bendimi çiğner aşarım…

Bilindiği üzere Canan Kaftancıoğlu çok ama çok eski tweetleri nedeniyle yargılanmış, tutuklama kararı çıkmıştır. İşbu ya, yargıda bağımsızlığın ne kadar kötü bir hal aldığı, kamu vicdanının da derin bir hüzne ve yaraya mahkûm kaldığı ortadadır.

Aslında bugün İmamoğlu üzerine yazıyorken, haberler ardı ardına gelmiş, Kaftancıoğlu’na verilen hüküm açıklanmış, 12 Mayıs’ın sabahında da güne meme ve sutyen tartışmaları ile uyanmıştım. Memeye meme, kadına kadın diyemeyen bazıları, tekrar hatırlatmıştı kendilerinin açlık dolu Afrika misali bir ortamda yaşadığını.

Hey hak… Olan bunca şey niye diye düşünmeden edemez hale geldim tekrardan. Gecenin bir saati yazdığım bu yazı da bir iç dökme mi ya da bir çığlık mı bilemeden yazıyorum.

Kaftancıoğlu olayının ardından Kılıçdaroğlu İstanbul’a mitingi çektiğini açıkladı. Şimdi CHP yüksek ihtimalle 6’lı masa desteği altında büyük bir miting yapacak. Çığlık atacak. Sabah da Demokrat Parti Başkanı Güntekin Uysal’ın dedikleri de (seçim güvenliğinden şüphe duyduğunu açıklıyordu) tabloya eklendiğinde, Türkiye’nin zor bir dönemden geçtiğini görüyoruz.

Artan enflasyon yani duble duble fiyat artışı, kölelik sistemi sürsün diye kaçak göçmenlerin ülkeye yığılması, böylece Türklerin işsizliğinin pekişmesi… Türkiye tarihinin en karanlık dönemini geçiriyor. Devlet kurumsallığı çökmüş, üretim sistemi yok olmuş...

Peki bu durum nereye evrilir? Türkiye nereye gidecek?

Türkiye’nin önünde önemli bir patika var. Bunlardan birisi ülkenin Ortadoğululaşması, yoksulluğun genel geçer olması, evrensel standartlarda orta sınıfın yok olup vasat bir toplumun doğması ile sonuçlanacak. Osmanlı dahil olmak üzere tarih bilgisi, uzak ve unutulmaya yüz tutmuş bir tarih olacak. Zaten Türkçe’de son yüz yılda ortaya konan modern literatür de unutulacak.

Türkiye’nin yüksek ihtimalle çok dilli bir toplumu oluşacak. Bu çok dillilik Arapçanın resmi dil olması ile sonuçlanacak bir süreç getirecek. Hatta kim bilir ülkenin adı da değişecek.

Elbette bu yazdıklarım önümüzdeki seçimden sonra bir anda olmayacak. Uzun bir süreç geçmesi gerekecek. Kim bilir belki bir nesil sonra bu tablo daha da belirginleşecek. Fakat kesin olan; toplumun direnci her geçen gün kırılacak, Türkiye artık Türklerin umut bağlamayı bıraktığı bir ülkeye dönüşecek.

Elbette şu an orada değiliz. Bilhassa Türk toplumu önemli bir sosyal yapıya sahip. Bir yüz yıl öncesine göre muazzam önemde sivil toplumu, yetişmiş insan gücü var. Türkler teknolojiye vakıf, küresel bağlantılara hâkim. Birçok önemli kurumda ağ-bağları olan isimler var.

Tüm dertler bir yana ülkenin teknik imkânı gelişkin, başta yeni nesil teknolojilere kafa yoran önemli sayıda insanımız var. Bir kısmı yurtdışında olsa da doğru ekonomik ve sosyal ortam onları geri getirir.

Bu ortamın oluşması için de en önemli imkân demokrasi. Türk halkının dinamizm sahibi bir demokrasi kültürü var.

Türkiye’nin sanıldığından daha derin bir zenginliği var.

Şu an ise tek ihtiyaç olan irade. Seçimler yaklaşırken, puslu bir vadiye giriyor canım ülkem. Bu patikadan bizi bereketli bir ovaya çıkaracaklar, tarihe şanlı ve altın harflerle yazılacaklar.