Nereden baksak anlam bulamadığımız cümleler silsilesine bir yenisi daha eklendi: ‘Kadının kocasını adıyla çağırması edepsizliktir, işçi patronuna adıyla seslenebiliyor mu?’ diye bir ses çıkardı birisi.

Adam işin mi yok buna takıldın, daha beterleri var, denizde damla denildiğini duyar gibi oluyorum, ama elimde değil takılıyorum.

Birçok yerine takılıyorum, anlam çıkartılmaması gereken bir cümlenin alt okumasına takılıyorum.

İşte patronuna adı ile hitap edememiş işçiye takılıyorum.

Eşine ismiyle hitap ederken edepsizliğe mahkum edilmiş kadına takılıyorum.

Takılıyorum ve bir türlü çıkamıyorum.

***

‘Alt yapı mı üst yapıyı belirler, üst yapı mı alt yapıyı belirler’, artık her ne demekse, argümanının naifliğine gülüyorum.

Adli yıl açılış törenlerinde Baroların yerini almış Diyanet İşleri Başkanı’nın aklığından gözlerim kamaşıyor.

Kara, cepsiz, ilmeksiz olmasından gurur duyulan cüppeleri düşündükçe aklıma Nazım’ın mısraları geliyor;

Bedreddin yiğitleri şehzade ordusunun karşısına çıktılar.

Dikişsiz ak libaslı,

baş açık

yalnayak ve yalın kılıçtılar.

***

Eve gelmekte olan adamın, ‘şimdi eve girdiğimde bana ismimle hitap etsin görür göreceğini’ diyerek kendini kurması gözlerimin önünden gitmiyor.

Patronuna ismi ile hitap edememeyi normal karşılayan bir ezilmişliğe bakarken gözlerim kamaşıyor.

Oysa diyorum, bizim Payidar da, Yaşar Usta’yı izlemiştir mutlaka, ‘Sen mi büyüksün ben mi, ben Yaşar Usta’ repliğinde bir anlam bulmuştur kendine.

Adıyla varolmak istemiştir hayatın bir yerinde.

Patron anasına küfrettiğinde, umutlarını ıslıkla söylemiş, sıcak bir yemek, sıcak bir yatak, sıcacık bir yatakta unutturan öpücükler özlemiştir; bir seferliğine, birazcık Yaşar Usta, birazcık Hasan Hüseyin oluvermiştir şu kısacık hayatta, diyorum, demek istiyorum.

***

Engizisyon, gökyüzünün ulvi nurları değildi, yeryüzünün karanlık zindanları idi. Dogmadan, hurafeden işkence korkusundan öte bir şey değildi. Tanrının arkasına sığınılmış insan iki yüzlülüğünün, her türlü kirli çıkar için diğerini mahkum etme, diğerine acı çektirme, diğerini öldürme komplosununun sahnelendiği kötücül bir yaşam kesitiydi.

Engizisyon, siyasetti, erki elinde tutmanın, sosyal yaşamı kendi sapkınlığının meşruluğunda ve sınırsızlığında düzenlemek isteyen ama bir yandan da sınırsız ve sorumsuz olanların hukuksuzluğu ve adaletsizliği idi.

Engizisyon, işçinin patrona, kadının erkeğe ismi ile hitap edemediği, mutlak erklerden oluşmuş, patronluğu, erkekliği, din adamlığını, askerliği ve nihayette mülkü elinde tutana doğru uzanan bir kölelik zinciriydi.

Ama biri çıktı, kral çıplak dedi.

***

Payidar hazır ol! Eşin, Payidar demez de sana ‘yapraam’ derse, ‘topraam’ derse pek takılma.