Belediyelerin kurumsal yönetim mekanizmalarına kavuşması için beş yıldır çabalıyorum. Bulunduğum tüm Belediye birimlerinde kendime bağlı olmayan, nesnel ve sistem düşüncesi üzerine kurguladığım iş yapma biçimim zaman zaman eleştiriyle karşılandı. Bu eleştirileri değerli görüp sürekli kafa yorduğumu içtenlikle paylaşabilirim.

Ankara Yenimahalle ve Çankaya ilçelerinde belediye desteğiyle başlayan ODTÜ Mezunları Derneği Ankara Gönüllü Takımı, mevzuatta ‘belediye hizmetlerine gönüllü katılım’ örneğiydi.

Seferihisar Belediyesi’nde ‘Cittaslow Gönüllüleri’, ‘Seferihisar Gönüllü Takımı’, ‘Seferihisar Mahalle Örgütlenmesi’ uygulamaları bir belediyenin katılımcılığı esas alan adımlarının göstergesi oldu.

193 ülkenin imzaladığı Birleşmiş Milletler 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri arasında yer alan “Sürdürülebilir Şehirler” maddesi katılımcılığı merkeze koyan, yaşam odaklı kentlerin yapılandırılmasına atıfta bulunuyor. Bu doğrultuda, Türkiye’de belediyeciliğin nesnel değerlendirmeler ışığında yerel siyaset dinamiklerini iyi çözümleyip politika geliştirmesi önemlidir.

Belediye ve İstihdam

Belediyelerin istihdam süreçleri doğrudan siyasi referansların odağındadır, yerelde savunulan siyasetin kalıcı olması ve uzun süreli yaşaması için liyakat önemlidir. Seçim sonrası bir siyasi parti adayının Belediye Başkanı olmasıyla il ya da ilçe örgütünün yoğun ‘cv’ bombardımanıyla karşı karşıya kalır. Kaçınılmaz durum neticesinde Meclis Üyeleri, İl/İlçe yöneticileri, Belediye Başkanı’nın çevresinden gelen öneriler derken ilginç bir istatistik ortaya çıkar. Öyle ki şu ana kadar görev yaptığım tüm belediyelerde bekleyen cv sayısı, mevcut belediye çalışanın 1,5 katı civarındaydı.

Merkezi hükümetin kısa vadeli politikaları çözümsüzlüğü artırırken yerel siyaset odaklarının en erişilebilir kamu kurumu olan belediyeler baskı altına girer. Bu baskı ortamı kalıcı hizmetlerin oluşmasını engellediği gibi belediyelerin iç yapısını ve insan ilişkilerini sürekli olumsuz etkiler.

Belediye ve Yerel Siyaset

Belediyelerin hizmet üretmesi beklenen yaşam alanında yaşaması beklenen yerel siyaset aktörleri arasında bir akademik araştırma yapılması yerinde olabilir. Kağıt üstünde denk getirilen tüm kriterlerin uygulamaya geçmesi aşamasında nasıl bir değişkenlik gösterdiğini tespit etmek önemlidir.

Şehirler, kentlere evrilirken en çarpıcı gerçeklik kentte yaşamayanların kent yönetiminde karar verici düzeyde olmasıdır.

Bir yaşam alanında karar verme yetkisine sahip olmak kentsel alanın kaldırımında yürümek, park araç park yerlerini deneyimlemek, çöplerin toplanma süreçlerine şahitlik etmek, sokaklarının ve parklarının yenileme çalışmalarından doğrudan yararlanıyor olmakla ilişkilidir.

Yerel hizmetlerin doğrudan yararlanıcısı olmak hizmetlerin aksadığı anları görmek, yenilikçi politikalar üretmek konusuna yardımcı olur.

Belediyede bürokrat olmanın belki de ön koşulu o ilde ya da ilçede yaşıyor olmak olmalıdır.

Belediyelerin yerel siyasetin odağında olan kamu kurumları olarak kurumsal hale gelmesi için merkezden gelen dikey yönetim yerine yaşam alanına uygun yatay yönetim ilkelerinin benimsenmesi hizmetlerin niteliğini artırabilir. Konuyla ilgili en büyük iş, Belediye Başkanları ve Meclis Üyelerine düşmektedir.

Bir sonraki yazıda “Gönüllü Takımı” macerasının yaşam alanlarını nasıl etkilediğini, Eskişehir ve Kütahya örnekleri üzerinden paylaşacağım.