İZ GAZETE- İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cumhuriyet Halk Partili Tunç Soyer, İz Televizyonu’nda İz Medya Genel Yayın Yönetmeni Ümit Kartal’ın sunduğu ‘Kayıt’ programının konuğu oldu. Başkan Soyer, görevde olduğu 2 yıl boyunca yaptığı çalışmalar ve önümüzdeki süreçteki hedeflerine dair birçok konuda açıklamalarda bulundu.

‘KENDİMİ İŞVEREN OLARAK GÖRMÜYORUM’
Büyükşehir Belediyesi’ne ait İZENERJİ şirketi ile DİSK Genel İş Sendikası 2 Nolu Şube arasında gerçekleşen Toplu İş Sözleşmesi’ne ilişkin konuşan Başkan Soyer, “Bundan 2 sene önce ‘eşit işe eşit ücret yapacağız’ diyerek geldik. Buna her gün bir adım daha yaklaşıyoruz. Bunu başarıyor olmanın mutluluğunu ve heyecanını yaşıyorum. Türkiye’nin bu koşullarında işçimizin emeğinin karşılığını maksimum düzeyde verebilmek için gayret ediyoruz. Aslında mevzuatımızda yanlış bir tespit, bir karışıklık var. Biz işveren olarak konumlanıyoruz. Ben kendimi işveren olarak hissetmiyorum, ben arkadaşlarımla beraber emek harcıyorum. Biz ticari bir kurum değiliz, kamu kurumuyuz. Yaptığımız sözleşmeye de kamu menfaati açısından bakıyoruz. Kendimizi asla taraf olarak görmüyoruz. Bu mevzuattaki işveren tanımlaması hiçbir zaman içime sinmedi” diye konuştu. 

 

‘TRAFİK SORUNUNU ÇÖZECEK GÜCÜMÜZ VAR’
Trafik sorunu hakkında açıklamalarda bulunan Başkan Tunç Soyer, “Birincisi, pandemi nedeniyle insanlar toplu ulaşım araçlarına güvenlerini kaybetti ve tercih etmemeye başladı. Geçen seneye oranla toplu ulaşım araçlarına binişte yüzde 50’den fazla düşüş oldu. İnsanlar toplu ulaşım araçlarını bırakıp bisikletle, yürüyerek ya da özel araçlarıyla gidiyorlar. Bir yıl önce trafikte 660 bin araç varken şimdi 1 milyon 440 küsur araca çıkmış. Yüzde 111’lik bir artış var. Ancak aynı sayıda otobüsümüz, aynı sefer sıklığıyla İZBAN, metro, tramvay çalışmaya devam ederken bir yandan da toplu ulaşımı kullanmayan insanların araçlarla birlikte trafikte olağanüstü bir artış oldu. Yani meteor düşmesi gibi bir şey oldu. Ama biz toplu ulaşımı tekrar özendirmek için yeni araçlar aldık, ESHOT’un araç filosunun 3’te birini yeniledik. Bunlar daha modern teknolojilerle üretilmiş çok daha teknolojik, konforlu araçlar. Bu 2 yıl içinde toplamda 461 otobüs aldık, 650 milyon civarında bir bedel ödendi ama 230 milyonun üzerinde bir tasarruf sağlandı. Ücretsiz WİFİ erişimini toplu ulaşım araçlarımızda mümkün kılacağız. İZBAN’da başladı, otobüste, metroda da mümkün kılmak istiyoruz. Toplu ulaşım araçlarının cazibesini tekrar artırmak istiyoruz. Ayrıca her gün çok ciddi bir dezenfeksiyon çalışması yapıyoruz. Vatandaşlarımızın endişe edecekleri bir şey yok, büyük bir güvenle toplu ulaşım araçlarının kullanabilirler. Şu anda İzmir’in en ağır problemi trafik. Herkes bundan haklı olarak şikayetçi. Ama biz de çok hızlı çözüm üretmek mecburiyetindeyiz ve üretiyoruz. Deniz ulaşımını artırıyoruz, yeni feribotlar kiralıyoruz. Hafif raylı sistemle ilgili yeni ihalelere çıkıyoruz. Bisiklet ve yaya ulaşımını özendirecek projeler yapıyoruz. Toplu ulaşımı cezbettirecek çalışmalar yapıyoruz. Ana güzergahlarda battı çıktılar, kavşak düzenlemelerine yönelik bir hayli adımımız var. Bu sorunun farkındayız ve çözümü için maksimum eforu harcıyoruz. ‘Ne yapalım meteor düştü’ demiyoruz. Bu sorunu çözecek gücümüz var ve çözüyoruz” ifadelerini kullandı. 

 

‘MÜSRİFLİK YAPMIYORUZ’
AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı Tasarruf Tedbirleri Genelgesi ile ilgili ‘CHP’li belediyeler müsriflik mi yapıyor?’ sorusuna yanıt veren Başkan Soyer, “Böyle bir şey yok. Tam tersine yerelde bize oy veren vermeyen tüm vatandaşlarımızın haklarını temsil ettiğimizi, onların kaynaklarını onlar için kullandığımızı biliyoruz. Bu benim babamın parası değil. İzmirlinin parasını kullandığımızın bilincindeyiz. Bütçeyi kullanırken çok titiz ve dikkatliyiz. Kimsenin bir müsriflik yaptığına inanmıyorum. Çünkü biz bunun takipçisi olmak zorundayız. Bu paraların her kuruşunda tüyü bitmemiş yetimin hakkı olduğun bilerek hareket ediyoruz. Onu yapmayanlar düşünsün” diye konuştu.

‘GENEL BAŞKAN İZMİR’E ÇOK DEĞER VERİYOR’
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun sık sık İzmir’e gelmesine ilişkin konuşan Soyer, “Çok mutlu oluyoruz. Genel Başkanımızın İzmir’e bu kadar çok zaman ayırmasından dolayı minnettarız. Bu, İzmir’e ve bize verdiği değeri gösteriyor” dedi.

‘HİKAYEYİ DEĞİŞTİRİYORUZ’
Ülkede, pandemi, siyasi ve ekonomik krizlerle birlikte derinleşen çok ciddi bir yoksulluk olduğunun altını çizen Başkan Soyer, “Ciddi bir yoksulluk var. Bize gelen CV sayısı 225 binin üzerine çıktı. Geçen yıl dağıttığımız gıda paketi 270 bin küsur. Geçen yıllara baktığımızda bu sayı 20-30 bin iken şu an kent nüfusunun yüzde 25’i gıda paketi almak istiyor. Yani çok derinleşen bir yoksulluk var. Bizim yoksullukla, işsizlikle, yolsuzlukla daha fazla mücadele etmemiz lazım. Tabi ki tasarruf ediyoruz ama insanların yaşam kalitesini iyileştirecek kaynaklar yaratmalıyız. Biz belediye olarak tüm gücümüzü ve kurumsal kapasitemizi arka mahallere aktarıyoruz. Bu benim hayata bakışım. Bu nedenden dolayı beni belediye başkanı seçtiler. Ve ne onlar ne ben yanılacağım. Bu tespitimizin gereğini yapmaya çalışarak devam edeceğiz. İzmir’in arka mahallelerinde 3 tane yeni havuz açtık. Oradaki çocukların fotoğraflarını gördüm, yüzlerindeki mutluluğu gördüm. Eğer o havuzu oraya yapmasanız ne öyle bir keyiften ne öyle bir konfordan haberi olacak. Onların hakkı değil mi? Parası olanlar yüzme eğitimi alabiliyor güzel sahillerde yüzebiliyor ama o çocukların böyle bir hakkı yok. İşte biz bu hikayeyi değiştiriyoruz” açıklamalarında bulundu. 

‘KENTSEL DÖNÜŞÜM ÖNCELİĞİMİZ’
Kentsel dönüşümü öncelik olarak gördüklerini belirten Başkan Soyer, “Bizden önce Büyükşehir Belediyesi Tepecik’te binlerce tapuyu almış fakat bir türlü müteahhit girmediği için dönüşüm süreci tamamlanamamış. Bunun gibi birçok noktada Büyükşehir Belediyesi’nin hazırlığı olmasına rağmen süreç başlamamış. Müteahhitler kah iyi kah kötü niyetle bir türlü ihaleye girmemiş. Bizim ilk yaptığımız işlerden biri belediye şirketini bu ihalelere sokmak oldu. Şirketimiz İZBETON’u ihaleye soktuk. Böyle olunca müteahhitler yaklaştı.Bizim yaptığımız şey, hem bu işi yapma konusundaki kararlığımızı gösterdi hem de ‘ben kazanıyorsam demek ki sende kazanırsın’ düşüncesini yerleştirdi.  Ege Mahallesi’nde, Örnekköy’de ve birçok yerde dönüşüm çalışmalarımız var” ifadelerini kullandı.

‘ÖNGÖREREK KURDUK’
Göreve geldikten sonra Toplum Sağlığı Daire Başkanlığı, Deprem Daire Başkanlığı, İklim Değişikliği Daire Başkanlığı kurduklarını hatırlatan Başkan Soyer, “Depremden sonra meclisimiz karar aldı ve depremle ilgili çalışmalar için daire başkanlığımıza 200 milyon kaynağı aktarmaya karar verildi. Ayrıca, Toplum Sağlığı Daire Başkanlığı kurduk, İyi ki kurmuşuz pandemi çıktı. Daire Başkanlığımız bünyesinde bir bilim kurulu oluşturduk ve bu süreç boyunca bilim kurulunun rehberliğiyle yol aldık. Deprem Daire Başkanlığı’na aktardığımız kaynakla çalışmalarımızı sürdürüyoruz. İklim Değişikliği Daire Başkanlığı’nı kurduk. Başımıza birçok afet geldi, bir yandan iklim değişikliği var. Biz bunları kurarken bu felaketlerin başımıza geleceğini öngörüyorduk” dedi.

‘EN ÖNEMLİSİ DİRENÇLİ KENT OLMAK’
Deprem sonrasında yapılan çalışmalardan bahseden Soyer, dirençli kent olmanın önemine de vurgu yaptı. Soyer şunları söyledi: "Deprem için 200 milyon lira aktardığımız kaynakla hedefimiz; bir laboratuvar kurarak kentin yapı stoku envanterini çıkarmak. Aynı zamanda binaların depreme karşı güvenliğini test etmek. 33 bin 100 bağımsız birim için İnşaat Mühendisleri Odası ile protokol yaptık, çalışmalar başladı. Hedefimiz tüm İzmir’i deprem güvenlik karnesine kavuşturmak. Yaşanan afetler sürecinde kent için asli meselenin dirençli kent olmak gerektiğini gördük. Akıllı şehir, yeşil şehir olmak önemli ama hepsinden önemlisi dirençli kent olmak. Yani; afetlere, iklim değişikliğine karşı hazır ve korunaklı olmak, vatandaşın güven duygusuyla kentte yaşamasını sağlamak. Bu birinci önceliğimiz haline geldi. Stratejik planımızı da buna göre revize ediyoruz. Aslında Citttaslow Metropol ile dirençli kent yaratmanın kılavuzunu da elde etmiş olduk."

CUMHURBAŞKANINA ÇAĞRI
Kentsel dönüşüm için Dünya Bankası ile yaptıkları anlaşmayla ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın onayını beklediklerine dikkat çeken Soyer, “Kentsel dönüşüm en önemli önceliklerimizden. Bununla ilgili Dünya Bankası ile 250 milyon dolarlık kredi için görüşme yapmıştık, mutabık kalmıştık ancak o tarihlerde pandemi patladı ve kaldı. Fakat depremden sonra Dünya Bankası ile tekrar irtibat kaldık, müzakereye başladık. Yaklaşık 2 yıl sürecek bir müzakere süreci, olağanüstü yoğun bir çabayla ve iyi niyetle 3-4 ayda tamamlandı. Bu rakam 340 milyon dolara çıktı ve 5 yıl ödemesiz, 30 yıl vadeli bir finansman. Aynı zamanda çok düşük faizli bir kaynak. Cumhurbaşkanı’na bunu arz etmiştim, bunun onayını vermesi gerekiyor. Kendisi de ‘Baktıracağım’ demişti. Ancak üzerinden 2 ay geçmesine rağmen bir dönüş olmadı. Bu şehrin buna ihtiyacı var. Bu çok büyük bir para. Belki 10 bin konutun finansmanını sağlayacak bir kaynak. Aynı zamanda ülke ekonomisinin de canlanması demek. Bunu acil olarak talep ediyoruz” açıklamalarında bulundu. 

‘NÖBETÇİSİYİZ’
‘Kadim kültürümüzün hep bilincinde olduk’ diyerek sözlerini sürdüren Başkan Soyer, “Muazzam zengin ve güçlü bir kültürümüz var. Bizim gerek Cittaslow felsefemiz gerek başkan olmadan önce söylediklerimiz gerek göreve geldikten sonra yaptıklarımızın ortak paydası geçmişimizi, kültürümüzü, coğrafyamızı canımız gibi korumak. Biz bunların nöbetçisiyiz. İşte o nöbet süremiz içinde onlara toz kondurmayacağız, sahip çıkmaya devam edeceğiz. Bir yandan da bütün bu hazineyi lokomotif olarak görüp geleceği yakalayacağız. O nedenle hem geçmişin hem geleceğin köprüsünü üstlendik. Yapmaya çalıştığımız şey bu” dedi.

NEDEN KASKET KULLANIYOR?
Kasket kullanma gerekçesini açıklayan Soyer, “Öncelikle eşim ve kızlarım yakıştırdı. En önemli sebebi o. Ama şu da var, eskiden güneşten bu kadar rahatsız olmazdım ama yaşlandıkça daha çok etki ediyor. O da kadim kültürümüzün bir parçası. Buna bazen tepeden bakabiliyorlar. O bakışı biraz geriletmek istiyorum. Kasket kullanma sebebim öncelikli olarak korunmak ve kültürü korumak” dedi. 

‘DAĞIN ARKASINDAKİ VAHAYI GÖRECEĞİZ’
AKP iktidarının tarım politikalarına eleştirilerde bulunan Başkan Soyer, ‘Başka bir Tarım Mümkün’ vizyonunu anlattı. Soyer şöyle konuştu: “Eğer siz çağdaş, modern bir gelecek öngörüsüyle çalışıyorsanız önce toprağınıza, tohumunuza sahip çıkacaksınız. Aksi mümkün değil. Bizim mottomuz; başka bir tarım mümkün. Çünkü uygulanan politikalarla deniz bitti, ithalata yönelik politikalar üretildi. Kartopu gibi ithalata dayalı bir tarım ekonomisine geçtik. Küçük üreticiyi yok etmeyi, sektörün dışına atmayı öngören bir politika var. Aslında bundan dolayı çok büyük zararlar doğruyor. Herkesin kaybettiği, sadece büyük tarım sektörü yatırımcısının kazandığı bir tarım politikası var. Biz karakılçık buğdayına bir avuçla başladık, bugün sadece İzmir değil, Türkiye’nin her yerinde yüzlerce dönüm ekimi ve hasadı yapılıyor. Bu sene bir de saz çavdarı başlattık. Çünkü silajlık mısır vahşi şekilde su tüketiyor. Neden? Büyükbaş hayvan yemi için. Peki bu mecburiyet mi? Hayır değil. Saz çavdarı diye bir ürün var. Diktik, hasadını yaptık, 1 damla su vermedik. Bunu her yere yayacağız. Başka bir tarım mümkün derken bir kuraklıkla bir de yoksullukla mücadele ana eksenimiz. Başka bir tarım mümkün, üreticinin karnını doyuracak, işsizliği azaltacak, kentle kır arasındaki dengeyi koruyacak, topraktaki biyo-çeşitliliği koruyacak bir tarım modeli demek. Şu anda bir tarım okulu kuruluş aşamasındayız. Hem bir araştırma merkezimiz var hem de havza bazında üretim desenini mümkün kılan bir çalışma yapılıyor. Küçük üreticimizin ihracatçı olmasının önünü açacağız. Bu bir başlasın, İzmir’deki tüm üreticiye hizmet edebilir hale geleceğiz. Bunun altyapısını hazırladık. Biz, hem kadim kültürümüzün zenginliklerini hem de dünyada hayatın akışını yakından takip etmemiz lazım ki dağın arkasındaki vahayı görelim ve dağın arkasındaki vahaya milletimizi taşıyalım.”

‘ELEŞTİRİCİ BESLEYİCİDİR YETER Kİ İYİ NİYETLİ OLSUN’
‘Çabalarınızın anlaşılamadığını düşündüğünüz zamanlar oluyor mu?’ sorusuna yanıt veren Soyer, “Elbette oluyor, bu kaçınılmaz. Ama dağın arkasındaki vahayı görmek dedim ya vizyon budur. Bu vizyonun herkeste olmasını bekleyemezsiniz, ama o vizyonu sizde gördükleri için sizi seçiyorlar. Bunu görenlerle görmeyen arasında bir çatışma olabiliyor ama bunlar aşılabiliyor. İnsanlar muazzam bir basiret sahibi, muazzam bir sağduyu var. Biz bu kadar kutuplaştırma politikalarına rağmen Suriye’deki gibi birbirimizin boğazını kesme noktasında gelmiyorsak, bu kadim kültürümüzden… İzmir hep öncü bir şehir olmuştur, farklılıkların bir arada olmasını mümkün kılmıştır. Biz o yüzden çok renk çok ses çok nefes diyerek geldik. Bunun zenginlik olduğunu biliyoruz. Bunu korumaya gayret ediyoruz. Farklı görüşlerin farklı bakış açılarını hepsinin başımızın üzerinde yeri var. Bunları önemsemiyorum. Eşimi o yüzden çok severim benim en sert muhalifimdir. Eleştirici besleyicidir yeter ki iyi niyet olsun. Bunun besleyici bir özellik olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.

‘DÜNYAYA TANITACAĞIZ’
İzmir’i Avrupa ile buluşturma hedefine ilişkin hayata geçirdiği projelerden bahseden Soyer, “İzmir ofisini, 5 tane Almanya da açtık, Moskova’yı açacağız, Brüksel de hemen açıyoruz, Cenevre’de açıyoruz. İzmir’i dünyada tanıtacağız. Bu turizm stratejimizin önemli biri parçası. Visitİzmir’i açtık. İzmir bu anlamda bir ilki başardı. İzmir’in çok devasa bir dijital turizm ansiklopedisi oldu. Dünyada da bunun az örneği var” dedi. 

‘İZMİR GİBİ HİSSEDİYORUM’
Kendisine yönelik ‘İzmir gibi başkan’ söylemleri hakkında konuşan Soyer, “Bunu büyük bir övgü olarak kabul ediyorum. Başarılı başkanların, başkanlık yaptıkları şehirlere benzediklerini düşünüyorum. Bu başarının önemli sırlarından biri. O nedenle beni İzmir’e benzetenlere müteşekkirim. Ben kendimi İzmir gibi hissediyorum ama dışarıdan da böyle görülmesi en büyük dileğim. İzmir’e layık olmaya, İzmir gibi olmaya, İzmir gibi anlamaya çalışıyorum. Ve bunu yapmaya devam edeceğim” dedi.

Editör: Haber Merkezi